Stresle Birlikte Yaşamak
Stres sözcüğü köken olarak Latince gerilemek anlamına gelen “estrictia”dan gelir. 17. Yüzyılda bu kelime felaket, bela, musibet, dert, keder gibi anlamlarda kullanılmıştır. 18 ve 19. Yüzyıllarda kavramın anlamı değişerek kişiye, organlara veya ruhsal yapıya yönelik zorluk, güçlük ve baskı olarak kullanılmıştır. Stresin çeşitli tanımı vardır ve bu tanımlar kişiden kişiye değişiklik gösterebilir. Örneğin bazı insanlar stresi özel olarak yani kişinin nasıl hissettiği konusunda tanımlarken bazıları nesnel olarak yani tükürük miktarı, kan basıncı gibi fiziksel ölçümler kullanarak tanımlayabilir. Araştırmacılar da genel bir stres tanımı olması ya da stresin birden çok boyutu olması konusunda fikir ayrılığına düşmüşlerdir. Ama genellemek gerekirse stres, insanların çevrenin talepleriyle baş edemediklerini hissettikleri zaman yaşadıkları olumsuz duygular ve inançlardır.
“Stres net fiziksel semptomları olmayan abes bir kavrama dönüşmüştür.” (Brinner, 2001)
Stres konusunda birçok araştırma yapılmıştır. Bu araştırmaların öncülerinden biri olan Hans Selye (1956, 1976) stresi, bedenin tehdit niteliğindeki olaylar karşısında verdiği fizyolojik tepki olarak tanımlamıştır. Bu tanıma göre Selye, stresi, kişiyi etkileyen çevresel bir uyarıcı olarak görmüştür. Ancak yaptığı bir çalışmadan sonra bunu değiştirmiş ve stresi organizmanın içindeki çevreye karşı aldığı bir durum olarak tanımlamıştır. Selye gibi birçok araştırmacı stresi incelemiş ve birçok tanım ortaya çıkarmıştır. Holmes ve Rahe (1967) stresi, insanların dış kaynaklı bir olaya tepki olarak bireyin ne kadar değişmesi ve uyum sağlaması gerektiği şeklinde tanımlamışlardır. Bu tanıma göre değişimin boyutu ne kadar büyürse yaşanan stres de o kadar büyür. Örneğin işinizi kaybettiniz diyelim. Yeni bir iş bulmanız, yeni bir çalışma ortamına girmeniz, yeni insanlarla tanışmanız gerekir. Bu olayın sizde oluşturduğu stres, gideceğiniz filme geç kalmanızın oluşturduğu stresten daha fazladır. Çünkü işinizi kaybetmeniz filme geç kalmanıza göre hayatınızdaki daha fazla alanını değiştirmiş olacak ve sizin daha fazla değişikliğe uyum sağlamanız gerektirecek.
Bu tanım sadece olumsuz olayları değil aynı zamanda hayatınızda büyük değişikliklere yol açan olumlu olayları da kapsar. Şehir dışında istediğiniz üniversiteyi kazanmanız mutlu bir olaydır. Ancak lise arkadaşlarınızdan ve ailenizden ayrılacak olmanız, yeni bir yere gidecek olmanız bu mutlu olayı stresli bir hale getirebilir. Aynı zamanda öznel olayların oluşturduğu stres insanları nesnel olaylarınkine göre daha çok etkiler. Tabi bu kişinin olayları nasıl yorumladığıyla da ilgilidir. Final sınavları sizi çok zorlarken bir arkadaşınız için basit bir sınav gibi gelebilir. Bazı insanlar için boşanma özgürleşme anlamına gelirken bazılarına göre büyük bir yıkım olabilir. Buradaki fark kişinin olayları olumsuz bir şekilde yorumlamasından kaynaklanır ve bu da strese sebep olur.
Olumsuz yorumlamadan kaynaklanan stres, insan psikolojisini ve beden sağlığını çok ciddi bir şekilde bozabilir. Stresle ilgili ilk çalışmalar bu bozulmaya dair çok uç örnekler belgelemiştir. Mesela Psikolog W. B. Cannon’ın örneklerinden biri olan Afrika’daki bir adamın ölümü size çok absürt gelebilir. Bu adam bir arkadaşıyla kahvaltı eder ve bir yıl sonra o kahvaltıda bıldırcın eti yediğini öğrenir. Kendi kültüründe bu kesinlikle yasak bir yiyecektir. Adam bunu öğrendiğinde titremeye başlar ve 24 saat içinde ölür. Ya da bir diğer örnek olan Yeni Zelandalı bir kadının ölüm de oldukça tuhaftır. Kadın kabile şeflerine ayrılan yasak meyvelerden birini haberi olmadan yer. Bunu öğrendiğinde dehşete kapılır ve sağlığı bozulur. Meyvede hiçbir sıkıntı olmamasına rağmen bir gün sonra ölür. Dediğim gibi bunlar çok uç örnekler olsalar da insanlar hayatlarında büyük çalkantılar -eşin ölümü, iflas etmek gibi- yaşadıklarında ölüm olasılıkları artar.
