Psikoloji Tarihinde Bir Klasik: Asch’in Uyma Deneyi

Bireyin davranış veya inançlarını diğerlerine göre değiştirmesi olarak tanımlanan uyma (Sakallı, 2001, para. 32), toplumla etkileşimde olduğumuz sürece gösterilmesi kaçınılmaz bir davranıştır. Sipariş edeceğimiz yiyecekten tutun gitmeyi planladığımız üniversite dahi uyma davranışlarımızdan etkilenebilir. Bu davranışları bazen çıkıntılık yapmamak için, bazen de gerçekten öyle düşünmeye başladığımız için gerçekleştirebiliriz. İşte tam bu noktada uyma kendi içerisinde ikiye ayrılır: bilgilendirici sosyal etkiye bağlı olarak uyma ve normatif sosyal etkiye bağlı olarak uyma. Bilgilendirici sosyal etkiye bağlı olarak uyma davranışında uymacı davranmamızın sebebi belirsiz bir durumdayken diğerlerinin durumu bizden daha iyi yorumladığına olan inancımızdır (Aronson ve ark., 2010/2012, para.424). Normatif sosyal etkiye bağlı olarak uyma ise bir tür boyun eğmedir; diğerleri tarafından kabul edilmek için o kadar da kabul etmediğimiz inanç ve davranışları sergileyebiliriz Aronson ve ark., 2010/2012, para.439).

Bugün size normatif sosyal etkiye bağlı olarak da uyma davranışı gösterebileceğimizi ortaya koyan, psikoloji alanında klasikleşmiş bir deneyden bahsetmek istiyorum: Asch’in Çizgi Deneyi. 1956 yılında insanların belirgin bir durum hakkında karar verirken diğerlerinden etkilenmeyeceklerini düşünen ve bunu test etmek isteyen Solomon Asch, bir deney düzenledi (Sakallı, 2001, para. 35). Deneyde 7 katılımcının bulunduğu masada sadece 1 kişi gerçek katılımcı, diğerleriyse anlaşmalı katılımcıdır. Gerçek katılımcının en sonda oturduğu geniş bir masaya yerleşen katılımcılara birinin üzerinde tek, diğerinin üzerinde 3 çizgi bulunan 2 adet kart gösterilir ve sırayla ikinci karttaki çizgilerden hangisinin diğer karttaki çizgiyle aynı boyda olduğunu söylemeleri istenir. İlk iki turda oldukça bariz olan cevabı bütün katılımcılar doğru bir şekilde verir. Üçüncü tura gelindiğindeyse farklı bir şey olur; anlaşmalı katılımcıların hepsi cevap oldukça bariz olmasına rağmen yanlış cevabı verirler, burada en son cevabı söyleyecek olan gerçek katılımcının doğru cevabı mı yoksa herkesin söylediği yanlış cevabı mı söyleyeceği test edilir. Geriye kalan 15 turun rastgele bir şekilde belirlenmiş olan 11’inde ise anlaşmalı katılımcılar yalan söylemeye devam eder. Yani toplamda 18 defa farklı kartlar gösterilen deneyde anlaşmalı katılımcılar 12 defa kasıtlı olarak önceden belirlenmiş yanlış cevabı söylerler. 12 etapta tamamlanan deney sonuçlarına göre katılımcıların %75’i en az 1 kere uymayı tercih etmiş, %25’i hiçbir turda uyum göstermemiştir. %36.8’lik bir kesim deneyin yarısından fazlasında çoğunluğa uyum sağlamış, %5’lik bir kesim ise deneyin tamamında çoğunlukla uyumlu cevaplar vermiştir. Bütün turlarda tek başına olan kontrol koşulundaki katılımcıların ise sadece %1’i yanlış cevabı vermiştir (akt. Evrim Ağacı, 2014). Kontrol koşulundaki doğruluk oranı, cevabın ne kadar bariz olduğunu kanıtlar nitelikte diyebiliriz. Daha sonrasında Asch, prosedürde değişikliklere giderek araştırmayı defalarca tekrarlardı ve uyumun boyutunu etkileyen bazı faktörler belirledi: grup boyutu, grupta oy birliği olup olmaması, görev zorluğu ve verilen cevabı grubun geri kalanının bilip bilmemesi (Simply Psychology, 2018).

