Bize Bizi Anlatanlar: Popüler Psikoloji İçerikleri Ne Kadar Faydalı?
İnsanlar olarak kendimizi ve diğerlerini anlamaya çok ihtiyaç duyuyoruz. Bu ihtiyaç, merak duygusu aslında oldukça gerekli. Ancak bu şekilde kendi küçük dünyamızı anlayabiliyor, hayatımıza istediğimiz şekli verebiliyoruz. Bu hayatiliğine rağmen insanın anlamlandırma süreci çok uzun bir yolculuktan geçiyor. Ayrıca pasif bir süreç değil, kişinin aktif çabasını gerektiriyor: sorgulamayı, doğru sorulara doğru cevapları düşünebilmeyi. Eh, biz de bu kadar sabırlı değiliz. Minimum çaba ve minimum sürede tüm cevapları istiyoruz. Özellikle kendimiz ve diğerleri gibi, en karmaşık canlı insana dair soruları.
Sabırsızlığımız aradığımız cevapları yanlış yerlerde aramaya itebiliyor: fallarda, astrolojide veya internette hazırlanmış kişilik testlerinde. Bazen, doğru cevabı değilse bile isteyebileceğimiz bir cevabı buluyoruz. Bunun bir adı da var: Barnum Etkisi (veya Forer Etkisi). Kişinin, pek çok insana uyabilecek kadar geniş ve kapsayıcı ifadeleri üstüne alınması. Açıkça itiraf edebiliriz, hepimiz zaman zaman sorduğumuz soruların zorluğundan Barnum Etkisi’nin güvenli kollarına itilebiliyoruz.
Son yıllarda, özellikle bilgiye ulaşmanın kolaylaşmasıyla yanlış yerlere baktığımızı fark etmeye başladık. Bu sefer gözlerimiz,merak ettiğimiz soruları bilimsel yöntemlerle soran psikolojiye yöneldi. Doğal olarak son yıllarda psikoloji içeriklerinin hızlı bir artışına şahit olduk. Özellikle insanların genellikle bilgi almak için değil, eğlenmek için kullandığı medya ortamlarında. Tiktok ve Instagram gibi sosyal medya platformlarındaki psikoloji hesaplarının yanı sıra, ekranlardaki psikoloji/psikiyatri temalı dizilerinin sayısı artıyor. Elbette psikolojiye yönelik ilginin, çeşitli psikolojik durumlara yönelik bilincimizin artması çok kıymetli. Bununla beraber, çerez gibi tüketilen psikoloji içeriklerinin niteliğinin değil ama niceliğinin durmadan artması endişe uyandırmıyor değil.
Bu noktada hepimize bir sorum var. Acaba ciddi bir bilim olan psikolojiyi de yanlış bir yol olarak mı kullanıyoruz? Bizi kategorilere sokması ve hızlıca talep ettiğimiz cevapları vermesi gereken bir şey gibi mi görüyoruz mesela? Popüler psikoloji içerikleri bilgi çağında Barnum Etkisi’ni farklı biçimde yaşattığımız bir alana mı dönüştü?
Ekrandan Terapi
Son birkaç yılda, televizyonda kaç farklı psikoloji temalı diziyle karşılaştığınızı düşünün. Bu dizilerin en popüler olanları genellikle bir psikolog/psikiyatristin çevresinde dönüyor. Bu ruh sağlığı uzmanı bazen hayat hikayesini dinlediği kişilere yatıştırıcı bir güç, bazen neredeyse ilk görüşmeden tanı koyabilecek kadar profesyonelleşmiş bir süper kahraman olarak karşımıza çıkıyor.Bu karakterlerin elbette olumlu yanları var. Bilgelikleri ve anlayışlılıklarıyla izleyicilerin gönlüne giriyorlar. Çeşitli psikolojik bozukluklar hakkında bilinçlendirip damgalamayı azaltabiliyor, psikolojik tedaviye daha olumlu bakılmasını sağlayabiliyorlar. Ayrıca bu bilge ruh sağlığı uzmanının bazı sözleri insanda teselli etkisi yaratıp yol gösterici olabiliyor.
