Neden Dedikodu Yaparız?

İnsanlar olarak sürekli kendimizi ve başkalarını mantıksız canlılar olarak görme eğilimindeyiz. Bunun nedeni topluma veya kendimize zarar verdiğini düşündüğümüz davranışları bizzat yapmamız. Peki insanlar neden böyle davranırlar? Öncelikle, insan rasyonel bir canlıdır. Yaptığımız en saçma davranışların bile altında yatan bir yarar vardır. İnsan türü içinde de işlevsel olmayan davranışlar bırakılır ve işlevsel olanlar devam ettirilir. Bizim saçma olarak etiketlediğimiz davranışlar da çoğunlukla tamamen zararlı ve mantıksız değildir.

Toplumda yapılması istenmeyen ve zararlı olarak görülen davranışlardan biri ise dedikodudur. Birini karalamayı ve onun arkasından aldatıcı şekilde konuşmayı kötü niyetli kabul ederiz. Kültürel olarak kötü kabul edilmesinin yanı sıra birçok dini pratikte de yasaklanmıştır. Bu gibi nedenlerden ötürü kimse “dedikoducu” olarak etiketlenmek istemez. Bu durum da akıllara şu soruyu getirir: Madem zararlı bir davranış, neden hala dedikodu yapıyoruz? Bu davranıştan bu kadar korkmamıza rağmen neden sohbetlerimizin büyük bir parçasını dedikodu kaplıyor? Dedikodu, psikoloji literatüründe de bir çeşit saldırganlık biçimi olarak kabul edilmektedir. Yapılan son çalışmalarda ise dedikoduya çok farklı bakış açıları getirilmiş ve altındaki motivasyon açıklanmaya çalışılmıştır. Bu yazımda dedikodunun psikoloji literatüründeki yerine değineceğim.

Kültürel ve Sosyal Öğrenme Olarak Dedikodu

Dedikoduyu zararlı olarak görmemize rağmen yapmaya devam ederiz. İnsanlık tarihinin çok erken dönemlerinden beri devam ettiğine göre bu davranışın bize bir yararı olmalı. Dedikodunun işlevsel noktalarının savunulduğu çeşitli teorilerden biri kültürel ve sosyal öğrenme teorisidir. Sosyal öğrenme, öğrenmenin başka insanların deneyimleri üzerinden yapılmasına denir. Buna ek olarak başkasının başına gelen kötü bir durumu öğrenerek bu durumdan kaçınırız. Yani sizin bir köpeğin tehlikeli olduğunu başka bir kişiye saldırdığını görmeniz veya duymanız sonucu öğrenmeniz buna örnektir. Kültürel öğrenme ise belli bir kültürün normlarını öğrenmektir. Bu teoriye göre dedikodu yaparak o toplumun kabul ettiği ve etmediği şeyleri öğreniriz (Baumeister ve ark., 2004).

Basitçe örneklemek gerekirse diyelim ki okulunuzdaki bir öğretim görevlisi dersinde birini azarlamış. Bu olayı size başka birinin anlatması, kötü niyetli bir dedikodu olarak görülebilir. Azar işiten öğrencinin ne yaptığını öğrenerek öğretim görevlisinin hassas noktasını bildiğinizi düşünürsek bu işlevsiz bir dedikodu değildir. Böylelikle siz de kendi davranışınızı düzenler ve böyle bir duruma düşmezsiniz. Kültürel norm olarak örneklemek gerekirse de yurt dışına çıktığınız bir örnekten gidelim. Oda arkadaşınız bir yakınının gittikleri restoranda bahşiş vermediğini anlattı ve bunun çok kaba bir davranış olduğundan söz etti. İçinde bulunduğunuz diyalog bahşiş vermeyen kişi açısından kötü olarak görünse de siz bahşiş vermenin ne kadar önemli olduğunu öğrendiniz.

