Yanlış Uyarılmışlık Yüklemesi

Çekici bir arkadaşımla korku filmi izlerken hissettiğim uyarılmışlığı arkadaşımı çekici bulmama mı,

filmdeki korku sahnelerine mi yoracağım?

Film sırasında çok heyecanlısın ve ellerin terlemeye, kalp atışın hızlanmaya başlıyor. Fazlasıyla gerginsin ama aynı zamanda da bir kıpırtı var içinde. Film bittikten sonra da aranızdaki muhabbet iyi gittiyse eve döndüğünde “Acaba aşık mı oldum?” düşünceleri basar seni! Fizyolojik belirtiler her ne kadar aşık olduğuna inandırsa da; korktuğumuzda, gerildiğimizde, stres altında olduğumuzda verdiğimiz fizyolojik tepkilerle aşık olduğumuzda hissettiklerimiz aynı. Dolayısıyla, farklı duyguların yarattığı fizyolojik durumlar benzerse, algın o duyguları birbiriyle karıştırabiliyor.

Uyarılmayı yanlış nedene yükleme, fizyolojik uyarılmışlığın nededini yanlış yorumladığımızda yaşanan durumdur. İşte çekici bir arkadaşınla korku filmi izlerken arka planda yaşananların bilimsel açıklaması da böyle. Gel seninle bilimi biraz daha kurcalayalım. Neler yapmışlar, bu konuda nasıl çalışmışlar ve ne sonuçlara ulaşmışlar? Kendimizi, beynimizi bu konuda biraz daha tatmin edelim! 

1974 yılında Dutton ve Aron yanlış uyarılmışlık yüklemesi üzerinde çalışmak amacıyla “Asma Köprü Deneyi”ni yürütüyor. Kanada’da 70 metre yüksekliğinde bulunan, 137 metre uzunluğunda dar ve rüzgarın etkisiyle sürekli sallanan Capilano adındaki köprüde yürüttükleri deneyde 18-35 yaş aralığındaki 85 erkekten bir kısmı küçük bir derenin 3 metre yukarısındaki sağlam bir köprüden geçerken; diğer bir kısmı 137 metre uzunluğunda ve 70 metre yüksekliğinde bulunan asma köprüden geçiyor. Her bir katılımcıdan köprüden yalnız geçmesi isteniyor ve katılımcı köprüden geçerken bir kadın araştırmacı tarafından durduruluyor. Araştırmacı kendini tanıtarak katılımcıdan bir resme bakmasını ve resim hakkında aklından geçenleri yazmasını istiyor. Katılımcı aklından geçenleri yazdıktan sonra araştırmacı katılımcıya telefon numarasını veriyor ve araştırma hakkında merak ettiği bir şey olursa sorabilmesi için kendisine ulaşabileceğini söylüyor. Alçak köprüde ilerleyen katılımcıların da yüksek köprüde ilerleyen katılımcıların da karşısına aynı araştırmacı çıkıyor ancak araştırmacı, alçak ve yüksek köprüdeki katılımcılara farklı isim veriyor. Bu sayede araştırma sonrasında arayan katılımcıların hangi köprüde olduğu kolaylıkla anlaşılabiliyor.

Yapılan deney sonucunda, kadın araştırmacıyla yüksek köprüde karşılaşan erkeklerin yarısının araştırmacıyı arayıp daha fazla iletişim kurmaya çalıştığı; alçak köprüde karşılaşan erkeklerin ise yalnızca %13’ünün araştırmacıyı aradığı görülüyor. Ayrıca çalışmaya katılan erkeklerin gösterilen resme bakıp yazdıkları yazılar incelendiğinde yüksek köprüde ilerleyen erkeklerin alçak köprüde ilerleyen erkeklere nazaran çok daha fazla cinsel içerikli yazılar yazdığı görülüyor.

Stresli durumlarda ortaya çıkan yüksek enerji, nabız, endişe ve panik gibi tepkilerin aşık olma durumunda gösterdiğimiz fizyolojik tepkilere çok benzediğinden bahsetmiştim. Bu çalışma sonunca görüyoruz ki, yüksek köprüde ilerleyen katılımcılar normalden fazla bir stres seviyesine ulaşıyorlar ve yüksek köprü üzerinde hissettikleri yoğun stresi araştırmacıyla bağdaştırıyorlar.

Ne diyorsun? Dutton ve Aron’ın çalışması başta bahsettiğim yanlış uyarılmış yüklemesini çok başarılı bir şekilde açıklıyor değil mi? Eğer aklına takılan başka sorular varsa bana sormayı unutma, büyük bir heyecanla merak ettiğin her şeyi açıklamaya hazırım! Yeni yazılarda görüşmek üzere.

Kaynaklar

Dutton, D.G. ve Aron, A. P. (1974). Some evidence for heightened sexual attraction under conditions of high anxiety. Journal of Personality and Social Psychology, 30(4), 510-517.

Öne Çıkan Görsel: photy.com

Görsel 1: nereyekacsak.com

Leave a Reply