Bu deney her ne kadar klasikleşmiş olsa da bazı eleştiriye açık tarafları bulunmakta. İlk olarak orijinal deneyde aynı yaş grubuna dahil ve erkek olan katılımcıların kullanılmasını araştırmanın en büyük sınırlılıkları arasında sayabilirim (Simply Psychology, 2018). Çünkü örneklemin bu kadar kısıtlı olması dış geçerliliği oldukça düşürmekte. Bir diğer eleştiri ise, Asch’in katılımcılara sorduğu sorunun oldukça yapay olmasıdır (Simply Psychology, 2018). Yani bu türden bir durumla günlük hayatta karşılaşmamız gerçekten olası mıdır? Ben pek de sanmıyorum. Bu da araştırmanın ekolojik geçerliliğinin düşük olduğunu, yani günlük hayattaki durumlara genellenebilirliğinin az olduğunu gösteriyor. Bir diğer eleştiri ise, Asch’in deneyinde bu kadar yüksek düzeyde uyum gösterilmesinin Amerika’nın 1950’lerdeki durumundan kaynaklanmakta olduğunu öne sürmekte. O yıllarda oldukça muhafazakar olan Amerikan toplumu, Amerikan değerlerinin korunması ve bu değerlere herkesin uyum sağlaması yönünde bir tutuma sahipti. Bu eleştiriyi Perrin ve Spencer’ın 1980 yılında yaptığı çalışma da desteklemektedir; çünkü bu çalışmada Asch’in elde ettiği kadar yüksek bir uyumla karşılaşılmamıştır (Simply Psychology, 2018). Fakat yine de ‘Bu iki çalışmanın verileri uyuşmuyor; öyleyse Asch’in deneyi yanlıştır.’ demek pek de doğru olmaz. Çünkü Perrin ve Spencer katılımcı olarak çoğunlukla mühendislik öğrencilerini kullanmıştır. Mühendislik öğrencileri bu gibi algısal yargılarda bulunurken daha bağımsız davranabilirler (Simply Psychology, 2018). Bu durum da haliyle bu iki araştırmayı karşılaştırırken çok da kesin konuşmamamızı sağlıyor.

Sonuç olarak her ne kadar bazı yönlerden eleştiri alsa da bu deneyin psikoloji alanında önemli bir yeri olduğu gerçeğini değiştiremeyiz. Çünkü bu deney sayesinde insanların doğru cevabı bildikleri halde aykırı davranmamak adına çoğunluğa uymayı tercih edebildiği sonucuna ulaşıyoruz. Çoğunluğa uyma deyince belki kulağa biraz olumsuz bir izlenim bıraksa da aslında bu durum oldukça doğal. Toplumun içinde rahat ve düzenli yaşayabilmek için uyum davranışına ihtiyacımız var (Nuray Sakallı, 2001, para. 46). Bazen bizi bile bile yanlış yapmaya itse de sosyal bir dünyada uyma davranışını göstermeden pek de huzurlu olamayacağımız görüşündeyim.

Aronson, E.,Wilson, T. D., Akert, R.M. (2012) Sosyal Psikoloji. (O. Gündüz, Çev.). Kaknüs Yayınları.

Evrim Ağacı (18 Temmuz, 2021). Asch’ın Uyum Deneyi: Çıkıntı Olmamak Adına Hizaya Girmenin Psikolojisi!. https://evrimagaci.org/aschin-uyum-deneyi-cikinti-olmamak-adina-hizaya-girmenin-psikolojisi-2421

Sakallı, N. (2001) Sosyal Etkiler: Kim Kimi Nasıl Etkiler?. İmge Kitabevi.

Simply Psychology (18 Temmuz, 2021). Solomon Asch – Conformity Experiment. https://www.simplypsychology.org/asch-conformity.html

Leave a Reply