Black Swan: Film İncelemesi

En ünlü bale gösterilerinden birisi olan Kuğu Gölü Balesi 1875-1876 yılları arasında iki perde olarak Tchaikovsky tarafından bestelendi.

2010 yapımı Black Swan filmi ise bu bale gösterisine ait bir hikâyeyi anlatmakta. Başrolde oynayan Natalie Portman, filmde Nina Sayers karakterini canlandırıyor. Nina, hırslı ve mükemmeliyetçi bir balerin olarak karşımıza çıkmakta. Film Nina’nın kendini beyaz kuğu olarak gördüğü rüyasıyla başlıyor. Rüyasında kötü adamdan kaçmaya çalışan Nina, uyandıktan sonra ise filmin ilerleyen sahnelerinde de gördüğümüz esneme hareketlerini yapıyor.

Nina annesi Erica’yla birlikte yaşamakta. Babası öldü mü yoksa annesinden ayrıldı mı ya da basit bir iş seyahatinde mi olduğuna dair bilgimiz yok. Babasından film boyunca söz edilmiyor ve kendisi hiç karşımıza çıkmıyor. Nina’nın hayatında baba figürü olmaması sosyal desteğini düşük algılamasına sebep olmuş olabilir. Bunun yanı sıra hırsının artmasını da sağlıyor olabilir. Erica’nın kızına karşı sergilediği genel tutumundan dolayı annesiyle babasının ayrılmış olmaları ihtimali yüksek görünüyor. Her zaman Nina’ya karşı kontrolcü bir tavır sergileyen Erica, eskiden balerin iken Nina’nın doğumuyla baleyi bırakmıştır. Aslında kendi gerçekleştiremediği kariyerini Nina’ya dayattığını görebiliyoruz. Kızının büyümesini istemiyormuş gibi bir tutumu var. Devamlı Nina’ya ‘‘Küçük tatlı kızım’’ diye sesleniyor. Aynı zamanda Erica, kızının hastalığının farkında olan bir anne. Kızı üzerinde bu kadar kontrolcü davranmasının sebeplerinden birisi de bu diye düşünüyorum. Kızının hastalığına rağmen kendi hayalini gerçekleştirmek konusunda fazlasıyla ısrarcı davranıyor.

Nina okula geldiğinde Beth’in Kuğu Gölü Balesine seçildiğini görünce çok üzülüyor. Ardından Thomas’ın (bale eğitmeni) yanına giderek rolü istediğini dile getiriyor. Fakat Thomas rolü ona vermeyeceğini belirtiyor. Nina, Thomas ile genellikle kendisine söylenileni kabul eden, ona karşı ılımlı olduğu bir ilişki içerisinde yer aldığı için başta kabulleniyor ve sessiz kalıyor. Ardından mükemmel olmak istediğini dile getiriyor. Filmde ilk kez mükemmeliyet isteğini sözlü bir şekilde dile getiriyor. Thomas ise mükemmel olması için risk almaktan çekindiğini söylüyor ve Nina, siyah kuğuya evrilecek kişilik bölünmesini ilk defa burada yaşıyor. Thomas’ı öperken bir anda dudağını ısırmasıyla ilk saldırgan eylemini görüyoruz.

Daha sonra Nina rolü alıyor. Lily adında bir balerinle bu süreçte yakınlaşıyorlar. Annesi dışında ilk defa başka birisiyle yakınlaşan Nina, Lily’nin yakınlığını tehdit olarak algılamaya başlıyor. Lily ile gece dışarı çıkmak Nina için kırılma noktası oluyor. Aldığı maddelerin de etkisiyle psikotik bir sürece sürüklenmeye başlıyor. Bilinçaltında olan arzuları madde kullanımıyla birlikte ortaya çıkıyor ve eve Lily ile beraber geldiklerini daha sonrasında o gece Lily ile birlikte olduğunu düşünüyor fakat sanrılarında daha sonra Lily’nin yerinde kendini görüyor. Bir gün sonra telaşlanıp Lily ile iletişime geçtiğinde birlikte olmadıklarını öğreniyor. Yaşadıklarının hayal mi gerçek mi olduğunu ayırt edemez hale geliyor. Bu halüsinasyonlarda Nina’nın sürekli kendine zarar vermesi de yer alıyor. Sadece sırtını çizerek kendine zarar vermesine rağmen elini koparıyor gibi gerçek dışı sahneler görüyor. Bu sanrısı filmin başından beri annesinin bildiği tek sanrı olabilir. Bunu arada kızının sırtını kontrol etmesinden anlayabiliriz. Sanrıları artmadan önce sadece sırtına bilinçsizce zarar veriyordu fakat bunun zamanla arttığına şahit oluyoruz.

   Sanrılarının arttığını fark eden annesi Nina’ya olan kontrolünü kaybetmemek için bale gösterisinin gerçekleştiği gün kızını odasına kilitliyor. Thomas’a da Nina’nın hastalandığını söyleyip gösteriye gelemeyeceğini haber veriyor. Bunu Nina’ya söylediğinde Nina annesine çok sinirleniyor. Siyah Kuğunun kişiliğine büründüğünü gösterircesine annesine zarar vermekten hiç çekinmiyor. Tam da istediği gibi gösteriye gidiyor. O sırada Thomas’ın rolü Nina’ya verdiğine dair bir sanrı görüyor. Pek çok izleyicinin filmi dikkatle izlemesini sağlayan Lily ve Nina’nın kavga sahnesini görüyoruz. Nina, Lily’i öldürüyor ve kulisindeki banyoya saklıyor. Daha sonra gösteriye çıkıyor. İlk perde bittikten sonra odasına geldiğinde aslında Lily’i öldürmesinin de bir halüsinasyon olduğunu fark ediyor. Kırılan aynadaki parçayı kendine sapladığını fark ediyor. İkinci perdede kendini gerçek bir siyah kuğu olarak görüyor ve beyaz kuğu rolüne tekrar büründüğünde kuğunun intihar sahnesiyle gösteri bitiyor.

 

Seyirciler bu gösteriyi ayakta alkışlıyor. Perdenin kapanmasıyla herkes Nina’yı tebrik etmek için düştüğü yatağa gidiyor. İşte tam o sırada Nina aslında Lily’i öldürmediğini fark ediyor. Kendisinin ölürken son sözleri ‘‘Onu hissettim, kusursuzdu.’’ oluyor.

 

Editör: Rana Çevik

1 Yorum

Yorum Bırak