Ben Nasıl Büyük Adam Olucam?

Ben Nasıl Büyük Adam Olucam?

Zaman çok ama çok hızlı geçiyor. Lisanstaki ikinci senemin bitmek üzere olmasının yanında, arkadaşlarımın bazılarının son senesine başlayacak olması ve hatta bazılarının mezun olup psikolog olmalarını görmek çok tuhaf hissettiriyor. Bir yandan da bu iki sene bu kadar hızlı geçmişken gelecek iki senenin de onları aratmayacağını düşünmek biraz endişelerimi arttırıyor. Kaygılarımı önümüzdeki iki senenin hızlıca geçmesi değil de o iki senenin sonunda gerçekten ne yapmaya karar vermiş olup olmadığımın belirsizliği neden oluyor. ”İkinci sınıfsın ya daha her şey için çok erken.” diyen arkadaşlarımın önümüzdeki sene bu endişelerimi gidermek için sunacakları bahaneleri çok merak ediyorum. Belirsizlik benim kadar onları da endişelendirdi ve onlar bu yolu aştılar. Bu yüzden onlara güvenip rahatlamak istediğim çok an oluyor ancak içinde bulunduğum durum buna izin vermiyor. Tabii ki bu endişenin onlarda da tamamen yok olduğunu değil, sadece biraz biçim değiştirdiğini görüyorum. Onlar da nasıl bulacaklarını, yüksek lisanstan mı devam edeceklerini yoksa KPSS mi deneyeceklerini düşünüyorlar. Belki de bu tarz endişelerle nasıl baş etmeleri gerektiğini zamanla öğrendikleri için benden de rahat olmamı istiyorlar ve benim de alışacağımı düşünüyorlar. Haklı olup olmadıklarını zaman gösterecek gibi.

Zamanın hızlı geçtiği kadar içinin çok boş geçtiğini düşünüyorum. Evde yalnız başımayken kalkıp yaptığım minik oda turlarım, tavana bakıp uçsuz bucaksız bir boşluğu düşündüğüm zamanlar, zaten izlediğim ve dinlediğim Deniz Göktaş içeriklerini tekrar tekrar tüketmek, sosyal medyada vakit geçirmek -ki bu en kötüsü- yeni Arapça müzikler keşfetmek için ayırdığım zamanlar başlı başına zaman kaybı gibi hissettiriyor. Bunun nedeni ise diğer tarafta kafamın içinde dönen “Kulübün etkinliğini paylaşmamız lazım”, “Proje ekibi için raporları okumam gerek”, “Data kontrolü vardı daha, neyse onu hallederim”, “Bu ay ne yazmam lazım?”,” Off, sınavlar da yaklaştı ders çalışmam lazım” gibi birçok düşüncenin benim kaygı seviyemi tavan noktasına çıkarıyor olması. Aslında birçok arkadaşımın bana dediği gibi (kendilerini birçok diye tanımlamak doğru olabilir ama istatistiksel olarak geçerlilik sağlayabilecek bir çoğunluk değiller.) belki de birçok şey yapmaya çalıştığım için sürekli bu şekilde düşünceler arasında boğuluyor ve en sonunda zaman kaybı gibi hissettiren şeyler yapmaya devam ediyorum. Bundan dolayı kendime sinirlenip bir şeyler yapmam gerek diyorum. Yapacak çok şey olduğunu görünce de tekrar aynı döngü içinde aynı aktiviteleri yapıyorum. Galiba yapacak şeylerin bazılarını bırakmak benim için daha doğru olacak.

Bu aralar aklıma sürekli lisedeki matematik hocamızın “Hayat acımasız bir öğretmendir. Önce sınav yapar sonra ders verir. Testere filminden bu alıntı.” demesi geliyor. Bunun hala ilginç bir eğitim sistemi modeli olduğunu düşünüyorum. Ancak hayata ve insanlara dair öğrendiğim birçok şeyi bu şekilde öğrendiğimi düşününce de etkilenmeden edemiyorum. Önümdeki sınavlara daha hazırlıklı hissediyorum kendimi. Az önce iki paragraf boyunca şikayet ettiğim konular da buna dahil. Maalesef ki bu kadar olumlu bir insan değilim ancak son zamanlarda bunu da deniyorum. Daha olumlu bir zihin yapısına sahip olmayı. Çok zor. Ama yapılmayacak gibi de değil. Gençliğin derdi bitmeyecek gibi düşünürken hemen ”Gencim, güzelim, daha çok vaktim var.” demek her şeyi çözmüyor. Ancak o anı rahat geçirmek bile bazen iyi olabiliyor. Tavsiye ederim veya etmem demek doğru olmaz çünkü ben de şu an bir tür demo sürümündeymişim gibi hissediyorum. Kendimle çok daha sık sohbet ediyorum, problemlerime daha olumlu ve doğru yerlerden yaklaşmaya çalışıyorum ve çok sevdiğim arkadaşlarımın başlarını kendi sorunlarımla şişirmekten geri kalmıyorum (Ben böyle tanımlıyorum ama onlar saçmalama sorun değil, tabii ki konuşacağız bunları diyorlar. İyi ki varlar.). Demo süreç bittikten sonra daha net cevap verebilirim gibi geliyor. Yani. Umarım.

