Seri Katiller Neden Öldürür?

Seri katiller, erken çağlardan beri gerçekleştirdikleri suçlar nedeniyle toplumda korku oluşturmuş sıra dışı kişilerdir. Bu kişilerin normal cinayetler ve diğer suçları işleyen kişilere oranı yüzde bir olduğu bulgusuna dayanarak bu davranışın çok nadir ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Ancak toplumun güvenliğini tehdit ettikleri için büyük bir korkuya neden olurlar ve gerçekleştirdikleri eylemler normal olarak nitelendirdiğimiz insanlara vahşi ve olağan dışı görünür. Bilim insanları için ise bu davranışı bilmek ve önüne geçmek önemli bir sorun haline gelmiştir.

Günümüz medyası, bu suçlu zihinlerin hikayelerine fazlasıyla yer vermektedir. Seri katillerin hikayeleri toplum tarafından oldukça merak uyandırmaktadır. Bu durum bir noktadan sonra bazı kişiler için hayranlık noktasına gelebilmekte ve suç işlemeye meyilli kişiler bu katillerin davranışlarını kaynak alabilmektedir (Langman, 2018). Wiest, İngiltere ve Amerika’da yayınlanan haberleri analiz ettiği çalışmasında İngiltere’de seri katillerin “barbar canavarlar” olarak medyaya sunulmasına karşın Amerika’da yayınlanan haberlerde bu kişilerin daha çok “modern ünlüler” şeklinde görüldüğü sonucuna vardı. Bu nedenlerle bu yazımızda seri katillerin katletme davranışlarını nasıl gerçekleştirdiğinden hayranlık uyandırarak değil, bu davranışın altındaki motivasyondan bilimsel olarak bahsedeceğiz.

Bu suçlular toplumda olduğu gibi bilim camiasında da oldukça ilgiyle karşılanırlar. Ancak bunun nedeni hayranlık değildir. Popülasyonun bu çok küçük yüzdesinin neden bu davranışı gerçekleştirdiğini anlamak hem bilimsel bir merak uyandırır hem de bilim insanları bu davranışı ne kadar bilirsek o kadar önleyebiliriz düşüncesine sahiptir. Bilimde uyandırdığı merağa karşın seri katillerin motivasyonu ve içinde bulundukları koşulları bilimsel şekilde açıklamak hem metodolojik olarak zordur hem de bu komplike davranışa etki edebilecek yüzlerce risk faktörü vardır. Seri katillerin davranışını ve motivasyonunu kesin olarak açıklayan herhangi bir bilimsel bulgu bulunmamıştır, sadece etki ettiği bilinen faktörler belirlenmiş ve teoriler oluşturulmuştur. Bu yazımızda da size bu davranışı açıklamaya çalışan ve en kabul edilen teorileri açıklayacağız.

Psikodinamik Paradigma

Psikodinamik bakış, psikolojide başvurulan ilk açıklama aracı olmama eğilimindedir çünkü çok az bir kısmı metodolojik olarak sağlam ve bilimsel verilere dayanır. Freud’un da yaptığı gibi genel olarak gözlem ve yoruma dayanır. Ancak açıklanmak istenen olay bilimsel olarak açıklanması zor bir doğaya sahipse bu bakış açısı bir fikir sağlamak için yararlı olabilir. Seri katillerin davranışı da bilimsel olarak net bir şekilde açıklanmamış olması nedeniyle psikodinamik açıklamalar bu konuda ilgi toplamıştır.

Bu bakış açısına göre en çok desteklenen teorilerden biri, seri katillerin patolojik narsistler olduğu ve nesne ilişkilerinin oldukça bozulduğu düşüncesidir. Daha benlik saygısı gelişmeyen bebekler, ebeveynlerinin gözünden kendilerini değerli ve güçlü hissetmek isterler. Ebeveynlerin onlara verdikleri mesaj “Ben mükemmelim ve sen benim bir parçamsın!” mesajıdır. Annesinin gözünden ona layık olduğunu anlayamayan çocuklar narsisizm özellikleri gösterir ve içlerinde hissettikleri yetersizlik duygularını dışarıdan tamamlamaya çalışırlar. Bu noktada kişi dış nesnelerle öz nesneleri karıştırır ve herkesin kendi parçası olduğuna ve onlara zarar verebileceğine kanaat getirir. İçte kendilerine hissettikleri öfke dışa yansıtılır ve saldırganlıkla sonuçlanır.