Stresin tek sonucu sadece ölüm olasılığının artması değildir, aynı zamanda sebep olduğu fiziksel, duygusal ve davranışsal sonuçlar vardır. Dış görünüşün dikkat çekici düzeyde kötüleşmesi, kronik yorgunluk ve bitkinlik; özellikle solunum yolu enfeksiyonu gibi sık sık enfeksiyon geçirme, baş ağrısı, sırt ağrısı, mide ve cilt sorunları gibi sağlık şikayetleri stresin fiziksel sonuçlarına örneklerdir. Duygusal sonuçlarının arasında ise can sıkıntı, çaresizlik, öfke problemleri, çökmüş ve üzgün duruş; sinirli, gergin ve ağlamaklı ifadeler ve depresyon bulguları vardır. Okul ve işte devamsızlık, kazalar; alkol, kafein ve sigara tüketmeye başlama veya tüketimde artış, üretkenlikte azalma, bir işe dikkatini verememe ya da işi bitirememe de davranışsal sonuçlarındandır.
Her ne kadar stres insan psikolojisine ve beden sağlığına ciddi zararlar verse de bunların üstesinden başarılı bir şekilde gelebiliriz. Hepimizin stresli olaylara karşı gösterdiği tepki farklı olsa da ister gündelik zorluklar olsun, ister hayatımızın işleyişini bozan olaylar olsun strese sebep olan her türlü durumla başa çıkabiliriz. Bu konuyla ilgili yapılan araştırmalar insan psikolojisinin ve beden sağlığının ne kadar dayanaklı olduğunu göstermiştir. Araştırmacılar sevdiklerini kaybeden kişilerin verdikleri tepkileri sistematik olarak incelemişlerdir. Çıkan sonuca göre birçok insanın ciddi bir sıkıntı yaşamadan hızla iyileştiği görülmüştür. 11 Eylül terörist saldırılarına gösterilen tepkilerle ilgili yürütülen araştırmalarda ise bu olaya tanıklık eden kişiler arasında uzun vadede depresyon veya akıl sağlığı sorunu yaşayanların sayısının görece az olduğu ortaya çıkmıştır. Yaşanan travmalar ne kadar acı verici olsa da birçok insanın bunlarla başa çıkabilecek kaynaklara sahip olduğuyla ilgili veriler gün geçtikçe artmaktadır.
İnsanların stresle başa çıkmaları, sorun odaklı başa çıkma ve duygu odaklı başa çıkma olarak ikiye ayrılabilir. Sorun odaklı başa çıkmada kişi stresi ortaya çıkaran durumu aktif bir şekilde ortadan kaldırmaya ya da değiştirmeye çalışır. Temelini doğrudan sorunla yüzleşme oluşturur, kişi bunun için tavsiye ve öneri alabilir. Ayrıca odağını başka uğraşlara çevirerek ya da stres içeren ortamdan ayrılarak stresi azaltmaya çalışmak da sorun odaklı başa çıkmaya örnektir. Duygu odaklı başa çıkmada ise kişi stres yaratan durumla ilgili duyguları ortadan kaldırmaya çalışır. Bunun için kaçınma veya inkar gibi teknikler kullanabilir. Bunun yanı sıra olayların olumlu bir bakış açısıyla yeniden yorumlanması veya sosyal yardım alınması da duygu odaklı başa çıkmanın örneklerindendir. Ancak sorun odaklı başa çıkmaya göre daha geçici bir çözümdür yine de bireyin üzülmesini ve sıkıntı yaşamasına engel olur.
Buraya kadar stresten hep olumsuz bir şeymiş gibi bahsettim, çoğu insan için de stres olumsuz bir durum olarak görülebilir. Ama sanılanın aksine stres etkin ve doğru kullanımında olumlu olabilir. Belirli bir ölçüye kadar kişinin mücadele gücünü ve başarma azmini arttıran, zorluklarla başa çıkmasını kolaylaştıran ve kişiye direnme gücü veren fiziksel, duygusal ve zihinsel bir tepkidir. Stresi hayatımızdan çıkarmamız mümkün değildir, önemli olan onu doğru ve olumlu bir şekilde kullanabilmektir.
Kaynaklar
Aronson, E., Wilson, T.D. ve Akert, R.M. (2011). Sosyal Psikoloji (4.Baskı). Kaknüs Yayınları.
Aslan, Ş. ve Güzel, Ş. (2018). Duygusal zeka, problem odaklı stresle başa çıkma, iyileşme ve duygusal tükenme ilişkileri. Yönetim Bilimleri Dergisi, 16.
Güçlü, N. (2001). Stres yönetimi. G.Ü. Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, 21.
Furnham, A. (2014). Gerçekten bilmeniz gereken 50 Psikoloji fikri. Domingo Yayınları.
Yurtsever, H. (2009). Kişilik özelliklerinin stres düzeyine etkisi ve stresle başa çıkma yolları. (Yüksek Lisans Tezi).
Öne Çıkan Görsel: Pinterest
Görsel 1, 2 ve 3: Pinterest
Editör: Rana Çevik