Görünmez camlar, açmazlar ve arılar: Çalışan kadının hikayesi

Var olduğu andan itibaren “annelik” sıfatını kazanmış olan kadının toplumsal açıdan yeri erkekten sonra gelen yani “ikincil” olarak belirlenmiştir (Gözener, 2012). Erkek, üretime yaptığı katkıyla yer edinirken kadına çocuk doğurma, çocuk yetiştirme ve evin düzenini sağlama görevleri atfedilmektedir. Ataerkil düzen üzerine şekillenmiş olan kadının toplumsal hayattaki yeri, uzun yılların ardından ancak Sanayi Devrimi ile birlikte değişmeye başlamaktadır. Böylece yavaş yavaş hapsoldukları kabuklarından çıkıp iş hayatında yer edinmeye başlayan kadınların üretici konumdaki serüvenleri günümüzde bizler tarafından devam ettirilmektedir.

Değişen dünyada iş hayatına atılan kadınların sayısı günbegün artarken 21. yüzyılda halen gerçek anlamda eşitlikten söz edilememektedir. Doğduğu anda üzerine yapışan toplumsal cinsiyet rollerinden sıyrılmaya çalışan kadınlar, iş hayatında da tutunmak ve yükselmek için fazlaca çaba sarf etmek durumundadır. Bu bağlamda kadınların yaşadığı zorlukları açıklamak için pek çok kavram kullanılmaktadır.

Çoğu insanın aslında sağdan soldan duyduğu hatta daha da acısı yaşayarak öğrendiği bu kavramlardan biri olan cam tavan sendromu, iş hayatında kadın erkek eşitsizliğini vurgulamaktadır. En yalın anlatımla cam tavan; kadınların üst düzey yönetici pozisyonlarına erişimini engelleyen, davranışsal ve örgütsel önyargılardan kaynaklanan görünmez yapay engelleri sembolize etmektedir (Wirth, 2001).

Cam tavanı oluşturan etmenlerden en belirgini sosyal psikoloji kavramlarından biri olan toplumsal cinsiyet rolleridir. Toplumsal cinsiyet rolleri, toplumun kadına ve erkeğe yönelik beklentilerini ifade etmektedir. Yüzyıllardır benimsenen erkek egemen dünya düzeni nedeniyle de toplumsal cinsiyet rolleri, cinsiyet eşitsizliği üzerine kurulmaktadır. Örneğin toplumsal açıdan erkek özellikleri olarak kodlanan kararlılık, risk alma, hırs gibi nitelikler liderliğin temelinde yer almaktadır (Kıroğlu Bayat ve Baykal Parıldar, 2021). Böylece lider seçiminde aranılan özellikler bunlar olacaktır ki bu da “think manager, think male” fenomeninin (yönetici dediğin erkek olur) ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Başka bir örnekte iddialı ve ciddi bir erkek yönetici işinin gereğini yapan, otoriter ve başarılı bir lider olarak algılanırken aynı tutumları sergileyen bir kadın yönetici ise saldırgan ve soğuk olarak nitelendirilmektedir.

Bu aşamada üst düzey yönetici pozisyonuna geldiklerinde dahi kadınların önündeki engellerin bitmediğini öne süren cam uçurum kavramından bahsedilmektedir. Cam tavanı aşan kadınlar, iş hayatının bir üst düzey zorluğu olan cam uçurumla karşılaşmaktadır. Cam uçurum kavramına göre şirketlerin kriz dönemlerinde, başarısızlık ihtimalinin yüksek olduğu pozisyonlara kadınların getirilme olasılığı artmaktadır; böylece yaşanacak başarısızlıklar cinsiyet ile ilişkilendirilmektedir (Yıldız ve ark., 2016). Bu kavrama yönelik tartışmalar bulunmakta, bazıları kadınların yüksek kademelere getirilmesinin şirket için gerilemeye yol açtığını düşünmektedir ancak bu düşüncenin aksini kanıtlayan çalışmalar mevcuttur. Bu çalışmalar sonucunda aslında kadın yöneticilerin gerilemeye sebep olmadığına, hâlihazırda gerilemeye geçmiş şirketlerde özellikle kadınların yönetici pozisyonuna getirildiğine ulaşılmaktadır (Haslam ve ark., 2010; Ryan ve Haslam, 2005).

