Kadınlar Uyanıyor “Bahar”
Kadınlar neden uyanmak ister? Neden uyumuşlardır bunca zaman? Neden uyanmak bu kadar geç sürer? Uyku tercihleri midir yoksa doğal mı gerçekleşir?
Bahar dizisi sanırım birçok kişide ister istemez bu sorular uyandırdı. Başta kadınların “Bahar” karakteriyle kendi hikayelerini bağdaşlaştırmasıyla sempati kazanan dizi son günlerde oldukça popüler. Bahar gerçekten de hayatımızın oldukça içinde bir karakter. Belki beraber gün sofrasında yemek yediğimiz komşumuz, üniversite sıralarında denk geldiğimiz bizden oldukça büyük yaşta olan kadınlar veya belki de hastanede denk geldiğimiz bir doktor. Hayatın her alanında çünkü bu hayat gerçekliğinde kadınlar bazen uykularından oldukça geç uyanır.
Bende kendim için sorular uyandırmadı belki ama çevremdeki kadınlar üzerine fazlasıyla düşündürdü. Küçük yaşlardan beri çalışan ve ailesini dara sokmak istemediği için zamanını feda eden annem… Senelerdir ailesini bir arada tutmak için ailesinin ihtiyaçlarını gidermek üzerine çabalayan teyzem… Aklıma gelen ilk isimlerdi. Onlar ne zaman uyumuştu? Uyumak istemişler miydi? Ne zaman uyanacaklardı? Veya uyanmışlardı ama savaşacak bir değer bulamayıp açık bir bilinçle yaşamlarına devam mı etmeyi seçmişlerdi?
Kadınların İradeleri
Bu coğrafyada, kadınların iradeleri sıklıkla göz ardı edilir veya önemsenmez. Çoğu zaman, kadınlar başlangıçta ailelerinin onayı olmadan adım bile atmazlar. Onların hayatları, anne ve babalarının istekleriyle şekillenir. Kadınlar, her hareketlerinin ailelerinin itibarını etkileyeceğini bilerek dikkatli olmak zorundadırlar. Bu nedenle, anne ve baba genellikle kadınlara karşı sıkı bir kontrol uygularlar, böylece onları kolayca yönetebilirler. Bu kontrol, kadınları adeta derin bir uykuya sokar. Ailelerin bu stresi ve kontrolü kadın bir erkekle evlendirilene kadar apaçık devam eder. Evlilik ile birlikte sorumlulukları ve itibar artık kadının kocasına devredilen bir dönemdir. Hayatları boyunca birey olmayı öğrenecek bir fırsatı olmayan kadınlar artık kocalarının itibarını kabul eder. Bu durum o kadar yaygındır ki, kadınların kendilerini hatırlamaları ve bu “uykudan” uyanmaları uzun zaman alabilir, hatta bazen hiç gerçekleşmeyebilir. Bu noktada, belki de bir kurtarıcının müdahalesi gerekebilir.
Kurtarıcının Görevi
Kurtarıcının görevi kahramanı olumlu yöne çekmek olsa bile bazen kahraman için zarar vererek de ortaya çıkabilir. Bahar dizisinde olduğu gibi. Hiç beklemediği bir anda öğrendiği hastalığı ve sonrasında çevresindeki insanların – ki bu insanlar senelerdir hayatın seyrinde tüm fedakarlıkları yaptığı biricik ailesidir- yok oluşu ona kendini hatırlatır. Dünya bir anda daha farklı dönmeye başlar. Sesleri daha farklı duyar ve renklerin çağrışımları artık farklıdır. Bahar bir eş olarak, bir anne olarak kendisinin tümünü verdiği bir hayattan artık kendisi için de nefes alması gerektiği gerçekliğe gözünü açar. Bu gerçekliği kabullenmek kolay değildir kimse için. Neticede toplumun, kültürün bize dayattığı rolleri oynamak kolaydır. Diğerlerinin bizden ne beklediği bellidir. Buna karşı ayak uydurma ritmine göre sevilme ölçütü değişir. Fakat bize yazılan rollerin dışına çıkmak için atılan ilk adımda, ilk göz açışta işler değişir. Kimse seni tanıyamaz, anlam veremez, kendine gelmeni bekler. Halbuki Bahar karakteri de kendine gelmektedir. Fakat ne eşi ne etrafındaki diğerleri bunu kabullenmek istemez. Bahar çoktan herkes için bir konfor alanı kurmuş ve yaşamlarını devam ettirmek için ellerinden tutan kişi olmuştur. Bahar’ın uyanması demek, kendini de bir birey olarak görmeye başlaması demek konfor alanlarının yok oluşu olacağından herkes tedirginleşir. Bahar da tedirgindir. Kendini bulma yolculuğunda kendi için attığı adımlarda ailesine de eski verdiği özveriyi vermeye devam etmek ister. Ne de olsa bu görevleri çoktan benimsemiştir.
