Neden Kıskanırız?

Dedikodu hakkında yazdığım yazımda anlamsız bulunan her davranışın aslında bize bir faydası olduğundan bahsetmiştim. En anlamsız olduğunu düşündüğümüz davranışları bile devam ettirmemizin sebebi, o davranışların bize kazandırdığı bir şeylerin olmasıdır. Bu yazımda da kıskançlık duygusunun ve kıskanma ile ilişkili davranışların bize ne kazandırdığına bakacağız.

Kıskançlık, toplumsal olarak kabul edilmeyen bir duygudur. Özünde hedef kişiye karşı düşmanlık ve öfke yatar. Bu nedenlerle de kıskanç olmak veya haset etmek hoş karşılanan davranışlar değildir. Peki, madem sosyal normlara uyma odaklı canlılarız o zaman kabul görmemesine rağmen neden kıskanmayı bırakmıyoruz? Kıskanmak bize ne kazandırıyor?

İlk Adım: Kıskançlık Duygusunu Tanımlayalım

Kıskançlık, Türk Dil Kurumu’na göre başkasının sahip olduğu imkanları veya özellikleri çekememe olarak tanımlanır. Hedef kişinin sahip olduğu imkanlar, başarılar veya kişisel özellikler bizde bir hoşnutsuzluk uyandırır. Bu hoşnutsuzluğun nedeni ise aslında bu istendik özelliklerin kendimizde de olmasını istememizdir. Genel olarak kıskanmanın çevre kaynaklı başladığını düşünürüz ancak bu noktada yanılırız. Kıskanmanın nedeni kişinin kendisi ve değer verdiği şeylerden kaynaklanır. Örneğin çevremizde büyük bir başarı elde eden kişiyi kıskanıyorsunuz. Bunun nedeni o kişinin başarı elde etmesi midir yoksa sizin o başarıya değer vermeniz midir? Belki de bu tarz bir başarı elde etmeyi çok istiyordunuz ve kendinizi yetersiz hissediyordunuz.

Kıskançlık aynı zamanda çok gizli bir duygudur. Herhangi bir yüz ifadesiyle temsil edilmediği için yüz ifadesinden anlayamayız. Bu nedenle de bizi kimin kıskandığını açık ve net bir şekilde göremeyiz. Ancak kıskanan kişinin düşmanca davranışlarından veya vurdumduymaz tavırlarından bunu çıkarabiliriz. Gizli olmasının yanı sıra kişide düşmanlık ve nefret duygularını tetikler. Bu nedenle Doğu kültüründe kıskançlık “tehlike” olarak algılanır ve kişiler sahip olduğu malları veya imkanları diğerlerinden saklamaya çalışır. Malını sakınma davranışı nazar inancıyla da ilişkilendirilebilir ancak kıskanan kişilerin açık şekilde zarar verme davranışında bulunması da söz konusudur.

Kıskanmak, Haset Etmek, İmrenmek ve Başkasının Kaybına Sevinmek

Kıskançlık, Türkçe’de aynı zamanda elinde olan bir şeyi kaybetme korkusu anlamına da gelmektedir. Yani sizde olmayan başarıyı kazanmış birini kıskanmanın yanı sıra, elde ettiğiniz başarıyı başkasına kaptırma konusunda duyduğunuz korku da kıskançlıktır. Bu kıskançlık türüne partner kıskançlığı ve kardeş kıskançlığı örnek verilebilir. Sevgi, elde edilmiştir ve bir başkası bu sevgiyi çalma noktasında bizim için bir tehdittir.

Toplumda eldekini kaybetme noktasında duyulan kıskançlık daha kabul edilebilir noktadadır. Başkasının elde ettiği şeyi çekememe olarak tanımlanan kıskançlık türü aynı zamanda haset olarak adlandırılır. Bu iki kıskançlık türünü ayırmak için haset kavramını kullanacak olursak kafa karışıklığını azaltabiliriz. Kıskanmak aslında elde olan bir nesnenin kaybı ihtimalinin düşünülmesi ve bu konuda üzüntü, korku gibi duyguların hissedilmesidir. Haset etmek ise bir nesnenin yokluğuna ilişkin öfkeyi barındırır. Örneğin, kardeş kıskançlığında çocuk, anne ve babanın ilgisine sahiptir ancak kardeş bu sevginin varlığını tehdit eder. Bu nedenle ebeveynlerinden gelen sevgiyi kaybetmek istemeyen çocuk, kardeşi kıskanır. Bu partner kıskançlığında da aynı şekildedir.