(Yıldız ve ark., 2019)

Cam tavanı aşıp yönetici pozisyonuna gelen kadınların bir diğer problemi ise toplum tarafından kadınlara atanan “kadınsı” özelliklerin peşlerini bırakmamasıdır. Bu özelliklerden kısmen sıyrılıp erkek egemen iş hayatı içinde yerini korumayı amaçlayan kadın yöneticiler, zamanla kadın çalışanlarla aralarına mesafe koymakta ve erkek çalışanlarla özdeşim kurmaktadırlar (Özkan, 2020). Literatürde kraliçe arı sendromu olarak yerini almış olan bu kavram kadınlar için iş hayatını daha da zorlaştırmakta, halihazırda dezavantajlı konumda yer alan kadınların sürekli bir rekabet içinde olmasına sebebiyet vermektedir.

Toplumsal cinsiyet kalıplarına dayalı tutumlar iş hayatındaki kadınlar için oldukça zorlayıcı durumlar yaratmaktadır. Kadınlar iş hayatında kalıp yargılara göre hareket ederek ilişkileri ön planda tutup duygularını paylaştıklarında zayıf ve daha az yetkin olarak algılanırken kalıp yargıların aksine kararlı olup görev odaklı hareket ettiklerinde sert ve daha az “kadınsı” olarak değerlendirilmektedir (Kıroğlu Bayat ve Baykal Parıldar, 2021). Çifte açmaz olarak adlandırılan bu fenomen, kişinin ne yaparsa yapsın başarılı olamayacağını ifade eden bir çıkmazı tanımlamaktadır (Yıldız, 2017). Örneğin konuşan kadın “edepsiz” görünürken konuşmayan yok sayılır. Hoşgörülü, nazik, sempatik kadın iş hayatı için yetersiz olmakla suçlanırken kendine güvenen, iddialı kadın sosyal hayat için yetersiz olmakla suçlanır.

Bu yazıda bahsedilen kavramlar ve çok daha fazlası aslında yalnızca literatürde yer alan birkaç kelime olmanın ötesinde kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan kadınların üstesinden gelmesi gereken gerçek birer engeldir. Her ne kadar bu engellerin kendine güvenen ve ayakları yere sağlam basan kadınları yıldıramayacağını bilsek de önemli yerlere gelmek adına yalnızca kadın olduğumuz için fazladan çaba sarf etmek istemiyoruz. Hem sosyal hayatta hem de iş hayatında en kısa sürede eşitliğin sağlanması dileğiyle…

 

Kaynaklar

Gözener, E. (2012). Ülkemizdeki kadın işgücü istihdamının Dünya ve Avrupa ülkeleriyle karşılaştırılması: İstihdam edilmiş kadın işgücüne ilişkin bir araştırma [Yayımlanmamış yüksek lisans tezi]. İstanbul Üniversitesi.

Haslam, S. A., Ryan, M. K., Kulich, C., Trojanowski, G. ve Atkins, C. (2010). Investing with prejudice: The relationship between women’s presence on company boards and objective and subjective measures of company performance. British Journal of Management21(2), 484-497. https://doi.org/10.1111/j.1467-8551.2009.00670.x

Kıroğlu Bayat, İ. ve Baykal Parıldar, B. (2021). Toplumsal cinsiyet ayrımcılığının yarattığı engeller: Çalışma yaşamında varolmaya çalışan kadın. Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi23(3), 745-762

Özkan, E. (2020). Cinsiyete dayalı mesleki ayrımcılık: Cam tavan ve kraliçe arı sendromu. Sosyolojik Düşün5(2), 127-138. https://doi.org/10.37991/sosdus.826813

Ryan, M. K. ve Haslam, S. A. (2005). The glass cliff: Evidence that women are over‐represented in precarious leadership positions. British Journal of Management16(2), 81-90. https://doi.org/10.1111/j.1467-8551.2005.00433.x

Wirth, L. (2001). Women in Management: Breaking Through the Glass Ceiling. International Labour Office. https://www.ilo.org/public/libdoc/ilo/2001/101B09_102_engl.pdf

Yıldız, S. (2017). Toplumsal cinsiyetin şirketlere yansımasında ortaya çıkan ayrımcılık kavramlarının ardılları üzerine bir model önerisi. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi18(1), 121-138. https://doi.org/10.17494/ogusbd.330753

Yıldız, S., Alhas, F., Sakal, Ö. ve Yıldız, H. (2016). Cam uçurum: Kadın yöneticiler cam tavanı ne zaman aşar?. Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 71(4), 1119-1146. https://doi.org/10.1501/SBFder_0000002425

Yıldız, S., Sakal, Ö., Alhas, F. ve Kosa, G. (2019). Cam uçurum algısı: Kafkas Üniversitesi öğrencileri arasında bir araştırma. Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi6(2), 423-438. https://doi.org/10.30798/makuiibf.534652

Öne Çıkan Görsel: Politico

Editör: Mehmet Umut Şimşek

One comment

Leave a Reply