Çocukları için kahvaltı, eşi için kıyafetler hazır olmalı. Eşinin annesinin meyve suyu hep taze sıkılmalı. Ama aynı zamanda günden arta kalan vakitlerde mesleğine dönebilmeli. Seneler önce vazgeçtiği mesleğine kendini hatırlayabilmek için sıkı sıkı tutunmalı. Birinden birini seçemez. Ne evindeki işlerinde ne de hastanedeki işlerinde hata yapma lüksü yoktur çünkü geç kalmışlıkla ve şımarıklıkla suçlanır. Herkesin ezberini bozduğundan ılımlı yaklaşılacak bir durumda değildir Bahar. Ya bildiğimiz anne olarak evde işlerini kusursuz yapmaya devam ederek çevresindekileri memnun etmelidir. Ya da yıllardır uzak kaldığı mesleğinde ilk günden kusursuz olmalıdır. Herhangi bir hatada birinden vazgeçmesi için tehdit edilir. Tabi ki vazgeçmesi için akla ilk mesleği gelir ne de olsa evinde ailesiyle kurduğu bağ daha önemlidir.
Peki, çocuklarını yetiştirirken, tüm aile bireylerinin ihtiyaçlarını tek tek giderirken ne kadar takdir edilmiştir? Bir teşekkür ifadesi kullanılmış mıdır? Tüm gün sofrada görmenin hayalini kurduğu bir tebessüm verilmiş midir Bahar’a? Bahar bir birey olarak hiçbir zaman görülmemiştir. O “anne”dir ve “eş”tir. Tıpkı Duygu Asena’nın da dediği gibi onun bir adı yoktur. Kendi adını oluşturmak istediği zaman ise düşmanı çoktur. Ne de olsa bu dünya erkeklerin egemenliği ile dönmeli, yapılanmış toplum taşları sarsılmamalıdır. Bahar bunu değiştirmek için adım atmaya başladığı gibi kendi ismini yeni hayatının merkezinde yaymaya başlar.
Uyanış
Herkes için uyanış aynı değildir. Herkesin kurtarıcısı aynı zamanda aynı şekilde gelmeyebilir. Fakat Bahar dizisinin birçok kadın için kurtarıcı niteliğinde olduğunu dizinin bölümlerinin altında yorumlarda görmek mümkün. Her uyanış Bahar gibi bir devrim yaratmıyor olabilir fakat bilinçli bir zihin geleceğin birçok taşını dolaylı yoldan yerinden edebilir.
Kadınlar olarak bizler içimizdeki gücün farkına vardığımızda, olduklarımızla ve olabileceklerimizle kendimizi benimsediğimizde dünya renklenecek ve duyduğumuz melodiler güzelleşecek.
Bahar dizisi yeniden doğuş hikayesiyle bana hep Duygu Asena’nın “Kadının Adı Yok” kitabını ilk okuduğumda hissettirdiği duyguları hissettiriyor. Okumayan herkesin en yakın zamanda hayatımızın en derininden yazılmış kitapla tanışmaya davet ediyorum. Bu yazımı da bahsi geçen kitaptan en sevdiğim iki alıntı ile bitirmek isterim.
“Bunların hiçbiri sen değilsin. Bu insanlar seni etkilememeli, onlar sen değilsin Nilay. Sen, sensin. Devam et, ara, senliğini, mutluluğunu, özgürlüğünü ara. İnsanları tanıyorsun, tanıdıkça yıkılma, ezilme… Aksine doğrul kalk. Sen o beğenmediklerinin önünde ezilme, onlar gibi olma. Onların kötülüğünü içinde taşıma Nilay. Güçlü olduğuna inan. Bizim durumumuzun çözümü bu Nilay, güçlü olduğuna inan.” *
“Mutlu bir sabah, ne istediğimi biliyorum. Kendime inanıyorum. Kendimi seviyorum. Yaşayacağım, daha çok şey öğreneceğim, savaşacağım. Aykırı mı, peki, aykırı olacağım. Kendime ihanet etmeyeceğim, onlara uymayacağım, onlar kim, kim öğretmiş onlara bu kuralları, kim karar vermiş bizi etiketlemeye, kim bizi, onların altında yaşamaya mahkum etmiş, onlar için, onların kuralları doğrultusunda, aşksa yaşamımın ilkesi, aşk için yaşayacağım, heyecansa yaşamımın çekirdeği, heyecansız kalmayacağım, ünse ünlü olacağım, işse, işimde en yüksek yere geleceğim, paraysa zengin olacağım, boyun eğmemekse, boyun eğmeyeceğim, tümü birdense, tümünü birden yapacağım, onlar kendi çıkarlarına uygun kalıplarına sokamayacaklar beni, kendi diledikleri etiketi yapıştıramayacaklar üzerime, onların koruması altına girmeyeceğim, benim onlardan hiçbir eksiğim yok, bunu onlara kanıtlayacağım, hiç kimsenin muavini olmayacağım ben. Güçlü olduğumu kanıtlamak için, üzerlerine durmadan solucan atmam gerekiyorsa, atacağım.” *
Bu yazıya benzer diğer bir dizi incelemesine buradan ulaşabilirsiniz!
Bahar dizisinin fragmanına buradan ulaşabilirsiniz!
Kaynaklar
Öne çıkarılan görsel: Pinterest
Görsel 1: Pinterest
Görsel 2: Pinterest
*Asena, Duygu (2008). Kadının Adı Yok, İstanbul: Doğan Kitap.
Editör: Gülbin Daldal