Haset, aynı zamanda kişinin sahip olmadığı nesneyi elde eden kişinin o nesneyi kaybetmesini görme arzusunu da içerir. Bu, günlük hayatımızda duyduğumuz “ben elde edemiyorsam o da edemesin” düşüncesiyle eş anlamlıdır. Hasetle benzer bir diğer kavram ise Başkasının Zararına Sevinmek’tir. Başkasının zararına sevinmek (schadenfraude), kıskanılan kişinin arzu nesnesini kaybetmesiyle elde edilen zevk duygusudur. Hasetle birbirlerine çok benzerdir ancak kuramcılar tarafından birbirinden ayrılmıştır. Bunun nedeni de hasetin olumsuz, başkasının zararına sevinmenin ise olumlu bir duygu olmasıdır.

Daha iyi huylu bir kıskançlık türü olan imrenme ise beğendiği birinin yerinde olmayı istemeyi içeren empatik bir durumdur. İmrenmede hasetin aksine olumsuz duygulanım ve karşıdakine zarar verme arzusu yoktur. Kişi daha çok kendini düşünür.

Başlangıç Noktası

Teorisyenler, kıskanmanın sosyal karşılaştırma sonucu ortaya çıkan bir durum olduğuna hemfikirdir. Sosyal karşılaştırma, benlik bilgisi oluşturma adına çevremizdeki insanları kıstas olarak kullanmamızdır. Örneğin, boyumun uzun mu kısa mı olduğu bilgisine ulaşmaya çalışıyorum. Sosyal karşılaştırma yaparak çevremdeki insanların benden uzun mu kısa mı olduğuna bakıyorum. Eğer çevremdeki çoğu insan benden uzunsa kısa biri olduğum bilgisi benlik algıma ekleniyor. Bundan sonra kendimi kısa boylu etiketiyle tanımlıyorum.

Sosyal karşılaştırma; kendimiz, çevremiz ve dünyamız hakkında bize bilgi verici nitelikte olabilir. Son zamanda yapılan araştırmalar sosyal karşılaştırmanın, orijinal sosyal karşılaştırma teorisinin ima ettiğinden çok daha yaygın olduğunu öne sürer. İnsanlar sadece kendilerini değil, diğer bireyleri ve grupları da karşılaştırırlar. Değerlendirmenin yanı sıra kendilerini ve başkalarını geliştirme, doğrulama ve iyileştirme dahil olmak üzere çeşitli amaçlarla yaparlar. Orijinal sosyal karşılaştırma teorisinin belirttiği karşılaştırılabilir akranlarından çok daha fazla boyutta ve başkalarıyla karşılaştırırlar. Kıskançlık, kişinin yaptığı sosyal karşılaştırma sonucunda aşağılık hissetmesi sonucu oluşur.

Kıskanma Motivasyonu: Adaletsizlik Algısı ve Statü Kaybı

Sosyal karşılaştırma ile başkalarının bizim için bilgilendirici olduğunu söylemiştik. Peki, bu bilgi adaletsiz olursa ne olur? Hepimiz dünyanın adil olduğu inancıyla büyüyoruz. Ancak bir noktada öyle bir durumla karşılaşıyoruz ki ektiğimizle biçtiğimiz aynı olmayabiliyor. Aynı çabayı harcadığını düşündüğümüz kişi bizden daha fazlasını alabiliyor. Veya biz çabalarımızın aynı olduğunu farz ederek yanılgıya düşüyoruz. İşte bu noktada kıskançlık ortaya çıkıyor. Ayrıca kıskançlık, ekonomide kaynakların dağılımı ile ilgili bir duygudur; sonuç olarak kıskançlık, adalet duygusuyla ilişkilidir.

Teorisyenler, kıskanma davranışının kişinin elde edemediği statü nedenli olduğunu savunur. Bunun nedeni ise elde edemediğimiz ve kıskandığımız şeyin aslında benliğimize değer katacak bir öge olmasıdır. Daha önce kıskançlığın, hedef kişiye duyulan olumsuzluktan ziyade bizim nesneye verdiğimiz değerle ilgili olduğunu söylemiştik. Son zamanlarda izlediğim Bridgerton dizisinden örnek vermek istiyorum. 1800’lerin Londra’sında geçen dizide genç kızlar için mutlu yuva kurmak hayattaki tek amaç olarak algılanır. Bu genç kadınların hayatlarındaki en büyük korkuları ise kız kurusu olmaktır. Bu nedenle ana karakterimiz Daphne kendisine talip olan prensin yanı sıra bir de düşman edinir: Prensle evlenmek isteyen Cowper. Cowper ve Daphne arasında prens için bir dizi sürtüşme yaşanır ancak asıl motivasyon hiçbir zaman prensin kendisi değildir. Elde edilecek prenses statüsü ve izdivaçtır.