Ayrıca sosyal öğrenme küçük yaşlardan itibaren başlayan bir öğrenme türüdür. Anne ve babamız istenmeyen davranışı bize başkasının deneyimi aracılığıyla aşılar. Çocuğun hayatta kalabilmesi için arabaların altında kalmaması gerekir. Arabanın altında kalmamayı öğrenmesi için de başka bir çocuğun başına geldiğini söylemek bunu yaşayarak öğrenmesinden çok daha işlevseldir. Küçük yaşlardaki çocukların konuşmaları üzerine yapılan çalışmalar da 4-5 yaşlarındaki çocukların konuşmalarının çoğunun başkaları ve onların deneyimleriyle ilgili olduğunu ortaya koyar. Öyle görünüyor ki başkaları ve onların deneyimleri, çocukluğumuzdan beri bizim için önemli bir bilgi kaynağı (Baumeister ve ark., 2004).

Dedikodunun hayatımızdaki önemli bir bilgi kaynağı olduğuna dair önemli kanıtlardan birisi, dedikodu nesnesini seçmemizdir. Araştırmalarda kişilerin kendilerine yaş ve cinsiyet olarak en yakın olan kişilerin dedikodularını dinlemeyi tercih ettikleri görülmüş. Buradan da anlaşılacağı üzere kişiler kendi günlük hayatlarında en çok işe yarayacak bilgiyi alma eğilimi gösteriyor olabilir (McAndrew ve Milenkovic, 2002).

Sosyal Destek Olarak Dedikodu

Öğrenmenin yanı sıra paylaşım yapmak da dedikodunun ana işlevlerinden biri denebilir. Dunbar (1996), dedikodunun insanları birbirine bağlayan bir iletişim yolu olduğunu savunur. Böylelikle de kişilerin arasındaki sosyal bağ güçlenir. Çevrenizde artık dedikodu yapmak istemediğini söyleyen kişilerden duyacağınız bir başka argüman ise şudur: konuşacak başka bir şey bulamıyorum. Dedikodunun sosyal etkileşimin önemli bir parçası olabileceği düşünülüyor. Maymunlar nasıl saatlerce birbirlerinin bitlerini ayıklayarak vakit geçiyorsa insanlar da komşuları hakkında konuşarak bunu yapıyor olabilir. Dedikodu, hedef nesnesine zarar vermeyi ana amaç olarak edinmediği sürece bizler için sosyal destek sağlayan bir kaynak olabilir.

Dedikodunun aynı zamanda grup içi süreçler açısından da etkili işlevleri vardır. Yazının başında da belirttiğimiz gibi normların belirlenmesi ve korunması dedikodu aracılığıyla gerçekleştirilebilir. Yapılan çalışmalar göstermektedir ki kişiler kuralları ihlal ettiğini düşünen bireylerin dedikodusunu maliyeti yüksek olsa da yapmaktadır. Grup içi süreçlerde dedikodu yapılması normları belirler, normu ihlal edeni cezalandırır ve dedikoduyu yapan kişiye statüsel olarak değer sağlar. Bu şekilde normu ihlal eden kişinin gruptaki ihlali cezalandırılmış olur ve dedikoduyu yapan kişilerin aynı ihlali yapma olasılığı azalır (Feinberg ve ark., 2012). Aynı zamanda bilgi alma amaçlı yapılan dedikodular meşrulaştırılmaktadır. Kötü olarak nitelendirilen davranışı cezalandırmaya yönelik dedikodular da daha “ahlaki” olarak algılanmaktadır (McAndrew, 2014).

Neden Başkalarının Arkasından Kötü Konuşuruz?

Dedikodu, başkasının arkasından kötü konuşmak olarak tanımlanır. Başkasının arkasından öylece konuşmayı bizim kültürümüz dedikodu olarak kabul etmez. Bilimsel araştırmaların çoğunda dedikodu iyi ve kötü içerikleriyle ayrım yapmaksızın yer alıyor. Kendi deneyimlerimizden de bileceğimiz gibi başkasının arkasından iyi konuşmaya ayırdığımızdan çok kötü konuşmaya zaman ayırırız. Biraz iyi-kötü konuşmanın ayrımını yapmak istiyorum. Yani birinin başarısını konuşmak yerine onun başına gelen kötü olayları konuşmak isteriz. Sınıfımızda arası açılan arkadaş grubunun neden tartıştığını ne kadar birbirlerine bağlı olduklarından daha çok konuşuruz.