Şimdi buraya kadar gelmişken yazıda ne anlatmak istediğimi tamamen unuttuğumu ve biraz daha kendime yönelik bir yazı olduğunu fark ettim. Benimle benzer hisler içinde olan arkadaşlarımız da olabilir. Bu durumda söylemek istediğim şey bu konuda yalnız olmadığımız. Yine konudan sapmadan bu yazıyı bana yazdıran şeye gelmek istiyorum. Geçen sene aldığımız bir derste, hocamız son haftayı etkinlik yapmaya ayıracağını söylemişti. Son hafta geldiğinde yaptığımız etkinliklerden birisinde bize, sizin için yılın sorusu ne diye sormuştu. Tabii ki ben tüm ciddiyetsizliğimle “Ben bir kek miyim?” diye cevaplamıştım. Komik gelmişti. Komediyi seven biri olarak basit de gelmişti aynı zamanda. Şimdi bakınca da komik bence. Neyse. Bu soruyu daha sonrasında çok sık düşündüm. Bu sene için yılın sorusunun ne olduğunu bulmaya çalışıyordum. Daha sonrasında, müzik dinlerken Ekin Beril’in söylediği Ben Nasıl Büyük Adam Olucam coverına denk geldim. O an şarkıyı çok beğenmiştim. Bu yılın sorusu bu olmalı dedim kendime senenin başında. Sene başından beri bu soruyu sık sık düşünmek de beni bir yerde yıpratmış gibi hissediyorum. Nasıl büyük adam olacağım diye düşünmek beni bir konuda daha kaygılandırmaktan başka bir şey yapmıyor. Tabii ki derslerden öğrendiğim kadarıyla ayarında bir strese sahip olmak gerekli. Ancak benimki çok fazla. Son ekip toplantımızda Şevval ve Ekin’in Vildan’a dediği gibi belki de bunu ilerideki Vildan düşünmeli. Yani ilerideki ben. Yani gelecekteki hallerimiz. Umuyorum ki o bu tarz sınavlara daha da hazırlıklı olacaktır.

Yazar Notu: Bu yazıyı kafamın içinde dönüp duran ve beni çok rahatsız eden birkaç soruyla yüzleşmek için yazmıştım ancak kendimi tutamayıp yine muzurluk yaptığım anlar oldu yazıda. Kafamın içine hoş geldiniz. Umarım hoş bulursunuz.

Bu yazıya benzer Altı Üstü Özel içeriklerine buradan ulaşabilirsiniz!

 

Öne Çıkan Görsel: Homework Lab

 

Editör: Gülbin Daldal

6 Yorum

  1. Üç sene önce yks sonuçları açıklandığında beklemediğim bir sonuçla karşılaştığımda ben de aynı şarkıyı dinleyip günlerce benzer kaygıları yaşamıştım. Geçtiğimiz günlerde tekrar yks sonuçları ile ilgili görüdğüm yeni tepkiler o zamanları tekrar hatırlatmıştı bana. Bu yazı da o yüzden çok tanıdık hissettirdi. Ellerine sağlık🌟

    • Yazının paylaşılmasıyla sınav sonuçlarının açıklanmasının denk gelmesi gerçekten manidar oldu biraz. Ben bu halimle bile bir şeylerden emin değilken o zamanki ben nasıl bu kadar özgüvenliydi ve kararlıydı düşünmeden edemiyorum şu an. Benzer kaygıları yaşamamız beni bir yandan üzüyor ancak yalnız olmadığımı bilmek ve sizlerin de yalnız olmadığınızı fark etmeniz çok değerli gerçekten. Çok teşekkür ederim Bahar😊

  2. Yetişkin olmaya çalışıyoruz ama cevabını ancak zamanla verebileceğimiz soruları ısrarla sormak çocuk yanımızdan kalma bir alışkanlık olsa gerek. En azından herkesin ama herkesin aynı sorularda takılı kaldığını bilmek bence rahatlatıcı, hem zaten cevap verdiğimizi sansak da evdeki hesap çarşıya uymuyor bazen.. Ellerine sağlık!

    • Ben de yazıyı yazarken kendime sorduğum soruları cevapladığımı düşünüyordum ancak o çocuğu susturmamın ve sorularına cevap vermemin çok zor olduğunu fark ettim. Ama yine de o soruları soracağım 🙂 Yalnız hissetmememiz konusunda bir tık kararsızım iyi mi hissetmeliyim yoksa kötü ama beni de rahatlatmıyor değil bu durum. Çok teşekkür ederim Bahar😊

Yorum Bırak