Feminist Psikanalist: Karen Horney Kimdir?

Karen Horney, 16 Eylül 1885’te Almanya’nın Hamburg şehrinde dünyaya gelmiştir. Babası dindar, annesinden oldukça yaşlı, otoriter, katı mizaçlı bir gemi kaptanıydı. Annesi ise oldukça hayat dolu, eğitimli ve liberal bir kadındı. Horney’in abisi ailenin gözdesiydi. Babası tarafından hukuk okuması için teşvik edilse de baba aynı desteği kızına göstermemiştir. Hatta Horney’in ev işlerine yardım etmesini istediği için okumasına karşı çıkmıştır.

Horney, çocukluğundan itibaren özellikle babası tarafından kadın olmasından dolayı dışlanmış ve ikinci plana atılmıştır. Aynı zamanda babası onun dış görünüşünü ve zekasını küçümseyerek aşağılık ve değersizlik duygularını yaşamasına sebep olmuştur. Fakat tüm bunlar Horney’i durdurmamış ve o 14 yaşında tıp okumaya karar vermiştir. Annesinin de desteğiyle 1906 yılında o dönem kadınları üniversiteye kabul eden sayılı okullardan biri olan Berlin Üniversitesinde tıp eğitimine başlamıştır. Karen Horney, 1909 yılında Oskar Horney ile evlenmiştir. Bu evlilikten 3 kız çocuğu dünyaya getirmiştir. Yaşadığı mutsuz evliliğin yanında annesinin, babasının ve erkek kardeşinin vefatı onu depresyona sürüklemiştir. Bu sırada depresyonuna çare ararken psikanalizle tanışmış ve 1927 yılında ise eşinden boşanmıştır.
Feminist Psikanalist: Karen Horney Kimdir?1915 yılında Berlin Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra Berlin Psikanaliz Kurumunda çalışmaya başlamıştır. Fakat Almanya’daki Nazilerin baskısı nedeniyle 1932 yılında davet aldığı Chicago Psikanaliz Enstitüsünde çalışmak üzere Amerika’ya göç etmiştir. İki yıl sonra New York Psikanaliz Kurumuna katılmıştır.

Diğer psikanalistlerin aksine Horney, Freud’un öğrencisi değildir ve Freud’un çalışmalarını çalıştığı kurumlarda inceleme fırsatı bulmuştur. Freud’un çalışmalarını incelerken yaşadığı fikir ayrılıkları sonucu eleştiriler yayınlamıştır. Horney’in yaptığı eleştiriler ve kuramla ilgili memnuniyetsizlikleri artınca bu durum bir karmaşaya yol açmıştır. Sonuç olarak ise 1941 yılında New York Psikanaliz Kurumundan ayrılmasına neden olmuştur.
Hem çocukluğunda yaşadığı zorluklar hem de Erich Fromm, Ruth Benedict gibi kültür ve sosyoloji üzerine çalışmalar yürüten insanlarla bir arada olması fikirlerini oldukça etkilemiştir. Böylece insan psikolojisinin biyoloji ile değil sosyokültürel etmenler aracılığıyla şekillendiğine olan inancı artmıştır. Freud’un çalışmalarındaki biyoloji temelli psikoloji gelişimine katılmamıştır. İnsanı motive eden şeyin saldırganlık ve cinsellik değil, güven ve sevgiye duyulan ihtiyaç olduğunu belirtmiştir. Horney Psikanalitik kuramı geliştirmek için bir sürü çalışma yapmıştır. Fakat nevroz ve kadın psikolojisi üzerine yaptığı çalışmalar en önemli çalışmaları arasında yer alır.

Nevroz

Karen Horney’in nevrotik tanımına göre insanlar yetersizlik ve güvensizlik duygularıyla baş etmek için bazı savunma mekanizmaları geliştirirler. Bu savunma mekanizmaları kişinin hem kişiler arası ilişkileri hem de kendisi için zarar verici ve yıkıcıdır. Zira kişi, bu savunma mekanizmalarına gereğinden fazla bel bağladığında sosyal ilişkileri istediğinden farklı bir yöne evrilir. Kişiler içlerinden sağlıklı insan ilişkilerine sahip olmayı umsalar da ister istemez davranışlarıyla insanları kendilerinden uzaklaştırırlar ve sosyal ilişkilerinden yeterli doyumu elde edemezler.

