Nereden Gelip Nereye Gidiyoruz? İnsan ve Doğa
Doğrultup belimizi kalktığımızdan beri iki ayak üstüne,
kolumuzu uzunlaştırdığımızdan beri bir lobut boyu
ve taşı yonttuğumuzdan beri
yıkan da, yaratan da biziz,
yıkan da yaratan da biziz bu güzelim, bu yaşanası dünyada.
Arkamızda kalan yollarda ayak izlerimiz kanlı,
arkamızda kalan yollarda ulu uyumları aklımızın, ellerimizin, yüreğimizin,
toprakta, taşta, tunçta, tuvalde, çelikte ve plastikte.
Kanlı ayak izlerimiz mi önümüzdeki yollarda duran?
Bir cehennem çıkmazında mı sona erecek önümüzdeki yollar?
Doğa sözcüğünün; “bir şeyin temel niteliği ve karakteri”, “ya dünyayı ya insanları ya da her ikisini birden yöneten içkin güç” ve “insanları içerebileceği gibi içermeyebilen maddi dünya” olmak üzere üç farklı anlamı vardır. Bu anlamlar zamanla ortaya çıkmıştır. Bunun nedeni doğa ve insan ilişkisinin tarih boyunca değişim göstermesidir.
Mitler ve ilk dinler incelendiğinde, insanların doğaya atfettiği kutsallık belirgin bir şekilde görülmektedir. İlk çağ filozoflarının düşüncelerine bakıldığında ise evreni anlama ve onunla uyum içinde yaşama çabası göze çarpmaktadır. Bundan sonra ortaya çıkan farklı dinler de geleneksel doğa anlayışını desteklemiştir. Orta çağa gelindiğinde ise Tanrı merkezli dogmatik anlayışın hakim olması nedeniyle doğanın sorgulanması gibi bir durum söz konusu olmamıştır ve doğanın kutsallığı bu nedenle devam etmektedir.
İnsanın doğa ile ilişkisinin uyumlu olması anlayışı 15. ve 16. yy.a kadar devam etmiştir. Ancak Copernicus’un Güneş Merkezli Evren Teorisi, Galileo’nun Dünya’nın yuvarlak olduğu ve Güneş çevresinde döndüğü görüşü ile bilimsel bir devrim gerçekleşmiştir. Bunun sonucu olarak doğa yasaları da geleneksel açıklamalardan sıyrılıp bilimsel bakış açısıyla, matematiksel bir dil kullanılarak açıklanmaya başlanmıştır. Doğanın insan karşısındaki üstünlüğüne karşın insanın doğaya egemen olma çabası olarak da tanımlanabilecek bu süreç, Newton ile birlikte doğayı insanoğluna hizmet etmekle yükümlü gören anlayışın başlangıcı olmuştur. Modern felsefenin kurucusu Descartes’ın doğanın insanın hizmetinde olduğu insan merkezli görüşü ise özellikle 17. yy.dan sonra daha fazla yaygınlık kazanmıştır. Sanayi devrimi ile doğanın insan amaçları için tahribi iyice hızlanmıştır ve insan-doğa ilişkisi insanı merkeze alan bir biçimde ilerlemeye çok daha hızlı bir şekilde devam etmektedir.
Bu insan merkezli anlayış sadece insan-doğa ilişkisinin değil, insanlar arası ilişkilerin de değişmesine yol açmıştır. Önceleri doğa şartlarına karşı ayakta kalmaya çalışan insan, hem doğaya adapte bir şekilde hem de kendi içinde uyumlu olarak yaşamak zorundaydı. İnsanın daha fazla refah içinde yaşama ideali ile insan merkezli anlayış bir araya geldiğinde ise her bireyin kendi refahı için yaşadığı bir dünya düzeni ortaya çıktı.
Copernicus dünyayı evrenin merkezinden aldığında dogmatik düşünceye sahip insanlar, insanın merkezde oluşuna gölge düşürdüğü için onu kabul etmek istememişlerdi. Bugün kurduğumuz akıl ve düşünce temelli anlayışın ise bizi getirdiği nokta yine aynı. Her birimiz gideceğimiz yere bakmadan bir şeylere, birilerine yetişmeye çalışıyoruz ve koşarken geride kanlı ayak izlerimizi bırakıyoruz . Bu kargaşanın içinde biraz durup düşünmeliyiz. Bütün bunlar neden oldu? Biz neden ocak ayında kar yağmasını umut eder olduk?
İnsanlar sizi çağırıyorum:
kitaplar, ağaçlar ve balıklar için,
buğday tanesi, pirinç tanesi ve güneşli sokaklar için,
üzüm karası, saman sarısı saçlar ve çocuklar için.
Biz doğanın düşmanı ya da kahramanı değiliz, her birimiz onun bir parçasıyız. Bu nedenle bu anlamsız yarıştan vazgeçip uyum içinde yaşamayı yeniden öğrenmeliyiz. Aksi takdirde hepimiz kanlı ayak izlerimiz ile kirleteceğimiz çıkmaz bir yola girebiliriz.
“Nereden gelip nereye gidiyoruz?” diye soruyor Nazım Hikmet şiirine başlarken.
Peki sizce nereden gelip nereye gidiyoruz?
Kaynaklar
Arıkan, H. (2021). İnsan ve doğa ekseninde ekolojik sanat. İnönü Üniversitesi Kültür ve Sanat Dergisi. 7(1), 76-78.
Gül, F. (2013) İnsan doğa İlişkisi bağlamında çevre sorunları ve felsefe. Pamukalle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. 14, 17-21
İgit, A. (2016). Animasyon filmlerinde insan ve doğa ilişkisi. Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi. 4(2), 951-980.
Ran, N. H. (2019). Bütün Şiirler. Yapı Kredi.
Öne Çıkan Görsel: www.sialcevre.com
Editör: Mehmet Umut Şimşek
okuması çok keyifli bir yazı olmuşş
Çok teşekkür ederim ❤️