Farklı Bilinç Halleri
Psikoloji, 1800’lerde felsefeden ayrılmaya başlayıp zihin bilimi haline gelmiştir. Birçok araştırmacı bu süreçte farklı yöntemler kullanarak bilinçli zihnin içeriğine ulaşmaya çalışmışlardır. Uyanık olduğunuz zamanlarda bilinciniz sizin algılarınızı, düşüncelerinizi, duygularınızı, gördüklerinizi, arzularınızı ve dikkatinizi odakladığınız bütün zihinsel aktiviteleri içerir. Kısaca bilinç, içsel durumların ve dış ortamın farkında olma durumudur. Farkında olmadığınız aktiviteler, örneğin nefes almak, bilinçli olmayan süreçlerdir. Ancak belli anlarda bu bilinç dışı aktiviteler bilinçli hale getirilebilir. Örneğin nefes alıp verme sıklığınızı bilinçli olarak kontrol edebilirsiniz. Bu anların dışında sinir sistemimiz bizim kontrol etmemize veya bilinç kaynaklarımıza gerek duymadan pek çok hayati işlevi yerine getirmektedir.
Farklı Bilinç Halleri
Zaman içinde farklı kültürden insanlar uyanık bilinçlerinin sıradan aktivitelerinden sıkılmış ve farklı bilinç hallerinin arayışı içine girmişlerdir. Bu kişilerbilinçli deneyimin normal sınırlarının çok ötesine ulaşabilmek için çeşitli yollar bulmuşlardır. Bu yolların bir kısmı, meditasyon gibi, bireysel olarak gerçekleştirilir. Bazıları ise dini uygulamalar gibi, bir grubun birlikte yaptığı denemelerdir. Araştırmacılar bu yollar üzerine çeşitli deneyler ve çalışmalar yapmışlardır. Hatta çoğu zaman bu yolların işe yarayıp yaramadığını sorgulamış ve bilimsel açıdan kanıtlar toplamaya çalışmışlardır. Bu yazının devamında üç çeşit farklı bilinç halinden bahsedeceğim.

Kontrollü Rüya
Vücudumuz sirkadiyen ritim adı verilen bir zaman döngüsüyle çalışır. Bu döngü genellikle 24-25 saat arasındadır ve içsel biyolojik saat tarafından belirlenir. Sirkadiyen ritmimizin yaklaşık olarak üçte biri pasif davranış evresine yani uykuya aittir. Uykuya daldığınızda ise uyku döngüsüne girersiniz, bu döngünün ise dört farklı evresi vardır. İlk dört evreden sonra ise rüya benzeri zihinsel aktive deneyimlemeye başladığımız REM uykusuna geçilir. Ortalama bir insanın uyku süresine bakıldığında yaklaşık olarak uykunun yüzde 20-25’ini REM uykusunda geçiririz. REM dışı uyku yani NREM uykusu ise toplam sürenin yüzde 75-80 gibi bir bölümünü oluşturur. Rüyalar yani zihnin tiyatro oyunları hem REM hem de NREM uykusu sırasında görülebilir. Ancak bireyler REM uykusu sırasında gördükleri rüyaları, NREM uykusunda gördüklerine göre daha büyük oranda hatırlarlar. Bunun nedeni ise NREM uykusu sırasında görülen rüyalar daha çok gündüz düşüncelerine benzer ve duygusal olarak daha az etkili içeriğe sahiptirler.