Bununla beraber bu içeriklerin esas amacı elbette eğitmek değil, eğlendirmek . “Gerçek olaylardan esinlenilmiş” olsa dahi bir televizyon dizisinin gerçeklere ve olgulara sıkı sıkıya bağlı kalacağını düşünmek mantıksız. İzlenebilir olması ve merak uyandırması gerekiyor. Bu da doğal olarak, bazı gerçeklerin daha ilgi çekici ve yoğun duygu uyandırıcı şekilde çarpıtılmasını gerektiriyor. İlgi çekici unsur olarak psikolojik bozuklukları kullanmak ise oldukça riskli. Özellikle şizofreni veya çeşitli kişilik bozuklukları ( narsist, antisosyal…) gibi karmaşık ve halihazırda anlaşılması zor bozukluklara sahip karakterlerin tehlikeli ve tahmin edilemez yansıtılması, eğlence amacıyla gerçeğin masumca esnetilmesinden çıkıp ciddi olumsuz sonuçları olabilecek bir sorumsuzluğa dönüşüyor. Bu yanlış yansıtmalar sayesinde damgalama ve önyargıyı azaltmıyor, körüklüyoruz.
Buna ek olarak, psikolojik tedavi süreci de dizi formatına uyması için değiştiriliyor. Sonuç: Terapinin akıl verme süreci olduğu ve terapistin kişisel yargılarını danışanla ilişkisine getirdiği algısı. Bu da kimilerinin terapiye olumlu bakmasını engellerken bu tür beklentilerle başlayan kimilerinin umudunu kırıyor. Danışanlarından duyduklarını aktararak bolca para kazanan terapistlerin varlığını bilenlerin ne kadarı terapiye güvenir tartışabiliriz tabii.
Kendini Tanımak veya Kendini Kandırmak
Neden böyle içeriklerin durmadan arttığını sorarsanız, cevabı yazının başlarında bahsettiğimiz noktada arayabiliriz. Psikolojinin bir bilim olarak anlaşılamaması, her soruya hazır ve katı bir cevabı olan sihirli küre muamelesine sebep oluyor. Bilgi arayışında armut piş ağzıma düş yaklaşımımızla birleşince, insana dair karmaşık soruların cevabını televizyon dizilerinde veya yarım dakikalık Instagram videolarında bulacağımızı sanıyoruz. Sahiden, televizyon izlemiyorsanız bile her gün yeni bir psikoloji hap bilgisi görüyor olmanız mümkün. Bu sözde eğitici psikoloji içerikleri, mümkün olan en kısa sürede sorununuzu tespit etmeyi vaat ediyor.
Bipolar olduğunuzun üç belirtisi!
Eski sevgiliniz narsist mi?
ADHD’si olan insanların yaptığı iki şey!
Bu kategorileme süreci aslında başta Barnum Etkisi’ne sebep olduğunu söylediğimiz diğer yaklaşımları anımsatmıyor mu? Hepsinde aynı anda birden fazla potansiyel sebebi olan davranışları etiketliyoruz. Olguları kendi isteğimize göre eğip bükmüş olmuyor muyuz? Aradığımız cevaplara ulaşmanın yolu gerçekten bu mu?
Yanlış anlaşılmasın. Bazı soruların çok ağır olduğunu biliyorum. Psikolojik yardıma ulaşmanın maddi ve manevi olarak kolay olmadığının da pekala farkındayım. Dikkat çekmek istediğim nokta, bu kolay cevap arayışımızın bedelleri olduğu. Kendine ve diğerlerine yabancılaşmak. Yanlış anlamak. Yanlış yönlendirmek. Değişmekten korkmak. Kaçmak. Umutsuzlaşmak ve umutsuzlaştırmak. Bunları mı istiyoruz?
Psikoloji hiçbir kurguya konu olmasın, herkesin anlayabileceği şekilde sosyal medyada anlatılmasın da demiyorum. İnsanlara, özellikle yardıma ihtiyacı olanlara, dair konuştuklarımızdan sorumluyuz diyorum. Aynı şekilde kendi davranışlarımızdan da. Bu noktada doğru bilgilenmeyi ve doğru bilgilendirmeyi; gerekli noktalarda değişmeyi seçmek bizim elimizde. Beğendiğimiz kolay cevaplara sığınıp rahat bulduğumuz kabukların içinde yaşamaya devam etmek de.
Medyadaki psikoloji içerikleri konusu ilginizi çektiyse benzer bir yazımıza buradan, televizyon dizilerinde terapi konulu bir videoya buradan ulaşabilirsiniz.
Editör: Gülbin Daldal
Öne Çıkan Görsel: pinterest.com
Görsel 1: pinterest.com
Görsel 2: insider.com