Kuramcıların Ergenliğe Bakış Açıları

Doğumdan ölüme kadar insan hayatı birbirinden farklı gelişim dönemlerine ayrılmıştır. Her bir dönem farklı psikolojik ve fizyolojik bazı özellikler gösterir. Ergenlik de bu dönemlerden biridir. 11-12 yaşından başlayıp 20’li yaşların sonuna kadar devam eden karmaşık, bazen de zorluklarla dolu bir dönemdir. Ergenlik dönemine giren bireyler yoğun fiziksel ve hormonal değişimlerin yanı sıra duygusal olarak değişimler de yaşar ve birey bunlarla başa çıkmak zorundadır. İlk başta bu dönemin karmaşık (turmoil) olduğu öne sürülse de yapılan çalışmalarda ergenlikte önemli ruhsal sorunlar yaşansa bile aslında çoğu ergenin bu dönemi sorunsuz geçirebileceği görülmüştür.

Ergenliğe giren bireyler farklı bir biçimde yakın ilişkiler kurmak isterler. Çocukluk döneminde kendileriyle aynı cinsiyete sahip akranlarıyla yakınlaşmayı tercih ederken ergenliğe girişle karşı cinsiyetten akranlarıyla yakınlaşmaya başlarlar. Sigmund Freud büyük oranda cinsel temalara oturttuğu psikoseksüel gelişim dönemleri kuramında buna değinmiştir. Kuramında ergenlikten öncesine denk gelen gizil dönemde kızlar ve erkekler birbirine karşı ilgisiz ve cinsel istekleri azalmış durumdadır. Ergenliğe denk gelen genital dönemde ise cinsel istek yoğun bir şekilde geri döner ve karşı cinsten akranlarıyla romantik ilişki yaşamak isterler.

Harry S. Sullivan kişilik gelişimi konusunda yedi gelişim evresi belirlemiş ve bu evrelerde üzerinde en çok durduğu dönem ergenlik olmuştur. Ergenlik dönemini üç evreye ayırmış ve bu evreleri ön-ergenlik (9-12 yaş), erken ergenlik (13-17 yaş) ve geç ergenlik (18-20’li yaşların başı) olarak isimlendirmiştir. Freud‘un aksine gelişim evrelerini doğuştan gelen biyolojik saatimizin değil büyük oranda toplumsal durumların belirlediğini söylemiştir. Yakın ilişkiler kurmak Sullivan‘a göre kimlik gelişiminin temelidir. Kimlik gelişimi, ergenlik döneminin sonuna kadar tam olarak gerçekleşmez. Ön-ergenliğin göstergesinin aynı cinsten bir arkadaşla yakın ilişki kurmak olarak tanımlar. Erken ergenlikte ise cinsel dürtüler belirginleşir ve karşı cinsten biriyle romantik ilişki kurma ihtiyacı hissedildiğini söylemiştir. Yetişkinliğe geçiş yapmadan önce son basamak olan geç ergenliğin göstergesi ise uzun süreli bir romantik ilişki kurma, mesleki ve maddi konulara ilgi gösterme olarak belirtmiştir. Kısacası Sullivan‘a göre kişilik gelişiminde temel etken yakın ilişkilerdir. Bireylerin kuracakları yakın ilişkiler cinsiyet farklarından etkilenebilir. Yapılan çalışmalarda erkeklerin kızlara oranla daha fazla arkadaşa sahip olduğu bulunmuştur. Sullivan‘a göre kızlar yakınlığa erkeklere göre daha fazla önem verir. Belki de bu yüzden erkeklere göre daha az arkadaşları olduğu bulunmuş olabilir. Aynı zamanda teknolojik gelişmeler, kültür, ebeveyn tutumları ve ilişkilere dair beklentiler de yakın ilişkiler için önemli etkenlerdir.

