Çocukluk Dönemine Özgü Bozukluklar

Klinik Çocuk Psikolojisi Nedir?

Klinik çocuk ve ergen psikolojisi, “sosyal bağlamları içinde bebeklere, küçük çocuklara, çocuklara ve ergenlere psikolojik hizmetlerin sunulmasına yönelik bilimsel bilgileri geliştiren ve uygulayan profesyonel psikoloji uzmanlığı” olarak tanımlanmaktadır. Klinik çocuk ve ergen psikolojisinin uzmanlığı, çocuklar ve ergenlerin yaşadığı çok çeşitli birbiriyle ilişkili biyolojik, psikolojik ve sosyal sorunların incelenmesi, değerlendirilmesi ve tedavisini içermektedir (Amerikan Psikologlar Derneği, 2020)

Dünden Bugüne Klinik Çocuk Psikolojisi

 Lightner Witmer’ın “kronik olarak kötü heceleyen biri” olarak görülen Charles Girman’ın problemini değerlendirmesi ve iyileştirici yöntemleri ayarlayıp düzenlemesiyle klinik psikolojinin temelinin çocuk hastalıklarının değerlendirme ve tedavisine dayandığı bilinmektedir (Kramer ve ark., 1987/2014, para. 20). Buna karşın 20.yüzyılda yetişkin rahatsızlıkları klinik psikolojinin odak noktası olmuş ve çocuklardaki davranış bozuklukları göz ardı edilmiş; uzun bir süre çocuk rahatsızlıkları ile ilgili çalışmalar yetişkin çalışmalarının bir uzantısı olarak kalmıştır. Son 30 yıl boyunca, yetişkin odaklı bakış açısının, yerini yavaş yavaş çocuk merkezli bir bakış açısına bıraktığı görülmektedir (Kramer ve ark.,1987/2014, para. 460).

Çocuk Psikolojisine Dair Özellikler  

Çocukların davranışlarını anlama konusunda en önemli nokta, çocuğun yaşı hakkında bilgi sahibi olmak ve gelişim seviyesi olarak hangi noktada yer aldığını bilmektir. Örneğin, 5 yaşında çoğu çocuk idrara çıkma dürtülerini kontrol etmeyi öğrenir ve düz mesane fonksiyonlarının kontrolünü kazanır. Bu sebeple, 5 yaşından önce uykuda yatak ıslatma davranışı dürtü kontrolünün sağlanamaması şeklinde değerlendirilirken, 5 yaşından sonra bazı bozukluklardan kaynaklandığı düşünülebilir. Bununla birlikte ergenlik sürecinde aileye karşı gelme, kendi bedeninden hoşnutsuzluk duyma gibi davranışlar normal karşılanırken ergenlik sonrası süreçte bu davranışların devam etmesinin de birtakım bozukluklardan kaynaklandığı söylenebilmektedir.

Çocuk psikolojisine dair özellikler yönlendirme/sevk işlemleri, gizlilik, davranışın bağlamı, gelişimsel konular, ebeveyn-çocuk etkileşimi, risk faktörleri ve koruyucu faktörleri içermektedir. Çocuklarla çalışan psikologların, çocukların davranışlarını bu çerçevede incelemesi gerekmektedir. Zira çocukların davranışlarını etkileyen durumlar birçok bağlamı anlamayı gerektiren unsurları kapsamaktadır.

Çocuklarda Klinik Değerlendirme

Çocukların davranışları değerlendirilirken, ebeveyn ya da öğretmen her davranışın ne sıklıkla ortaya çıktığına göre çocuğu değerlendirmektedir. Aynı zamanda ölçeklerden de yararlanılmaktadır. Bu doğrultuda kimi ölçekler belirli bozukluklara odaklanırken kimisi de problemli davranışın tamamını kapsamaktadır. Örneğin, Çocuk Depresyon Envanteri belirli bozukluklara odaklanırken, Çocuklar İçin Davranış Değerlendirme Ölçeği problemli davranışların tamamını kapsamaktadır (Kramer ve ark., 1987/2014, para. 474). Ebeveynlerle ve çocuklarla yürütülen klinik görüşmeler ise klinik değerlendirmelerin en önemli parçası olarak görülmektedir. Bunların yanı sıra zeka ve başarı testleri, projektif testler, davranışsal gözlemler, aile etkileşimi ve akran etkileşimi ölçümleri değerlendirmeleri de klinik değerlendirmelerin önemli parçalarını oluşturmaktadır. Bu noktada klinisyenlerin hem yaygın, hem de spesifik davranışları ölçen, farklı kaynaklardan, farklı yöntemlerle bilgi toplayan ve değerlendiren, çocuğa uygun, geçerli ve güvenilir değerlendirme yöntemleri seçmeleri kritiktir (Kramer ve ark., 1987/2014, para. 480).