Horney’e göre nevrozun temelinde yaşamın erken dönemlerinde yaşanan kişiler arası ilişkilerin bozuk ve kaygıyı güçlendiren yapıda olması yatar. Horney’e göre nevrotik insanlar öncesinde anne babasından korkan, yeterli desteği ya da yakınlığı hissedememiş, anne babasıyla iletişim kuramayan, bu nedenle de kafası karışık ve kaygılı hisseden çocuklardır. Bu insanlar çocukluğunda yetersizlik ve değersizlik hislerine kapılırlar. Aslında anne babalarıyla yaşadıkları iletişim problemleri kişinin yetişkinlikte de peşini bırakmaz.

Horney’e göre nevrotik insanlar kaygı kaynağı olan sosyal ilişkilerinde üç kaygıdan kaçınma tarzı benimserler. Bunlar; diğer insanlara bağımlı olarak sevgi ihtiyacının giderilmeye çalışıldığı “insanlara doğru yönelmek”, diğer insanların düşman olarak görüldüğü ve sürekli bir savaş halinde olunduğu “insanlara karşı hareket etmek” ve son olarak da diğer insanlarla az iletişime geçilerek kendi kendine yetmeye çalışılan “insanlardan uzaklaşmak”tır. Horney aynı zamanda on tane nevrotik ihtiyaç tanımlamıştır. Bunlar; sevgi ve onay ihtiyacı, dominant bir eş, güç, sömürü, prestij, hayranlık, başarı veya hırs ihtiyacı, kendi kendine yeterli olma, mükemmellik, yaşamın sınırlarını daraltma ihtiyacıdır.

Kadın Psikolojisi

Genel olarak psikoloji alanyazınına bakıldığında o güne kadar ortaya konan önemli şeyler çoğunlukla erkekler tarafından Feminist Psikanalist: Karen Horney Kimdir?yapılmış, erkekler tarafından düşünülmüş ve hizmet vermeyi iddia ettiği kitlelerin bakış açısı ve ihtiyaçları yine erkekler tarafından belirlenmiştir. O dönem birçok çalışma alanında olduğu gibi psikoloji alanı da kadınlar için uygun görülmemiştir. Karen Horney de kadınların üniversiteye zar zor gidebildiği, meslek hayatında da erkek egemenliğinin hat safhada olduğu bir dönemde kadın psikanalistti. Hem çocukluğunda kız çocuğu olarak ikinci plana atılması hem de böyle bir düzende kadın bilim insanı olarak katkı sunmaya çalışması onu kendi çalışmalarında kadın psikolojisini ele almaya ittiği söylenebilir.
Biyolojinin kadın erkek arasındaki eşitsizliklerin meşru bir sebebi olmaması gerektiğini, sosyokültürel etmenlerin kadın ve erkeklerin tam potansiyellerini ortaya koymada daha etkili olduğunu belirtmiştir. Freud’un kadını küçümseyen görüşlerini eleştirmiştir. Freud’un penis kıskançlığı kavramına karşılık erkeklerin kadının çocuk doğurma yeteneğini kıskanmasını ele alan rahim kıskançlığı kavramını öne sürmüştür. Fakat Horney’in bu kavramı ele alırkenki vurgusu iki cinsiyet arasında bir üstünlük çabasından ziyade her iki cinsiyetin de karşı cinsiyette hayranlık duyduğu özelliklerin olması yönündeydi. Horney, Freud’un penis kıskançlığı kavramında belirttiği kadının erkek olma isteğinin biyolojik bir yapıdan ziyade toplumun ve kültürün etkisiyle meydana geldiğini öne sürer. Eğer toplum hem kadının hem de erkeğin potansiyelini ortaya koyabileceği bir yapıda olursa ne kadının erkek ne de erkeğin kadın olmak isteyeceğini belirtti. İleriki yıllarda Horney’in görüşleri feministler için ilham kaynağı olmuştur. Toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelelerinde sıkça onun görüşlerine yer vermişlerdir. Fakat 1952’de yaşama gözlerini yuman Karen Horney bu günleri görememiştir.

 

Bu içeriği beğendiyseniz sitemizdeki benzer içeriklere buradan ulaşabilirsiniz!

 

Kaynaklar

Burger, J.M. (2006). Kişilik (1.Basım) içinde (s.171-176). Kaknüs Yayınları.

Schultz, D. P. ve Schultz, S. E. (2007). Modern psikoloji tarihi (1. Basım) içinde (s.660-667). Kaknüs Yayınları.

Öne Çıkan Görsel: Pinterest.com

Görsel 1: Pinterest.com

Görsel 2: Pinterest

Editör: Rana Çevik

Leave a Reply