Doğum Sırası ve Kişilik
Aile içindeki doğum sırasının kişiliğimizin şekillenmesi üzerindeki etkisini araştıran bilim insanlarının başında Avusturalyalı psikiyatrist Alfred Adler gelir. Aynı zamanda, Bireysel Psikolojinin de kurucusu olan Adler’in yaklaşımı, bireylerin aile içindeki konumuna önem veren ve kardeşler arası etkileşime vurgu yapan psikolojik bir kuramdır. Adler, kişilik özellikleri ile psikolojik doğum sırası arasındaki korelasyonu bir hayli önemsemiştir ve bununla alakalı birçok çalışma yapmıştır. Çocuğun, hem aile içindeki yeri hem de diğer kardeşleriyle arasındaki iletişimin farklılıklarına dayanarak kişilik özellikleri geliştirdiğini öne sürmüştür. Genel olarak “gerçek doğum sırası” bir ailedeki çocukların kronolojik olarak dünyaya geliş sırasıdır. Ancak, ailedeki her çocuk farklı bir aile dinamiği ile karşılaşmakta, buna bağlı olarak kendisini aile içi etkileşimde algılayışı ve konumlandırdığı yeri farklılaşmaktadır. Bireysel Psikoloji yaklaşımına göre bu durum “psikolojik doğum sırasının” varlığını ortaya koymaktadır. Diğer bir ifadeyle, bir kişinin kardeşler dizisi içindeki yeri onun gerçek doğum sırasını verirken, bu dizide kendilerinin yerine ilişkin algıları ve konumlandırmaları psikolojik doğum sırasını gösterir (Çakır ve Şen, 2012). Adler’e göre psikolojik doğum sırasının oluşumunda, kardeşler arasındaki yaş farkları, çocuktaki fiziksel veya zihinsel engellilik durumu, bir kardeşin ölümü, cinsiyet farklılıkları, aile yapısında boşanma, üvey kardeş durumu, ebeveynlerin çocuk yetiştirme tarzları ya da örüntüleri gibi bir çok sosyal ve kültürel olgu önemli rol oynar. Örneğin, geniş bir ailede birinci çocuk ile diğerleri arasındaki yaş farkı fazla ise, bu çocuk gerçek doğum sırasına göre en büyük olmasına rağmen, daha çok tek çocuğun karakteristik özelliklerini sergileyebilir veya ilk doğan kardeş cinsiyetinden dolayı bastırılmış ise ikinci çocuk en büyük çocuğun özelliklerini daha fazla alabilir (Carlson, Watts, ve Maniacci, 2006). Kişiliğin şekillenmesinde tek etkenin doğum sırası olmamasına ek olarak, çevresel faktörlerin farklılığı da kişilik oluşumunda büyük rol oynamaktadır.
Şimdi önemli doğum sıralarının tespitlerine bir göz atalım…
- İlk Çocuk (En Büyük)
Ailenin ilk göz ağrısı olarak tanımlanan en büyük çocuk, genellikle doğumundan itibaren ilgi odağı olmuştur. İlk çocuk henüz hiçbir kardeşin olmadığı ortama doğduğu için ailenin bütün imkanlarına sahip olur. Anne babanın ilgisi, evin en güzel köşesi, kıyafetlerin en yenisi… Bütün olanaklar ilk çocuk daha doğmadan hazır hale gelir. Aynı zamanda anne ve babanın acemilik dönemine denk gelen ilk çocuklar, yetiştirilirken bu acemiliğin olumsuzluklarıyla da fazlasıyla karşılaşır. Yoğun ilgiye alışan ilk çocuklar, ileride bağımlı olmaya, her zaman önde olmak için çok fazla çabalamaya eğilimli bir kişiliğe sahip olabilirler. Güç kavramına pozitif tutumu olan en büyük kardeşler, yaşamın ilerleyen dönemlerinde otoriter bir pozisyon ararlar.