Araştırmacıların teorilerine göre kötü ve talihsiz olaylar daha çok konuşulmaya değer görülüyor. Bunun nedeni ise evrimsel olarak hayatta kalabilmek için de kötü ve tehlikeliye odaklanmamız. Karşınıza güzel bir fırsat çıktı, dikkat edemez ve kaçırırsanız büyük talihsizlik olur. Karşınıza tehlikeli bir hayvan çıktı, dikkat edemez ve kaçırırsanız ölürsünüz. Doğal olarak da birinin terfi almasına o kadar dikkat etmeyip kovulan kişinin neden kovulduğunu tekrar tekrar tartışmak daha işlevseldir (Baumeister ve ark., 2004).

Kadınlar Daha Çok Dedikodu Yapar: Mit mi Gerçek mi?

Yapılan araştırmalar göstermektedir ki gerçekten de kadınlar erkeklerden dedikoduya daha fazla vakit harcamakta. Ancak bu erkeklerin hiç dedikodu yapmadığı veya kadınların “dedikoducu” olarak işaretlenebileceği anlamına gelmez. Bana göre kimin daha çok yaptığından ziyade dedikodunun içerikleri ve kimlerle paylaşıldığı konusundaki cinsiyet farklılıkları çok daha önemlidir.

  • Kadınlar daha çok yakınlarındaki kişiler hakkında konuşurken erkekler kendilerinden daha uzak grup üyeleri hakkında konuşur. Konu dedikodu olunca en büyük cinsiyet farkı dedikodu nesnesidir. Erkekler daha büyük gruplarla bağ kurmaya değer verirken kadınlar yakın arkadaşlıklara önem verir. Bu nedenle kadınlar daha tanıdıkları ve bildikleri kişiler hakkında konuşurken erkekler kendilerine daha uzak kişiler hakkında konuşur. Yani erkekler Icardi ve onu aldatan nişanlısı hakkında konuşur (Baumeister ve ark., 2004). Kadınlar ise beklentilerini karşılamayan bir yakın arkadaştan bahseder. Icardi onları dedikodu yaparken yakalamıyor ve biz arkadaşımız hakkında konuşurken yakalanıyorsak bu bizim suçumuz mu?
  • Kadınlar dedikoduyu sosyal rekabet amacıyla daha saldırgan nitelikte kullanmaya eğilimlidirler. Bu ifade kadınlar birbirlerinin kuyusunu kazar olarak algılanmamalı, çünkü erkekler de birbirlerinin kuyusunu kazabilir ama bunu karşısındakini kuyuya atarak yapar. Yani, konu saldırganlık ve rekabet olduğunda erkekler fiziksel saldırganlığı kullanır. Ortam gerildiğinde ağız dalaşına girip kolları sıvayan beyefendileri görmüşsünüzdür. Kadınlarda durum farklıdır çünkü fiziksel saldırganlık kadınlar için daha maaliyetlidir. Bu nedenle de kadınlar dolaylı saldırganlık türü olan dedikodu aracına başvurabilir (McAndrew, 2014).
  • Kiminle dedikoduyu paylaştığımız önemlidir. Araştırmalar gösteriyor ki, erkekler dedikodu malzemesini romantik partnerleriyle paylaşmaya eğilimlidir. Kadınlar ise dedikoduyu aynı cinsten yakın arkadaşlarına anlatmaya daha fazla eğilimlidir (McAndrew, 2014).

Biraz da Dezavantajlar

Şimdiye kadar konuştuğumuz şeyler dedikodunun işlevsel yönleriydi. Davranışın günümüze kadar gelmesinin rasyonel açıklamalarını yaptık. Şimdi de dedikodunun dezavantajlarından bahsedelim. Dedikodu, dedikodunun nesnesi açısından misilleme ve itibar kaybı sağlarken dedikoduyu yapan kişi için statü artışına neden olur (Feinberg ve ark., 2012). Bu nedenle kullanıldığında oldukça bencil nitelikli bir davranıştır. Çünkü kişi kendi başarılarıyla statüsünü arttırmak yerine bunu başkasının açığıyla yapmış olur.