Çocukluk Dönemine Özgü Bozukluklar

Dikkat Eksikliği-Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB)

Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu, “günlük isteklere ve rutinlere odaklanmayı zorlaştıran davranışsal bir durum” olarak tanımlanmaktadır. DEHB olan çocuklarda organize olma, odaklanma, gerçekçi planlar yapma ve harekete geçmeden önce düşünme konusunda sorunlar yaşama gibi davranışlar gözlenmektedir (Amerikan Psikoloji Derneği, 2020). 

Okulda beklenenin altında performans göstermekte, kurallara uymakta zorlanmakta ve dış uyaranlarla dikkatleri kolayca dağılabilmektedir (Öner ve ark., 2003, para. 97). Aynı zamanda bu bozukluğa sahip olan çocuklarda hiperaktivite hem kaba motor (sınıfta dolaşma, sandalyenin üstünde ayağa kalkma) hem de ince motor hareketlerde (kıpır kıpır olma, huzursuzluk) ortaya çıkabilmektedir (Kramer ve ark., 1987/2014, para. 483). Bütün bunlar çocukların gündelik hayatlarında, akran iletişimlerinde ileriye dönük sorunlar yaratabilecek potansiyele sahiptir. Bu ileriye dönük sorunlar davranım bozukluğu, depresyon gibi rahatsızlıkların gelişmesine yatkınlık yaratabilmektedir (Öner ve ark., 2003, para. 97).

Bu bozukluk okul çağı çocuklarında %3-5 oranında görülmekle birlikte erkek çocuklarında daha sık rastlanmaktadır (Öner ve ark. 2003, para. 97). Bu oranın yanı sıra, DEHB tanısı alan çocukların yaklaşık olarak 1/2’si ile 2/3’ü yetişkinliklerine kadar bu rahatsızlıkla yaşamaya devam etmektedir (Kramer ve ark. 1987/2014, para. 484). 

Tedavi aşamasında bu hastalığın nöropsikiyatrik bir hastalık olduğunu aileye söylemenin önemli bir yeri olduğu düşünülmektedir. Aile, sorunun çocuğu yetiştirme tarzlarıyla ilgili olmadığını bilerek rahatlatılmalıdır. Anne-babanın bu konu hakkında eğitilmesi, aile terapisi, sosyal ve akademik beceri eğitimi, bireysel psikoterapi, BDT gibi birçok psikososyal müdahale yöntemi bulunmaktadır ancak bunların hiçbiri DEHB’nin çekirdek semptomları üzerinde etkili bir çözüm oluşturamamaktadır. DEHB’nin çekirdek semptomları üzerinde etkili olan tedavilerin, ilaç tedavileri olduğu bilinmektedir. Her ne kadar ilaç tedavisi gerektiriyor olsa da tedavisi kolaydır, kritik noktası okul öncesi ve okul çağının ilk yıllarında tedaviye başlanmasıdır (Öner ve ark., 2003, para. 99). Tüm bunlara ek olarak Conners’ın (1998) Aile Değerlendirme Ölçeği ve Öğretmen Değerlendirme Ölçeği, DEHB olan çocukları diğer davranış bozukluğuna sahip çocuklardan ayrıştırabilmektedir (Kramer ve ark., 1987/2014, para. 475).

Majör Depresif Bozukluk  

Majör depresif bozukluk, çocuğun normal gelişimine önemli ölçüde müdahale eden, intihar davranışları, psikiyatrik ve psikososyal rahatsızlık için artmış risk ile ilişkili, ailevi tekrarlayan bir hastalıktır (Birmaher ve ark., 2002). Çocukluk dönemi depresyonu, belirtileri açısından yetişkin depresyonu ile benzerlik göstermektedir. Aralarındaki fark, yetişkin majör depresif bozukluğundaki üzüntü yerine çocuklarda öfke nöbetleri ve sinirlilik halinin seyretmesi ile karakterizedir (Kramer ve ark., 1987/2014, para. 485). 

Çocuklarda depresyon yaygınlık oranı %3 civarındayken bu oran ergenlik döneminde %30’lara kadar çıkmaktadır. Görgül çalışmalar, çocukluk döneminde cinsiyetin depresyon görülme sıklığında bir fark yaratmadığını, ancak ergenlik sonrası ve yetişkinlikte kızlar ve kadınlar arasında erkeklerden daha sık rastlandığını göstermektedir (Adana ve ark., 2015, para. 1).

Depresif bozukluğa sahip çocuklarda ve ergenlerde depresyonun önlenmesinde kişilerarası önleme yaklaşımları, aileye temellenmiş önleme teknikleri ve bilişsel davranışçı terapilerin kullanılması etkin bir tedavi yöntemi sunmaktadır (Adana ve ark., 2015, para. 2). Terapilerin yanı sıra, ailenin çocuğa sıcak yaklaşımıyla, çocuğun güvenli bir ortamda büyümesiyle ve travmatik olaylara maruz kalmamasıyla çocuğun biyolojik olarak depresyona yatkınlığı olsa bile, depresyonun ortaya çıkmasının önlenebileceği düşünülmektedir.