Bu bilgiler uyku laboratuvarlarında yapılan deneylerle elde edilmiştir. Rüyalar hakkında daha fazla bilgi edindikçe araştırmacılar, rüya görenin rüyanın yönünü veya içeriğini kontrol edip edemeyeceğini bulmaya çalıştılar. Bu da araştırmacıları kontrollü rüya teorisine götürdü. Bu teoriye göre rüyaların bilinçli bir şekilde farkında olunması öğrenilebilir bir beceridir. Bunun yanı sıra kişinin rüyanın yönünü ve içeriğini belirleyebildiğini öne sürer. Stephen Laberge ve meslektaşları bu teorinin gerçek olup olmadığını test etmek için bir araştırma yaptılar. Buldukları sonuçlar REM uykusu sırasında kontrollü rüya görülebildiğini ortaya çıkardı. Laberge, kontrollü rüyalar görme becerisinin, kişinin bu rüyaların mümkün olduğuna gerçekten inanması ve rüya yaratma teknikleri üzerine pratik yapmasıyla arttığını söylemiştir.

Hipnoz
Hipnoz terimi Yunan uyku tanrısı Hypnos’tan gelmektedir. Ancak uykunun hipnozla bir alakası yoktur aksine uyku sırasında hipnoza karşı tepki verilemez. Sadece bazen hipnoz sırasında insanlar uykuya benzer bir rahatlamışlık hissi yaşayabilirler ya da uyuyormuş gibi görünebilirler. Hipnoz, farkındalığın değişken bir durumudur. Kişinin dikkati ve odağının yakın çevresinden ayrıştığı; duygular, biliş ve imgelem gibi iç deneyimlere çevrildiği, verilen telkinlere uyum olarak kabul edilmektedir. Hipnotik durumda kişiler hipnotistin telkinlerine karşı yükselmiş bir cevap verme kapasitesi taşırlar. Hatta bazen davranışlarının istemsiz veya bilinçli bir çaba harcamadan ortaya çıktığını hissedebilirler. Hipnozla ilgili ilk teorilerin bir kısmı, hipnoz durumundaki bireylerin uyanık bilinçten çok farklı bir trans durumunda olduklarını, diğer kısmı ise hipnozun yükseltilmiş motivasyondan başka bir şey olmadığını öne sürmüştür. Ama yapılan araştırmalar trans durumuyla ilgili teorileri geçersiz kılmıştır. Aynı zamanda hipnozun motivasyondan öte bir durum olduğunu da göstermiştir.

Hipnoz, hipnotik tetikleme adı verilen bir grup ön aktiviteyle başlar. Amacı dışarıdan gelen dikkat dağıtıcı etmenleri en aza indirerek kişinin sadece telkin edilen uyarıcıya konsantre olmasıdır. Üste üste birçok kez uygulandıktan sonra hipnotik tetikleme süreci öğrenilmiş bir sinyal olarak çalışır ve kişinin hipnotik duruma geçmesi hızlanır. Bazı insanları hipnoz etmek oldukça kolayken bazı insanlar için durum tam tersidir. Bunun nedeni hipnotistten bağımsız, kişilerin hipnoz edebilirlik düzeyiyle alakalıdır. Hipnoz edilebilirlik, bireylerin standart hipnotik telkinlere cevap verme derecesidir. Bir nevi hipnoza yatkınlık anlamına gelir. Derece aralığı, “tamamen cevap verme”den “hiç cevap vermeme”ye kadar kişiden kişiye göre değişebilir. Örneğin, film izlerken veya kitap okurken sık sık gerçek dünyayı takip edemez hale geliyorsanız yüksek oranda hipnotize edilebilir olabilirsiniz.
Hipnoz altındayken bireyler motor becerilerle -mesela yürüyemez hale gelme- ve algı deneyimleriyle -mesela eşyaların şekillerinin değiştiği halüsinasyonlar görmek- ilgili telkinlere cevap verirler. Aynı zamanda hipnoz sayesinde bireyler yaşadıkları fiziksel acıyı azaltabilirler. Bu tarz bir acı kontrolü, acıyan vücut parçasının odun ve plastik gibi organik olmadığının düşünülmesi veya vücudun geri kalanından ayrı hayal edilmesi gibi bir dizi hipnotik telkin ile gerçekleştirilir. Hipnoza yatkınlıkları yüksek kişiler, hipnoz yoluyla acıdan daha fazla kurtulabilirler. Zaten hipnozun gücünün anahtarı hipnotistin özel gücü veya yeteneği değil kişinin hipnoza yatkınlık düzeyidir. Aynı zamanda hipnotize edilmiş olmak, kişinin öz kontrolünü bırakması anlamına gelmez, bireyin yeni kontrol yolları öğrenmesidir.

