Narsisizm (Narcissism) Nedir?

Bir ayna kaç kere güzel gösterebilir bir insanı?” Yusuf Hayaloğlu

Narsisizm sözcüğünün kökeni Yunan mitolojisinin kahramanlarından Narkissos’a dayanmaktadır. Efsaneye göre avcı olan Narkissos bir gün su içmek için nehir kenarında suya doğru eğildiğinde su üzerinde kendi yansımasını görür ve gördüğü yansımaya âşık olur. Kendi görüntüsü karşısında büyülenen Narkissos günden güne su içmeden, yemek yemeden orada kalır ve sonunda ölür (Bazı efsanelerde ise suya düşüp boğulduğu söylenir.). Narsisizmin kelime anlamı ise kişinin kendi bedenine duyduğu cinsel arzu ve hazdır. TDK, narsisizmin Türkçesini “öz severlik” olarak belirlemiştir.

Narsisist birey, yaşamının daha ilk aylarından itibaren yalnızlık duygusunu hissetmeye başlamıştır. İhtiyaçları karşılanamayan ve/veya ihmal edilen birey, çok küçük yaşlarda bile kendi kendine yetmeye çalışma gereksinimini deneyimlemek zorunda kalmaktadır. Bu şekilde gerçekleşen gelişimin ardından birey, dış dünya yerine iç dünyasında yaşamaya başlar.

Normal Narsisizm vs. Patolojik Narsisizm

Normal narsisizm; bireyin kendisi, yakın çevresi ve çevresindeki diğer bireylerle uyumu ve çevresinin beklentilerini karşılayabileceği duygusunu yaşantılamasıdır. Kişinin kendisine verdiği öz değerin ve öz güveninin hiçbir kuşku duyulmaksızın olabildiğince yüksekte bulunması ve başkaları tarafından gelen eleştiri ya da olumlu/olumsuz etkilerin kişinin öz güvenini olumsuz yönde etkileme gücünün en aza indirildiği durumdur.

Patolojik narsisizme sahip olan bireyler, kendinden tamamen emin ve başkalarının düşüncelerini önemsemez bir tavırla davranmalarına rağmen içsel süreçte tamamen başkalarının düşünceleriyle yaşarlar. Bu durum da bu bireylerin dış görünüşlerindeki abartılı güvenleri ve kendinden emin tavırlarının aksine iç süreçlerinde kendilerine güvenmeyen bireyler olduklarının göstergesidir. Patolojik narsisizmdeki en önemli nokta, bireyin tamamen dıştan gelen yorumlarla beslenmeye açık ve muhtaç olmasıdır. Normal ve patolojik narsisizmi ayıran en önemli nokta budur. İnsanın başkaları tarafından beğenilme, takdir görme ve sevilme tepkilerini görmesi herkesi mutlu eder ancak bu tepkilere belki de su içmeye duyulan ihtiyaç gibi hayatını idame ettirebilmek için muhtaç olmak patolojik narsisizmin en önemli özelliklerindendir. Bu nedenle patolojik narsisizme sahip bireyler, kendilerine yöneltilen olumsuz eleştiri ve tepkilere aşırı bir duyarlılık gösterirler. Olumsuz eleştiri ve duygular, özgüven ve özsaygılarına bir tehdit olarak algılandığı için bu olumsuzluklardan korunmak adına böyle bir kişilik organizasyonunu savunma mekanizması olarak geliştirmişlerdir.

Narsisizm konusundaki iki önemli isim, Heinz Kohut ve Otto Kernberg, normal ve patolojik narsisizm hakkında iki farklı görüş bildirirler: Kohut, narsisizmin normal ve patolojik narsisizm arasındaki bir devamlılık olduğunu belirtirken Kernberg’e göre bu ikisi arasında ciddi farklılıklar vardır: “Patolojik narsisizmden farklı olarak normal narsisizmde eleştiri, suçlama ve başarısızlığa karşı aşırı tepkinin yanında nesnelere ilgi gösterme, nesnelere güvenme ve bağımlılık birlikte bulunur. Normal çocuksu narsisizmde çocuğun talepleri ihtiyaçlarıyla bağlantılıdır, oysa patolojik narsisizmde talepler aşırıdır ve tatmin edilemez. Narsisistik hastaların soğukluğu, mesafeliliği, küçümseme ve değersizleştirmesi, küçük çocuğun bencilliğinden farklıdır.”

Patolojik narsisizme sahip bireyler, dışarıdan bakıldığında ciddi bir şekilde bozulmuş davranışlar göstermeyebilirler ve çok iyi sosyal işlevleri olabilir. Ancak günlük hayatlarında alışılmadık şekilde kendilerinden bahsederler. Yüksek öz güven ve öz saygılarının yanında gereğinden fazla takdir görme ihtiyacı duyarak ciddi bir içsel çelişki yaratırlar.  Başkalarından takdir duyma ve sevilme ihtiyaçlarının karşılanması dışında hayattan keyif almayabilirler ve duygusal yaşamları sığdır. Çünkü narsisist destek bekledikleri kişileri ilahlaştırıp beklemedikleri kimseleri (bazen eski ilahları) aşağı görüp görmezden gelirler. İlişkileri asalak canlılarınki gibi başkalarını sömürme üzerine kuruludur. Bu kişiler duygusal derinliğe sahip olmadıkları için diğer bireylerin hissettiği karmaşık duyguları anlayamazlar. Bununla birlikte kendi duygularında da farklılaşma yoktur; samimi bir üzüntü veya yas dolu bir özlem hissetmezler, Kernberg’in deyişiyle depresif tepkiler yaşayamamaları, kişiliklerinin temel bir özelliğidir. Örneğin terk edildiklerinde yüzeysel bir şekilde depresyona benzer davranış örüntüleri gösterebilirler ancak derinden incelendiğinde bu tepkiler önemli bir kişinin kaybına duyulan üzüntüden çok o kişiye karşı duyulan öfke, intikam ve gücenme duygularıdır.