Kaygı Bozuklukları

Anksiyete, “gerginlik duyguları, endişeli düşünceler ve artan kan basıncı gibi fiziksel değişikliklerle karakterize edilen bir duygu” olarak tanımlanmaktadır (Amerikan Psikoloji Derneği, 2020).

Kaygı bozuklukları, günümüzde çocuk ve ergen psikopatolojilerinde karşımıza çıkan en yaygın problemlerden biridir (Emiroğlu ve Baykara, 2008/akt. 2013, para. 10). Pek çok kaygılı çocukta aşırı terleme, baş dönmesi, karın ağrısı, nefes almada güçlük, çarpıntı gibi fiziksel semptomlar görülmektedir (Friedberg ve McClure, 2002/akt. 2013, para. 11).

Yetişkinlerde olduğu gibi çocuklarda da özgül fobi, sosyal fobi, OKB, yaygın kaygı bozukluğu ve travma sonrası stres bozukluğu gibi farklı kaygı bozuklukları görülebilmektedir (Kramer ve ark., 1987/2014, para. 485).

İlgili alanyazın incelendiğinde, kaygı bozukluklarının tedavisinde bilişsel davranışçı terapinin büyük bir yeri vardır. BDT’de kaygı bozukluklarında kullanılan yöntemler kendini izleme, bilişsel yeniden yapılandırma, gevşeme eğitimi, sistematik duyarsızlaştırma, maruz bırakma ve kaçınmayı azaltma ve sosyal beceri eğitimi şeklinde sıralanmaktadır (Karakaya ve Öztop, 2013).

Otizm Spektrum Bozukluğu

Otizm spektrum bozukluğu (OSB), “sosyal iletişim ve sosyal etkileşim ile ilgili zorluklar ve davranışlarda, ilgilerde ve faaliyetlerde sınırlı ve tekrarlayan kalıplarla karakterize bir nörogelişim bozukluğu” olarak tanımlanmaktadır (Amerikan Psikologlar Derneği, 2020). 

Otistik çocukların bebeklik dönemlerinde gösterdiği en önemli belirti göz ilişkisi kuramamaları olarak bilinmektedir. Okul öncesi dönemde yaşıtlarıyla ilişki kuramamakta, genellikle kendi başlarına yapabilecekleri işlerle uğraşmaktadırlar. Anne-baba ve başka kişilerle bağlanma gerçekleştiremezken cansız nesnelerle bağlanma gerçekleştirmektedirler. Dil gelişimindeki gecikme ise otistik çocukların ebeveynleri tarafından genellikle ilk fark edilen belirtidir (Bodur ve Soysal, 2004, para. 394).

Otizmin belirgin özelliklerinden bir diğeriyse sınırlı ve yineleyici davranışlar ve ilgilerdir. “Atypical” dizisinde otistik bir gencin kutuplara ve penguenlere duyduğu sürekli ilgi buna örnek olarak verilebilmektedir. Çevresel olaylara karşı ya normalin altında ya da aşırı tepkiler vermektedirler. Örneğin, eve girip çıkan insanları umursamamaktayken, kağıt hışırtısına aşırı bir tepki verebilmektedirler (Kramer ve ark., 1987/2014, para. 486).

Otizm, her 10.000 çocuktan 30 veya 60’ında görülmekte olan nadir bir bozukluktur (Kramer ve ark., 1987/2014, para. 486). OSB tanısı koyabilmek için çocukta, iletişim ve sosyal alanlarda bozukluk, yineleyici, sınırlayıcı davranışlar ve ilgiler ve anormalliklerin 30 ay öncesinden görülmesi belirtilerinin olması gerekmektedir (Bodur ve Soysal, 2004, para. 396).

Otizm spektrum bozukluğundan bahsederken, otizm ile sıklıkla karıştırılan asperger bozukluğuna da değinmek gerekmektedir. Asperger bozukluğu otizme göre daha yaygın olmasına karşın daha az yıpratıcı olmaktadır. Uygun göz teması kuramama, karşılıklı etkileşimlerde bulunamama, olağandışı davranışlar ve ilgiler ile yineleyen, sınırlı, kalıplaşmış aktivitelerle karakterize olması açısından otizmle benzer belirtileri bulunmaktadır. Otizmden farklı olarak asperger bozukluğuna sahip çocuklar normalden farklı bir şekilde olsa da dil gelişimi göstermektedirler. Ayrıca aspergerli çocukların etkileşim kurmada iyi olmamalarına rağmen sosyal etkileşim kurma ihtiyacı hissetmeleri de otizmli çocuklardan bir diğer farkıdır (Kramer ve ark., 1987/2014, para. 487).

