Bakım Veren Günlüğü
Ortamdan ortama farklılık gösteren zaman kavramı arkadaşlarınla kafede bir masanın etrafında gülüşürken hızlı, bir hastane kapısının önünde yavaş geçebilir. Bir hastanın bakım vereni olduğunda ise sandığından daha karmaşık bir hale geldiğini fark ettim. Yıllar boyunca bakım veren olma rolü üstlenen insanlar için kısa sayılabilecek 1 aylık süreçte bakım veren olma deneyimi edindim. Kısaca söylemek gerekirse, bu yazımda deneyimlerimden ve buna bağlı duygularımdan bahsetmek istiyorum.
Bakım veren kişilerin zaman içerisinde fiziksel, psikolojik ve sosyal uyumları bozulmaktadır. Bakım veren yükü kavramı yaşanan fiziksel ve psikolojik rahatsızlıkları ifade etmek için kullanılmaktadır ayrıca bakım vermenin ekonomik problemleri de beraberinde getirdiği gözlemlenmektedir (Bahadır Yılmaz ve Ata, 2017). Özellikle ev ortamında bulunan hastanın bakım vereni olarak birinci derece akrabaları karşımıza çıkmaktadır. Bakım veren kişilerin çalışmaya devam edebilmesi, sosyal uyumu sağlayabilmesi için gündüz bakım merkezleri de hastanın yakınları tarafından tercih edilebilmektedir. Bunun yanı sıra bakım vermeye ekonomik gücü yetersiz, hastasına iyi bakmadığı tespit edilen aileler için bakım merkezleri bulunmaktadır. Nitekim, özel bakım merkezleri de tercih edilebilmektedir.
BAKIM VERME SÜRECİM
Benim sürecim hastamızın yoğun bakımdan çıkmasının ardından başladı. 6 günlük yoğun bakımın ardından servise çıkan hastamız hakkında aklıma gelen ilk soru ‘‘Acaba eskisi gibi olacak mı?’’ oldu. Özellikle ağır bir hastalık sonrasında hastaların uyum çabaları psikolojik sorunlara sebep olabilmektedir (Elbi Mete, 2008). Hastalıkların insan psikolojisi üzerine etkisi farklı derslerde anlatıldığı için her davranışı daha detaylı incelemeye çalıştım. Her şeyin altından bir anlam çıkarır hale gelmiştim. Daha önce de çeşitli hastalıklardan dolayı hastanede bulunmuştuk fakat yaşım küçük olduğu için bazı durumları anlamlandırmam daha farklıydı. Çevreden duydukların ve diğer bakım verenlerin gözlemleriyle uyuşan gözlemlerim gereksiz detaylarda boğulmadığım hissi veriyordu.
En büyük ikilemlerimden birisi hastaneden taburcu olduktan sonra başladı. Hastanın durumunu merak edip bizi sürekli arayan, evimize gelen tanıdıklarımızı bazen istiyor bazen de istemiyordum. Böylesi zor bir dönemden geçerken insanın yalnız hissetmemesinin en büyük zenginlik olduğunu düşünüyordum. Yardakçı ve Akyolcu’ya (2004) göre, ziyaretçisi gelen hastaların anksiyete düzeylerinde bir azalma olduğu ve kendilerini daha rahat hissettikleri görülmektedir. Gelen tanıdıkların bazen gelmesini istemediğim ve yorgun hissettiğim anlar da oldu. Kendimle baş başa kalıp hiçbir şey düşünmemenin verdiği rahatlığı özlediğim de… Kendimle yalnız kaldığımda yaşananlara dair düşüncelerimin beni daha çok etkisi altına aldığını fark ettiğim de… Bazen düşünüyorum, tüm bu gelen tanıdıklarımız ya gelmeseydi?
Her şey biraz normalleşip günlük rutinlerimizi yeniden yaşamaya başladığımızda gelecek kaygımın arttığı gerçeğiyle karşılaştım. Ya hastalığı tekrarlarsa, yaşanan şeylerin ileriye yönelik etkileri neler gibi olumsuz düşünceler zihnimde dönmeye başladı. Doktor kontrolleri iyiye gidiyor ve bizi mutlu eden sonuçlarla karşılaşıyoruz. En kötüsünü düşünüp önlem alarak kontrol gücünü elimizde tutmak istiyoruz. O kadar kontrol etmek istiyoruz ki her şeyi güzel bir gelecek için, bugünlerimizin tadını çıkarmayı unutur hale geliyoruz. Bugünün geçmişindeki o gün, geleceği düşünmekten bugün geçmişe dönüp baktığımızda o kişiyle olan anıları hatırlamakta zorlanıyoruz belki de. Anıları hatırlayabilmek için fotoğraflara bakıyoruz, anısı olan şarkıları açıyoruz. Yine de bazı şeyleri geç olmadan yaşamayı öğrenemiyoruz. Bu süreçte beni düşüncelere daldıran ‘‘Yitirmeden’’ şarkısının birkaç satırıyla sözlerimi sonlandırmak istiyorum.
YİTİRMEDEN
Durup düşünmeye zamanın olur mu?
Yitirmeden anlamaz insan
Sevdiklerin yolun sonunda
Sarıl her fırsatında o insana
Arkasından ağlayan olma
Geri getirmez çok ağlasan da
Son olarak bu yazıyı yazma sebebim olan ve bizi bırakmayan canım babama sevgilerle.
Kaynaklar
Yılmaz, E. B., Ata, E. E. (2017). Nörolojik hastalığı olan bireylerin bakım vericilerinin bakım veren yükü ile stresle başa çıkma biçimleri arasındaki ilişkinin belirlenmesi. Journal of Psychiatric Nursing/Psikiyatri Hemsireleri Dernegi, 8(3).
Mete H. E., (2008). Kronik hastalık ve depresyon. Klinik Psikiyatri, 11(3), 3-18.
Yardakçı, R., Akyolcu, N. (2004). Ameliyat öncesi dönemde yapılan hasta ziyaretlerinin hastanın anksiyetesi üzerine etkisi. Hemşirelikte Araştırma Geliştirme Dergisi, 6(1), 7-14.
Öne Çıkan Görsel: Pinterest
Görsel 1 ve 2: Pinterest
Yayınlanan diğer içeriklere buradan ulaşabilirsiniz.
Editör: Sevi Sunar
Benzer deneyimleri yaşamış bir evlattan diğerine, “her şey yoluna girmiş” gibi göründüğünde bile ayaklarını yeniden gerçekliğe basmanın nasıl zor olduğunu iyi biliyorum. Dürüstlüğün için teşekkürler, emeğine sağlık.