Meditasyon
Meditasyon benlik bilgisini ve iyiliğini öz farkındalığı azaltarak genişletmeyi amaçlayan bir bilinç değiştirme yöntemidir. Birçok farklı din ve kültürde insanlar bilinci dünyevi endişelerden uzaklaştırmak için çeşitli meditasyon yöntemleri kullanmışlardır. Amaçları zihinsel ve ruhsal benliğe, içe odaklanarak ulaşmaktır. Bu meditasyon yöntemlerinden birbirinin tersi olan iki yöntemden bahsedeceğim. Bunlar yoğunlaşmalı meditasyon ve farkındalık meditasyonudur. Yoğunlaşmalı meditasyonda kişi nefesleri üzerine odaklanarak dış uyarıcılara yönelik dikkati en aza indirmeye çalışır. Çeşitli yoga benzeri vücut pozisyonları kullanılabilir. Zihin bütün düşüncelerden arındırılabilir veya belli zihinsel imajlar oluşturulabilir. Yoğunlaşmalı meditasyonun aksine farkındalık meditasyonunda zihin düşüncelerden arındırılmaz. Onun yerine kişi düşüncelerin ve anıların zihninden özgürce geçmesine veya zihne doluşmasına izin verir ve onlara tepki vermez. Farkındalık meditasyonu ismi gibi farkındalığa dayanır ve stres azaltma yöntemlerinin de temelini oluşturur.
Araştırmalar, meditasyonun insan beyni ve psikolojisi üzerinde önemli olumlu etkileri olduğunu göstermiştir. Stres ve kaygı düzeyleriyle ilgili yapılan meditasyon çalışmaları, meditasyonun stres ve kaygıdan kurtulma konusunda yardımcı olduğunu göstermiştir. İnsanlar yaşlandıkça beyinlerindeki kabuk kalınlığını yitirir. Yapılan araştırma bulgularına göre, meditasyonun beyindeki bu doğal nöron kaybını yavaşlattığı görülmüştür. Düzenli meditasyon yapan insanlar bazı meditasyon yöntemlerinin bilinci arttırabileceğini ve aydınlanma sağlayabileceğini öne sürmüşlerdir.
Kaynaklar
Fidan, U. ve Özkan, N. (2019). Odaklanma ve meditasyon sürecinin aktif EMDR yazılımı ile kontrol edilmesi. Journal of the Faculty of Engineering and Architecture of Gazi University, 34, 247-254.
Gerring, R. J. ve Zimbardo, P. G. (2020). Psikoloji ve yaşam (19.Baskı). (G. Sart, Çev.). Nobel Yayınları. (1992).
Gökçay, B. ve Arda, B. (2013). Tıp tarihi açısından uyku ve uyku araştırmaları. Lokman Hekim Journal, 3(1), 70-78.
Irak, M. (1998). Uyku ve bilgi işleme süreçleri. Türk Psikoloji Yazıları, 1 (1), 13-20.
Özakkaş, T. (1993). Gerçeğin dirilişine kapı hipnoz cilt 1 (1.Baskı). Özak Yayınevi.
Telli, A. (2020). Hipnoz ve bilimde kullanım alanları. J Med Palliat Care, 1(4), 109-112.
Öne Çıkan Görsel: Pinterest
Görsel 1, 2, 3 ve 4: Pinterest
Editör: Gülbin Daldal
[…] yazıyı beğendiyseniz kontrollü rüya hakkında bilgi sahibi olmanızı sağlayacak yazımıza buradan […]