Dedikodu, hedef kişinin bulunmadığı bir ortamda yapılır. Yani kişi kendini savunamaz, olayları doğrulayamaz veya inkar edemez. Bu nedenle de kötü niyetli ve itibar zedelemek için yapılan doğruyu yansıtmayan dedikodular bu kişiler için büyük sorunlar yaratabilir. Hedef kişi hakkında yapılan dedikodu kötü niyetli olmasa bile yapan kişinin kişisel fikrini de içerir. Bu kişisel fikirler tahmin edersiniz ki her zaman doğru olmak zorunda değildir, genellikle yanlıdır. Kabul görme ve eğlenme gibi amaçlarla yapılan dedikodunun yanında bu davranış, manipülatif ve kötü amaçlar için kullanılabilir. Bazen amaç dedikodunun hedefi üzerinde güç sağlamaktır (Chua ve de la Cerna 2014).

Son olarak en bariz olan dezavantajı daha önceden belirttiğimiz gibi oldukça yıkıcı olabilmesi. Dedikodu literatürde de özellikle kadınların kullandığı bir dolaylı saldırganlık aracı olarak geçer. Yani “masum bir bilgi alışverişi”nin sınırları aşılırsa dedikodu karşıdaki kişi için oldukça zarar vericidir. Sosyal rekabette hemcinsini karalama adına yapılan dedikodu, bazı kadınların sosyal olarak dışlanmasına ve sosyal ağını devam ettirmedeki başarısının azalmasına yol açar. Genç kadınların daha yaşlı olanlara göre daha fazla dedikodu yapması ve genelde fiziksel olarak çekici kadınların dedikodunun kurbanı olması da bu davranışın eş seçimine katkıda bulunan evrimsel bir mekanizma olduğu hipotezini akla getirmektedir (McAndrew, 2014).

 

Editör notu: Bu yazı ilginizi çektiyse yazarın sitemizdeki diğer içeriklerine buradan göz atabilirsiniz!

 

Kaynaklar

Baumeister, R. F., Zhang, L. ve Vohs, K. D. (2004). Gossip as cultural learning. Review of General Psychology8(2), 111-121.

Chua, S. V., ve de la Cerna Uy, K. J. (2014). The psychological anatomy of gossip. American Journal of Management14(3), 64.

Dunbar, R. I. M. (1996). Grooming, gossip, and the evolution of language. Harvard University Press.

Feinberg, M., Cheng, J. T., Willer, R., ve Guala, F. (2012). Gossip as an effective and low-cost form of punishment. Behavioral and Brain Sciences35(1), 25.

McAndrew, F. T., ve Milenkovic, M. A. (2002). Of tabloids and family secrets: The evolutionary psychology of gossip 1. Journal of Applied Social Psychology32(5), 1064-1082.

McAndrew, F. T. (2014). The “sword of a woman”: Gossip and female aggression. Aggression and Violent Behavior19(3), 196-199

Öne Çıkan Görsel: Stylecaster.com

Görsel 1: Beyazperde.com

Görsel 2: Anothermag.com

Görsel 3: Buzzfeed.com

Görsel 4: Tumblr.com

Görsel 5: Wsj.com

 

Editör: Rana Çevik

5 Comments

  1. “Dedikodu, hedef nesnesine zarar vermeyi ana amaç olarak edinmediği sürece bizler için sosyal destek sağlayan bir kaynak olabilir.”

    Sanırım benim için dedikodu bu noktada yer alıyor 👀 veya ben kendimi aklamaya çalışıyorum 😳

    Fazlasıyla kapsamlı ve farklı noktaları ile açıklayıcı bir yazı olmuş. Ellerine sağlıkk

  2. Bilimsel içerikli yazılar bu kadar eğlenceli olsaydı dünyamız daha farklı bir yer olabilirdi. Hem bu kadar öğrendiğim hem de bu kadar eğlendiğim bir yazı için ellerine sağlık Büşra 🤩

Leave a Reply