OSB’nin tedavisinde etkin program uygulamalı davranış analizidir (Helt, 2008/ akt. 2013). Ailenin bu eğitimlerde rol alması, evde de çocuğun sosyoduygusal gelişimine yardımcı olması ve olumsuz davranışlarını değiştirmesi için çocuğa destek olması tedavi sürecinin kritik noktalarından biri olarak yerini almaktadır (Mukaddes, 2013, para. 64).

 

Sonuç

Klinik çocuk psikolojisi, önceki yıllarda göz ardı edilse de son 30 yılda hak ettiği ilgiyi görmektedir. Topluma kazandırılan her çocuk aynı zamanda topluma kazandırılan birçok şeyi de ifade ettiğinden çocuk psikolojisinin klinik psikolojideki yeri önemlidir. Örneğin, depresif bozukluk ve kaygı bozukluğu gibi içselleştirme bozukluklarına sahip çocukların problemleri çözülmezse, bu çocukların problemlerini kendi yollarıyla (intihar etme, çevresindekilere zarar verme vb.) çözme girişiminde bulunabileceği düşünülmektedir. 

Çocuklarla çalışan, çocukluk dönemi bozukluklarıyla ilgilenen klinisyenler ve araştırmacılar gelişim alanıyla ilgili donanıma sahip olmalılardır. Çocuklarla çalışmak kapsamlı ve bazen zorlayıcı olduğundan bu konuya dair ilgili ve sabırlı olmaları gerekmektedir. Çocukluk dönemi bozukluklarında klinik müdahaleler, ilaç tedavileri ne kadar önemliyse, çocuğun güvenli bir aile ortamında büyümesi ve ailenin tedavilere destek vermesi de o kadar önemlidir.

 

Kaynaklar

Adana, F., Uluman, Ö., Arslantaş, H. ve Ergin, F. (2015). İlköğretim öğrencilerinde depresif belirti sıklığı ve ilişkili faktörler. Psikiyatri Hemşireliği Dergisi, 6(1), 1-8. https://jag.journalagent.com/phd/pdfs/PHD-19484-RESEARCH_ARTICLE-ARSLANTAS.pdf  https://doi.org/10.5505/phd.2015.19484

Amerikan Psikologlar Derneği (6 Aralık 2020). Klinik çocuk ve ergen psikolojisi. https://www.apa.org/ed/graduate/specialize/child-clinical

Amerikan Psikologlar Derneği (8 Aralık 2020). Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu. https://www.apa.org/topics/adhd

Amerikan Psikologlar Derneği (8 Aralık 2020). Kaygı. https://www.apa.org/topics/anxiety

Amerikan Psikologlar Derneği (10 Aralık 2020). Otizm spektrum bozukluğu. https://www.apa.org/topics/autism

Birmaher, B., Arbelaez, C. ve Brent, D. (2002). Çocuk ve ergen majör depresif bozukluğun seyri ve sonucu. Kuzey Amerika Çocuk ve Ergen Psikiyatri Klinikleri, 11 (3), 619-638. https://doi.org/10.1016/S1056-4993(02)00011-1

Bodur, Ş. ve Soysal, Ş. (2004). Otizmin erken tanısı ve önemi. Sürekli Tıp Eğitimi Dergisi, 13(10), 394-398. https://www.ttb.org.tr/STED/sted1004/otizm.pdf

Karakaya, E. ve Öztop, D.B. (2013). Kaygı bozukluğu olan çocuk ve ergenlerde bilişsel davranışçı terapi. Bilişsel Davranışçı Psikoterapi ve Araştırmalar Dergisi, 2(1), 10-24. https://www.jcbpr.org/fulltext/77-1366288222.pdf

Kramer, G. P., Bernstein, D. A. ve Phares V. (2014). Klinik Çocuk Psikolojisi (İ. Dağ, Çev. Ed.). Klinik psikolojiye giriş içinde (s.459-500). Mentis Yayıncılık.

Mukaddes, N.M. (2013). Otizm spektrum bozuklukları. Nobel Tıp Kitabevleri. http://www.inca2014.com/sunular/turkce/Nahit%20Motavalli%20Mukaddes.pdf

Öner, P., Öner, Ö. ve Aysev, A. (2003). Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu. Sürekli Tıp Eğitimi Dergisi, 12(3), 97-99. https://www.ttb.org.tr/sted/sted0303/dikkat.pdf

Öne Çıkan Görsel: dbe.com

Görsel 1: Mentalica

Görsel 2: Herkesebilimteknoloji.com

Görsel 3: Kidsgourmet.com

Görsel 4: Mentalhealthfoundation.com

Görsel 5: iStockPhoto.com

Leave a Reply