Literatürde kıskanma bize bunu kazandırır diye evrimsel bir açıklama yok. Ancak kıskanmanın sosyal karşılaştırma mekanizmasının bir tür yan etkisi olduğunu söyleyebiliriz. Kendi yorumum kıskanmanın aynı zamanda bizi yarışta tuttuğu yönünde. Hayatta kalmamız ve mutlu olmamız için yapmamız gereken şeylerin ne olduğu bilgisini bu şekilde alıyor olabiliriz. Statü kazanmak ve yarışta geri kalmamak için çabalamak da kıskançlığın getirilerinden olabilir. Değer verilen ve kıskanılan nesneler toplumsal olarak önemsendiği için toplum onayı almak da kıskançlık davranışını yararlı kılan bir özellik olabilir.

Kıskanma Davranışında Kültürel Farklar

Sosyal karşılaştırma gereği hepimiz farklı düzeylerde olsa da kıskanıyoruz. Kıskanmanın evrensel bir duygu olduğundan bahsetmiştik. Peki, kültürler arasında kıskanmaya karşı bakış açıları nasıl? Bireyci ve toplumcu kültürlere baktığımızda kıskançlığın kabul edilmeyen bir duygu olduğunu görürüz. Müslümanlıkta, Hristiyanlıkta, eski Yunan inanışlarında ve Budizm’de kıskançlık en büyük günahlardan sayılmaktadır. Bunlara en bilinen örnek olarak da Habil ve Kabil’in hikayesi örnek verilir.

Toplulukçu kültürlerde, başkasının başarısına sevinme durumu kıskançlığa nazaran daha fazla görülmektedir. Bireyler kendilerine kıyasla başkalarıyla ilgilenir ve içinde oldukları grubun başarısını önemserler. Bireysel başarıyı öncelik alan bireyci kültürde ise kişiler kıskanılmaktan daha çok zevk duyar.

Kıskanma nispeten evrensel bir duygudur ancak neyin ve kimin kıskanılacağı kültürden kültüre değişir. Çoğu kültürde bir başkasının sahip olduğu arzu edilen bir şeyin eksikliği, kıskançlığın nedenidir. Birinin sizi kıskanıyor olması gibi özel kültürel anlamlar benlik kavramıyla ilgilidir. Kültürel anlamlar; kendini geliştirme, öz değer veya öz yapılandırma kavramıyla bağlantılı olan kültürel uygulamalarla bağlantılıdır. Bu nedenle, imrenilen nesnenin değeri sosyal, tarihsel ve kültürel bağlama bağlı olduğundan, hangi kalitenin veya prototipik nesnenin gıpta edilebilir hale geleceğini geçici olarak tahmin etmek mümkün değil. Kıskanılan herhangi bir nesnenin ortak özelliği, kıskanılan bir nesneye başka bir nesneye göre üstünlük veya avantaj değeri atfedilmesidir.

Bu yazıyı beğendiyseniz diğer yazılarıma link üzerinden ulaşabilirsiniz!

 

Kaynaklar

Adrianson, L., ve Ramdhani, N. (2014). Why you and not me? Expressions of envy in Indonesia and Sweden. International Journal of Research Studies in Psychology3(3). https://www.diva-portal.org/smash/record.jsf?pid=diva2%3A869926&dswid=3050

Hoorens, V., ve Damme, C. V. (2012). What do people infer from social comparisons? Bridges between social comparison and person perception. Social and Personality Psychology Compass6(8), 607-618.

Quintanilla, L., ve de López, K. J. (2013). The niche of envy: Conceptualization, coping strategies, and the ontogenesis of envy in cultural psychology. Culture & Psychology19(1), 76-94.

Öne Çıkan Görsel:

Görsel 1: sallesobscuresassas.wordpress.com

Görsel 2: drycleanonlymagazine.com

Görsel 3: dailysabah.com

Görsel 4: neoldu.com

Görsel 5: cambridgefilmfestival.org.uk

 

Editör: Rana Çevik

Leave a Reply