- İkinci Çocuk
Doğduktan sonra en büyük çocuğun gördüğü ilgiyi paylaşır ve bu iki kardeş arasındaki yarış başlamış olur. İkinci çocuk, hayat boyu ilk doğana yetişmeye çalışır. Aynı zamanda bu rekabetçi ortam, onları karamsarlığa veya aşırı hırslı bir kişiliğe büründürebilir. Genel olarak en büyük çocuktan farklı bir hayat yaşamak isterler. Bu süregelen yarış, iki tahmini sonuç ile bitmektedir: Birincisi, ilk çocuk bütün başarıları toplar ve ikinci çocuk pes eder. İkincisi, ikinci doğan çocuk hırsı ile ailedeki herkesi geride bırakır ve göz odağı olur.
- Ortanca Çocuk
Ortanca çocuk, aile içerisinde genellikle öncelikli bir konumda olan ilk çocuk ile üzerine fazla düşülen küçük kardeş arasında kendisini aile dışına itilmiş ve sıkışmış gibi hissedebilir. Bu durum aynı zamanda ortanca çocukların ailelerinin dikkatini çekecek ve takdirlerini toplayacak herhangi bir kişilik özelliğine sahip olmadıklarına ve dolayısıyla diğer kardeşlerinden daha önemsiz olduklarını düşünmelerine yol açabilir. Bu durum ortanca çocuğun, diğer kardeşleri kadar yetenekli olmadığı inancını geliştirmesine ve “zavallı ben (poor me)” tutumu sergilemesine neden olabilir. Yaşamın adaletsiz olduğuna inanabilir ve genellikle adalet ve eşitlik konularına duyarlıdırlar. Aile içerisinde onu ayrı kılan konuma ulaşmak için bir aziz rolüne bürünebilir ve bazıları konumundan ötürü kişiler arası ilişkilerde başarılı bir karakter geliştirebilir.
- En Küçük Çocuk
En küçük çocuk her zaman ailenin bebeğidir ve genellikle ailenin en çok şımartılmış olanıdır. Çoğunlukla çevredekiler için küçük “prens” ya da “prenses” olarak görülürler. Genellikle diğer aile bireyleri tarafından ciddiye alınmazlar ve aile için her zaman çocuk kalırlar. Bu durum, en küçük çocuğun benmerkezci tutumlar geliştirmesine, kendisinden daha güçlü yetenekli gördüğü kardeşlerinin varlığından kaynaklanan yetersizlik duygusu yaşamasına yol açabilir. En küçük çocuk başkalarının onun hayatını şekillendirmesini mümkün kılacak özellikler geliştirme eğilimindedir. Diğer doğum sıraları ile karşılaştırıldığında, en son çocuklar kişiler arası ilişkilerde en itaatkâr olan kişilerdir. Bütün bunların yanı sıra son çocuklar eğlenceli, popüler, cana yakın, çıkarcı kişiler olarak da tanımlanmaktadır.
- Tek Çocuk
İlk doğan çocuklar gibi aile içinde eşsiz bir konuma sahiptir çünkü ebeveynler tarafından pohpohlanırlar. Tek çocuk her zaman ailesinin bütün ilgi ve sevgisini üzerinde toplamak ister, eğer bu konumu tehlikeye girerse büyük bir haksızlık gözüyle bakabilir. Yalnız başına yetişir ve bu nedenle toplumsal davranışların gelişmesi için gerekli olan ortamdan yoksun olabilir. Paylaşmayı ve diğer çocuklarla işbirliği yapmayı öğrenmezler ama yetişkinlerle iyi geçinmeyi öğrenirler. Genellikle yapandan çok alan kişilerdir. Bütün dikkatin tek kişide toplanması, akranlarla ilişki kurmada zorluk yaşanma, ilerleyen yıllarda artık ilginin odağı olmadığı veya ebeveynlerin ölümü gibi durumlarda birçok güçlük yaşamaya eğilimlidirler.
Bir sonraki yazımızda görüşmek üzere, sağlıcakla kalın…
Kaynaklar
Carlson, J., Watts, R. E., ve Maniacci, M. (2006). Adlerian therapy: Theory and practice. American Psychological Association. https://doi.org/10.1037/11363-000
Çakır, K. ve Şen, E. (2012). Psikolojik doğum sırasına göre adil dünya inancı. Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 1(32), 57-69. https://dergipark.org.tr/tr/pub/erusosbilder/issue/23766/253346
Öne Çıkan Görsel: Terapi Evreni
Görsel 1: Kazan Kültür
Editör: Gülbin Daldal