 

Narsisistik Kişilik Bozukluğu

  1. yüzyılın başlarında psikolojik bozukluklar “nevroz” ve “psikoz” olarak iki gruba ayrılıyordu: Nevrotik olarak adlandırılan bireyler gerçeklik algısına sahiptirler ancak sağlıklı bir yapı­lanmadan uzak semptomlarla kendilerini ortaya koymaktayken psikotik bireylerin gerçeklik algısı ciddi biçimde bo­zuktur ve neredeyse tamamen hayal dünyasında yaşarlar. İlerleyen yıllarda yapılan araştırmalar sonucunda psikozlar kadar ağır olmayan ve nevrozlar gibi spesifik bir şekilde kendisini göstermemesine karşı bireyin hayatının büyük çoğunluğunu olumsuz bir şekilde etkileyen bazı örüntüler keşfedilmiş ve günümüzde “kişilik bozukluğu” adı verilen tanı grubunun temelleri atılmıştır.

Narsisistik kişilik bozukluğu, DSM-V’in tanımladığı kişilik bozukluklarından birisidir ve aşağıdaki semptomlardan en az beşinin var olması ile erken erişkinlik döneminde başlayan beğenilmeye ve takdir görmeye yönelik aşırı ihtiyaç ve empati yokluğu ile ortaya çıkan sürekli davranış biçimi olarak da tanımlanabilir:

  • Kendisinin çok önemli olduğu duygusunu taşıma, başarılarını ve yeteneklerini abartma, yeterli bir başarı göstermeksizin üstün biri olarak bilinmeyi bekleme.
  • Sınırsız başarı, güç, zekâ, güzellik ya da kusursuz sevgi üzerinde kafa yorma.
  • Özel ve eşi bulunmaz biri olduğuna ve ancak özel ya da toplumsal durumu üstün kişilerin kendisini anlayabileceğine ya da ancak onlarla arkadaşlık etmesi gerektiğine inanma.
  • Çok beğenilmek isteme.
  • Hak kazandığı duygusu taşıma. Kendisinin, özellikle kayırılacak olduğu bir tedavi biçiminin uygulanacağı beklentisi içinde olma ya da bu beklentilerine göre uyum gösterme.
  • Kişiler arası ilişkileri kendi çıkarları için kullanma ve kendi amaçlarına ulaşmak için başkalarının zayıflıklarını kullanma.
  • Empati (eş duyum) yapamama. Başkalarının duygularını tanıyıp, tanımlama ve ihtiyaçlarının farkına varıp, bu ihtiyaçların giderilmesi konularından isteksiz olma.
  • Çoğu zaman başkalarını kıskanma ya da başkalarının kendisini kıskandığına inanma.
  • Küstah, kendini beğenmiş davranış ya da tutumlar sergileme; eleştirilere karşı öfke, utanç veya küçük düşme tepkisinde bulunma.

 

Narsisistik kişilik bozukluğuna sahip kişiler kendilerini fiziksel ve ruhsal yönden aşırı beğenen, üstün gören, sürekli beğeni, ilgi ve onay bekleyen; gittikleri her yerde hemen özel ilgi göreceğine, üstün bir yeri hakkettiğine inanan kişilerdir. En güzel, en yakışıklı, en başarılı, en parlak kişi odur ya da o olacaktır ve olmalıdır da.

 

Narsisistik kişilik bozukluğu, bozukluğun kendi yapısı itibariyle tedavi edilmesi en zor hastalıklardan birisidir. Kişi, kendisini çok üstün gördüğü ve aslında olması gereken davranışların kendi davranışları olduğunu düşündüğü için terapiyi reddederler. Genelde tedaviye geliş sebepleri depresyon veya kaygı gibi başka sebepler olur. Onlar için terapi görmek “zayıflık” göstergesidir ve mümkün olduğunca bu “zayıflıktan” kaçınmaya çalışırlar.

 

Tedavisinde en sık kullanılan iki yöntem: bilişsel davranışçı terapinin çağdaş bir yöntemi olan şema odaklı psikoterapi ve transferans ile içebakış yöntemlerini kullanan nesne ilişkileri kuramıdır.

 

 

 

Kaynaklar

American Psychiatric Association. (2022). Diagnostic and statistical manual of mental disorders (5th ed., text rev.). https://doi.org/10.1176/appi.books.9780890425787

 

Karaaziz, M., & Atak, İ. E. (2013). Narsisizm ve Narsisizmle İlgili Araştırmalar Üzerine Bir Gözden Geçirme. Nesne Psikoloji Dergisi1(2), 44-59.

 

Kernberg, O. (1999). Sınır Durumlar ve Patolojik Narsisizm. (M. Atakay, Çev.). Metis Yayınları.

 

Turan, K. Narsisistik Kişilik Bozukluğu ve Psikodinamik Alt Tipleri. Türkiye Bütüncül Psikoterapi Dergisi5(9), 114-129.

Görsel: Freepik

Leave a Reply