Aynı kaynaktan başka bir teoriye göre ise bu kişilerin ebeveynleri onlara karşı duyarlı ve bakım verici rollerini aksatmışlardır. Özellikle anneden gelen tutum reddedici, otoriter ve kontrolcü olabilir. Anneye karşı duyulan nefret seri katilin her kurbanında annesini görmesine ve onu tekrar tekrar öldürmesine yol açabilir. Ebeveyn reddinin yanında aile içi istismara maruz kalmak da bir etkendir. Saldırgan küçük yaşlarda hayvanlara zarar vererek kendi acizlik ve yetersizlik duygularını kontrol altına alır ve bu hayvan nesnesi daha sonra bir insanla yer değiştirir (Knight, 2006).

John Wayne Gacy vakasının psikodinamik açıklaması oldukça ilgi çekicidir. Gacy, çevresinde kendine çekebildiği çocukları evine alır ve onları istismar ederek öldürür. Cesetleri ise bodrum katına gömer. Gacy otoriter ve istismarcı babasından kendi evlerinin karanlık bodrum katında sürekli olarak şiddet görmüştür. Teoriye göre öldürdüğü her çocuk kendisini temsil eder ve onları öldürerek babasıyla olan deneyimini bu sefer güçlü pozisyona geçerek gerçekleştirir.

Psikodinamik bakış açısı, çocukluk deneyimleri ve benlik algısı açısından her ne kadar açıklayıcı olsa da (bilimsel olarak da tartışılır) tüm vakaları açıklamaz. Geçmişinde tekrarlayan istismara uğramayan kişiler de bu davranışı gerçekleştirmektedir.

Biyolojik ve Psikolojik Etmenler

Katillerin biyolojik olarak incelenmesi sonucu elde edilen teorilerden biri bu kişilerin ciddi kafa travması geçirdiğini savunur. Uzmanlar yaptıkları araştırmalar sonucunda ciddi kafa travmalarının frontal kortekste lezyonlara sebep olduğunu ve bu lezyonlar sonucunda kişilerin dürtüselliklerinin artarak anti-sosyal davranışlar gerçekleştirdikleri öne sürülmüştür (akt. Reid, 2017). Bu bulguyu destekleyen bir başka durum ise sık sık kafa travması geçiren NFL oyuncularının sıklıkla intihar etmesi ve saldırgan davranışlar göstermeleridir (Lindsley, 2017). Seri katiller üzerinden gidecek olursak da ebeveyn istismarı nedeniyle birden fazla kafa travması geçiren Henry Lee Lucas, iki yaşında üzerine şifonyer düşmesi sonucu alnına 30 dikiş atılan Richard Ramirez ve 11 yaşında bir salıncakla kafasına vurulup 16 yaşında bayılmasıyla beyninde kan pıhtısı oluştuğu öğrenilen John Wayne Gacy kafa travması geçiren katillerdir. Seri katillerin dörtte birinin kafa travması geçirdiği savunusuna karşın birçok araştırmacı ise bu durumun davranışın motivasyonuna olan etkisinin abartıldığını düşünmektedir (Reid, 2017).

Ciddi kafa travmasının yanı sıra araştırmalar amigdala ve striatum gibi beyin bölgelerindeki değişikliği de işaret eder. Amigdala, özellikle korku gibi olumsuz duygular için yüz ve işitsel duygu ifadelerinin tanınması gibi duygusal süreçlerde yer alan önemli bir beyin bölgesidir. Normatif amigdala işleyişinin, korku koşullanmasının geliştirilmesinde anahtar olduğu düşünülmektedir. Aynı zamanda araştırmacılar amigdala ve frontal korteksin ahlak gelişiminin temelini oluşturduğu ileri sürmüştür. Amigdalanın, başkalarına zarar veren eylemleri kurbanların sıkıntısının caydırıcı pekiştirmesiyle ilişkilendiren ve tipik olarak bireyleri riskli davranışlardan caydıran tehdit ipuçlarını tanımada uyarıcı-pekiştirmeli öğrenmeyle ilgili olduğu düşünülmektedir. Amigdalanın işleyişinde suçluların alt tipleri arasında önemli farklılıklar olabilir. Psikopatik antisosyal bireylerin soğuk, hesaplayıcı saldırganlık biçimleri sergileme olasılığı daha yüksek olabilirken; psikopatik olmayan antisosyal bireylerin dürtüsel, duygusal olarak tepkisel saldırganlığa girme olasılığı daha yüksek olabilir. Araştırmalar, birincisinin amigdala hipoaktivitesi (aktivitedeki azalma veya eksiklik) ve ikincisinin amigdala hiperaktivitesi (artmış aktivite) gösterebileceğini öne sürüyor (Ling ve ark., 2019).