Erik Erikson da Sullivan gibi, Freud‘un aksine, kişilik gelişiminin yaşam boyu devam ettiğini söyler. Erikson‘a göre hayatımız bir yola benzer ve biz doğumdan ölüme kadar bu yolda yürürken sekiz ayrı noktada yol çatallaşır. İlerlemek için iki farklı seçenekten birini seçmemiz gerekir. Her seçtiğimiz seçenek kişiliğimizin gelişimini etkiler. Erikson bu çatallaşan noktalara bunalımlar adını verir. Ergenlik dönemi de bu sekiz noktanın beşincisidir (13-18 yaş). Bu noktada çatallaşma kimlik kazanımına karşı rol karmaşasıdır. Her ergen kendisine ‘Ben kimim?’ sorusunu sorar. Bu soruya başarılı bir şekilde yanıt verebilirse kimlik duygusu gelişir. Ama ne yazık ki çoğu ergen bu soraya başarılı bir yanıt bulamaz ve güçlü bir kimlik duygusu oluşturamaz. Dolayısıyla ikinci seçenek olan rol karmaşasına düşer. Erikson‘a göre kimlik arayışına giren ergenler için yakın ilişkiler kurmak, farklı alanlar deneyimlemek, yeni hobiler keşfetmek geleceklerindeki yetişkin kişiliklerinin başarısında önemli ölçüde yardımcı olur. Özellikle akran ilişkilerinin hem sosyal destek hem de deneyim açısından dünya görüşleri için önemli olduğunu vurgular. Bu noktada görüşleri Sullivan ile benzerlik gösterir. Ancak bazı noktalarda görüşleri farklılaşır. Kimlik gelişiminin ergenlik döneminin sonuna kadar tam olarak bitmediğini düşünen Sullivan‘ın aksine Erikson kimlik gelişiminin yakınlaşmadan önce geliştiğini öne sürer. Cinsiyet farklılığı konusundaki görüşleri de farklıdır. Sullivan‘a göre yakınlığın kızlar için daha önemli olduğundan bahsetmiştim. Ancak Erikson‘a göre kimlik oluşumu ve yakın ilişkiler kurma erkeklerde daha önemlidir.

Kısacası ergenlik dönemindeki bireylerin başarıyla tamamlaması gereken üç temel gelişim görevi vardır:

1) Özgün bir kimlik oluşturmak

2) Karşı cinsle yakın ilişkilere girmek ve iletişim becerilerini geliştirmek

3) Cinsel dürtüleriyle başa çıkabilmek

Böyle düşününce ergenleri anlamak daha kolay gibi duruyor yani onların başa çıktığı sorunları bilince içlerinde ne yaşadıklarını öğreniyorsunuz. Ama işler pek böyle ilerlemiyor. Ergenlikten çıkıp büyüdükçe ergenleri anlamanın ne kadar zor olduğunu fark ediyorum. Senden farklı bir dünyada farklı düşünceler içinde yaşıyor gibiydiler. Ama 3 yıl önceki halime dönüp baktığımda anlıyorum ki bir zamanlar ben de onlardan biriydim. Belki de ergenlik sadece o zaman diliminde yaşayanların anlayabileceği bir dönemdi. Yürüdükçe canınızın acıdığı ama koşmaya ihtiyaç duyduğunuz bir yoldu. Önce başka insanlara bakıyor ve kendinizi onlarla yarıştırıyordunuz. Sonlara doğru ise sadece kendinize bakmanız gerektiğini öğreniyordunuz. Ben buyum diyerek kendinizi kabullendiğinizde ise uçmaya başlıyordunuz. Ama uçmaya başlamadan önce, yolun başındayken yürümeyle yetinmeniz gerekiyordu. Bazen ayağınız tökezler ve düşebilir, bazense huzur içinde yürüyebilirsiniz. Akranlarınız size güç verdiği gibi sizi geriye de çekebilir. Etrafınızın sizi anlamayan yetişkinlerle çevrili olduğunu düşünüp kendi içinize kapanabilirsiniz. Akran veya ebeveyn baskısına dayanmayıp aslında olmadığınız biri gibi davranabilirsiniz. Bunlar başka dönemlerin özelliklerinden çok farklıdır. Bu yüzden ergenlik döneminden çıkmış yetişkin bireyler ergenleri anlamanın zor olduğunu düşünebilir. Onlara göre rol karmaşası yaşayan asiler olarak gelebilir. Aslında ergenleri anlamak zor değildir sadece bir zamanlar onlardan biri olduklarını unutmamaları gerekir.

 

Kaynaklar

Bayhan, P. ve Işıtan, S. (2010). Ergenlik döneminde ilişkiler: Akran ve romantik ilişkilere genel bakış. Aile ve Toplum, 5.

Burger, J. M. (2021). Kişilik. Kaknüs Yayınları.

Dinçel, E. (2006). Ergenlik dönemi gelişimsel ödülleri ve psikolojik problemleri. (Yüksek Lisans Tezi)

Koç, M. (2004). Gelişim psikolojisi açısından ergenlik dönemi ve genel özellikleri. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 17.

Yöccol, S. E. Ö. (2016). Toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin tutumlar ile ilişki doyumu ve romantik ilişkilerde akılcı olmayan inançlar arasındaki ilişkiler. (Yüksek Lisans Tezi)

 

Yorum Bırak