Sinestezi: Müziğin Resmini Çizmek, Renklerin Tadına Bakmak

Sinestezi

Sinestezi ya da birleşik algı, kelime olarak Yunanca syn (birlikte) ve aisthesis (algı/his) kelimelerinin birleşmesiyle meydana gelmiştir. Tarihte ilk kez Flournoy (1893) tarafından tanımlanmıştır. Duyusal uyaranın, diğer duyusal uyaranı aktifleştirmesi/hatırlatması sonucu oluşur. Çoklu duyumsama olarak tanımlayabileceğimiz bir nörolojik sorundur.

Beş duyu organın birinden gelen uyarıcının diğer bir duyu organıyla ya da bilişsel olarak algılanabilecek deneyimi de beraberinde yaşatması sonucu oluşur. Örneğin kişinin “çarşamba” kelimesini duyduğunda zihninde kırmızı renginin belirmesi veya 2 sayısını gördüğünde ekşi bir tat hissetmesi sinestetlerin yaşadıkları durumlardan bazılarıdır. İki duyusal uyaranın birlikte aktive olmasının yanında ikiden fazla uyaranın birlikte hissedilmesi de mümkündür. Yani görme ve tat kombinasyonu olabileceği gibi görme-tat-dokunma kombinasyonu gibi bir sürü çeşidi de olabilir.

Sinestezi Çeşitleri

Günümüzde 60’tan fazla sinestezi çeşidi tanımlanmıştır. Bunlardan en yaygını harflerin ve sayıların renkli görünmesi sonucu meydana gelen grafik-renk sinestezisidir. Mesela bu sinesteziye sahip kişiler kitaptaki siyah yazılmış bir sayıyı mor görebilirler. Hatta gittikleri her yerde diğer insanlar aynı sayıyı farklı renklerde görseler de sinestet kişiler mor görmeye devam ederler.  Kromestezi, sözlüksel-tatsal, diyagram-renk diğer yaygın sinesteziler arasında yer alır. Tüm bunların yanında dokunma-duyma gibi çok az rastlanan hatta belki de hiç rastlanmamış sinestezi çeşitleri de vardır. Sinestezi sadece duyu organlarından gelen uyaranlarla kombine edilmiş deneyimlerden oluşmaz. Aynı zamanda bu uyaranlar kişilik özellikleri ya da nesnelerle de eşleşebilir. Mesela mevsimler karakter özellikleriyle ya da baba kelimesi kapıyla özdeşleşebilir.

Sinestezi ve Bilim

Sinestezi doğuştan ortaya çıkmaktadır ve 4-5 yaşlarındayken kendini belli etmektedir. Bunun  yanında özellikle epilepsi gibi nörolojik bozukluklara bağlı olarak ya da psikoaktif ilaç kullanımı sonrasında da meydana gelebilir. Sinestezi vakalarına bakıldığında yaşanan deneyimin gerçek olduğu ve sinestezinin daha sonradan öğrenilemeyeceği ya da oluşturulamayacağı bilimsel olarak ispatlanmıştır. Sinestezi, zihinde istemsiz ve sürekli meydana gelen otomatik gerçekleşen bir olgudur. Ek olarak sinestezi deneyimi sabittir ve her seferinde aynı şekilde meydana gelir. Örneğin “çarşamba” kelimesi duyulduğunda zihinde kırmızı rengi canlanıyorsa kişi her “çarşamba” kelimesini duyduğunda kırmızı rengini anımsar. Bu deneyimin sabitliği sebebiyle sinestezik algılar unutulmazlar. Her sinestet için sinestezi farklı şekilde tezahür eder. Ayrıca sinestezik bağlantının ne şekilde meydana geleceği öngörülemez. Sinestezi şizofrenide görülen halüsinasyon, sanrı gibi psikotik belirtilerden bağımsız bir olgudur.

Bu kavram oldukça yeni bir kavramdır ve hala sinirbilimcilerin açıklayamadığı bir sürü yönü vardır. PET taraması ve vakalardan elde edilen verilerle varlığı ispatlansa da etimolojisi, tam olarak beynin hangi bölgesinde gerçekleştiği, genetik olarak aktarılıp aktarılmadığı gibi konularda bilim henüz bir sonuca ulaşmıştır. Bu alanda elde edilen en eski bilgi 1690 yılında John Locke tarafından ortaya atılmıştır fakat sonrasında üzerinde çok az çalışma yapılmıştır. Günümüzde popülerliği artan bir olgu haline geldiyse de çalışmalar çoğu şeyi tanımlamakta yetersiz kalmaktadır.

 

      Sinestetlerin Özellikleri

Çalışmalardan elde edilen verilere göre sinestetlerin genelinden bazı bulgular elde edilmiştir. Buna göre kadınlarda erkeklere oranla daha fazla sinestezi vakasına rastlanmıştır. Çoğunlukla solak kişiler oldukları ve rüyalarını genelde renkli gördükleri bulunmuştur. Araştırmalar nüfusun %4.4’ünün sinestet olduğunu göstermiştir. Bazı araştırmalar ise sinestet kişilerin yüksek zeka seviyesine ve gelişmiş hayal gücüne sahip olduklarını belirtmiştir. Bu nedenle de bu kişilerin sanata eğiliminin yüksek olduğu bulunmuştur.

 

       Sinestezi ve Sanat

David Hockney'in resmi
David Hockney

Sinestetlerin sanata eğiliminin bulunmasıyla gözler sinestet olan ya da sinestet olma ihtimali olan sanatçılara kaymıştır. Bunlardan en bilineni Pop Art akımında önemli eserler vermiş ressam David Hockney’dir. Kendisi gerçeklik testlerini geçmiştir ve ses-renk bağlantılı bir sinestezi çeşidine sahip olduğu bulunmuştur. Bir diğer ressam Wassily Kandinsky’ın da sinestezi ile ilişkili olduğu düşünülmektedir. Özellikle resimlerini müzik dinleyerek yapması ve resmini müzikle doldurması onun sinestet olduğu yönündeki kanıyı güçlenmiştir.

Ayrıca müziğin, şiirin ve dramanın aynı düzeyde sanat eserine entegre edilmesiyle mükemmel ve tamamlanmış esere ulaşmak anlamına gelen Türkçeye çevrilmiş hali bütünlüklü sanat eseri olan ‘gesamtkunstwerk’e ulaşmak kendisinin en büyük amacıydı. Bu nedenle resimlerinde duyuların birlikteliği ve hatta içine karışması gibi temaları işlemiştir. Bir diğer sinestet olduğu düşünülen sanatçı Vladamir Nabakov’dur. Kendisiyle beraber eşi ve oğlu Dimitri Nabakov da sinestettir. Bunun dışında şair  Arthur Rimbaud ve Charles Baudelaire, müzisyen Franz Liszt ve Nikolai Rimsky-Korsakov gibi daha birçok isim sinestet olduğu düşünülen sanatçılar arasında yer alıyor.

 

 

Kaynaklar

Öçal, M.S. (2010). Sinestezi ve iletişim tasarımı [Yüksek lisans tezi, İstanbul Kültür Üniversitesi]. Yök Tez Merkezi.

Öne Çıkan Görsel: Sanatinoykusu.com

Görsel 1: Wikipedia.com

Görsel 2: Hockney.com

 

Diğer yazılarımıza buradan ulaşabilirsiniz.

 

Editör: Sevi Sunar

One comment

Leave a Reply