Striatum ise ödül ve duygusal işleme dahil olması nedeniyle suç davranışının etiyolojisinde yer alabilecek bir bölge olarak son zamanlarda daha fazla dikkat çekmiştir. Striatumdaki işlev bozukluğunun suçluların dürtüsel-antisosyal davranışlarının altında yatan nöral bir mekanizma olduğu varsayılmıştır. Gerçekten de, daha yüksek dürtüsel-antisosyal kişilik özelliklerine sahip bireylerin striatumda artan aktivite sergiledikleri bulunmuştur (Ling ve ark., 2019). Dutton, psikopati gösteren bireyleri ele aldığı kitabında bu kişilerin ödül mekanizmalarının bozulduğunu ve ödülün peşinde bitmek bilmeyen bir çaba harcadıklarını savunmaktadır (Dutton, 2015). Bu bulgular, seri cinayet davranışın gerçekleştiren için bir ödül işlevi gördüğü ve bu nedenle tekrar tekrar devam ettiği şeklinde yorumlanabilir.

Seri katillerin incelenmesinde her zaman çok büyük bir yer edinen başka bir teori ise psikopatidir. Psikopati, tanı kitaplarında tanımlanmış bir bozukluk değildir ve genelde anti-sosyal kişilik bozukluğu(ASKB) ile karıştırılır. Bu iki kavramı birbirinden ayıran şey ise ASKB vakalarında görülen sosyal sapma davranışları ile psikopatide görülen duygusal yoksunluktur. Her psikopati kişilik özelliklerine sahip birey sosyal sapma göstermezken (bomba imha uzmanlığı, politikacılar, ajanlar ve askerler gibi gruplarda bu özellikler oldukça avantaj getirir ve bu kişilerde yıkıcı psikopati özellikleri gözlenmez) her ASKB’li birey de duygusal yoksunluk çekmez. Psikopati, karanlık üçlü kişilik özelliklerinden biri olan ve duygusal yoksunluk, manipülasyon ve empati duyamama gibi durumlarla karakterize edilen bir spektrumdur. Psikopatinin altında sahip olduğunuz özelliklere göre de spektrumdaki yeriniz farklılaşır ve buna göre de başarılı bir doktor mu olacağınız yoksa kana susamış bir seri katil mi olacağınız değişiklik gösterir (Dutton, 2015).

Psikopatisi olan kişiler nörolojik olarak da diğerlerinden farklılık gösterir. Örneğin, amigdaladaki işlev bozukluğunun psikopati ile ilişkili patolojinin merkezinde yer aldığı ileri sürülmüştür. Daha önce de belirttiğimiz gibi bozulmuş amigdala işleyişinin, bir uyaran-pekiştirme ilişkisi oluşturma yeteneğini bozduğuna inanılmaktadır. Bu da bireylerin kendi zararlı eylemlerini başkalarının acı ve sıkıntılarıyla ilişkilendirmeyi öğrenmelerini engeller. Ek olarak bulgular, anormal hipokampal asimetri ve azalmış prefrontal gri madde hacmi gibi nöropatolojik özelliklerin, başarısız (yani yakalanmış) psikopatlarda duygusal düzensizliğe ve kötü korku koşullanmasına katkıda bulunabileceğini düşündürmektedir (akt. Reid, 2017).

Psikopati en sık başvurulan açıklama olmasına rağmen seri cinayet davranışını açıklamada yetersiz kalmaktadır. Her seri cinayeti psikopatiye indirgemek tehlikelidir çünkü her psikopat katil olmaz ve her seri cinayetin altındaki tek neden psikopati değildir. Bugüne kadar seri katiller hakkındaki en iyi bulgular derinlemesine ve bireyselleştirilmiş vaka çalışmalarından elde edilmiştir (Reid, 2017). Davranışın çok fazla etkenden kaynaklanabileceği ve seri katil davranışlarının da homojen olmaması nedeniyle tek bir açıklama çeşitli vakalar için geçersiz kalabilir. Psikopati ve sosyopati arasındaki farklardan bahseden yazımıza buradan ulaşabilirsiniz.

Gen-Çevre Etkileşimi

Seri katillerin motivasyonu açıklanırken sık sık genetik kökenlere yer verilmektedir. Çoğunlukla genler, bir bireyin doğuştan kötü olması şeklinde bir açıklamada kullanılmaktadır. Halk arasındaki bu yanlış anlaşılmanın bilimsel temelleri yoktur çünkü hiçbir gen günümüz biliminde bir davranıştan sorumlu olarak gösterilememektedir. Aksine kişide o davranışı destekleme potansiyeline sahip bir gen varsa bile bu gen stresli yaşam olaylarıyla desteklenmediği sürece malum davranış ortaya çıkmaz. Boylamsal araştırmalar ve meta-analizler, kötü muamele ve antisosyal davranışlar arasındaki ilişkide monoamin oksidaz A (MAOA) geninin düzenleyici etkisini belgelemiştir, yani kötü muamele-antisosyal davranış ilişkisi, MAOA’sı düşük olan kişilerde yüksek MAOA’ya göre daha güçlüdür (Reid, 2017). Gen-Çevre etkileşimlerinin kendilerini göstermelerinin bir başka yolu, çevresel stres faktörlerinin epigenetik değişikliklerle sonuçlanması ve böylece uzun vadeli semptomatik sonuçlarla sonuçlanan biyolojiye gömülmesidir. Örneğin çocuklukta cinsel istismara maruz kalan dişiler, 5HTT promotör bölgesinin metilasyonunda değişiklikler göstermiş ve bu da daha sonraki antisosyal kişilik bozukluğu semptomlarıyla ilişkilendirilmiştir.

Tartışma

İnsanın sahip olduğu her psikolojik özellikte olduğu gibi suç işleme ve psikopati özelliklerinde de bir heterojenlik gözükmektedir ve kişiler spektrumun farklı uçlarında yer alır. Seri cinayet gibi karmaşık davranışları açıklamada tek bir paradigma kullanmak yeterli olmayacaktır. Bu nedenle bu davranışı gösteren bireyler vaka olarak enine boyuna ele alınıp suça neden olan risk faktörleri çok daha başarılı bir şekilde açıklanmalıdır.

Kaynaklar

Dutton, K. (2015). Olağan Psikopatlar. Domingo Yayınları.

Knight, Z. G. (2006). Some thoughts on the psychological roots of the behavior of serial killers as narcissists: An object relations perspective. Social Behavior and Personality: An International Journal34(10), 1189-1206.

Langman, P. (2018). Different types of role model influence and fame seeking among mass killers and copycat offenders. American Behavioral Scientist62(2), 210-228.

Lindsley, C. W. (2017). Chronic traumatic encephalopathy (CTE): A brief historical overview and recent focus on NFL players. ACS Chemical Neuroscience8(8), 1629-1631.

Ling, S., Umbach, R., ve Raine, A. (2019). Biological explanations of criminal behavior. Psychology, Crime & Law25(6), 626-640.

Reid, S. (2017). Developmental pathways to serial homicide: A critical review of the biological literature. Aggression and Violent Behavior35, 52-61.

Wiest, J. B. (2016). Casting cultural monsters: Representations of serial killers in US and UK news media. Howard Journal of Communications27(4), 327-346.

Öne Çıkan Görsel: People.com

Görsel 1: Kayiprihtim.com

Görsel 2: Bifikir.com

Görsel 3: Quizlet

Görsel 4: Newyorker.com

Görsel 5: tr.asayamind.com

Yorum Bırak