Bakmaya Kıyamadıklarımız: Kadının Ev İçi Emeği

Sevgili okurlar, hayatımızda pek çok şeye bakıyoruz, pek çok şeyi görüyoruz. Ya da tamamını sanıyoruz. Sanmakla geçiriyoruz. Bu çok bilmiş, henüz genç fikirlerimle iyilikten değil de görmezden gelmekten kaynaklanan bakmaya kıyamadıklarımızı inceleyeceğim.  Bu serinin ilk muhatabı, kadınların ev içi emekleri ile yüzleşmek olacaktır.

Geleneksel toplumlarda kadınlara atfedilen asıl görev ev içi işleri yapmak, erkeklere ise dışarı işlerinde çalışıp eve para getirmektir. Bu yapılanma sonucu erkek sosyal ve aile hayatını geliştirirken kadına ev içinde olan temizlik, yemek, bakım sorumlulukları yüklenerek tek bir seçenek sunulur. Para getiren bir iş olmayan ev içi emek, karşılığı olmadığı için görmezden gelinmektedir. Dışarıda çalışan kişinin eve geldiğinde ”Akşama kadar sen ne yaptın ki?’”, ”Sen haline şükret, çalışmak ne kadar yorucu bilmiyorsun.’’ söylemleri de ev içinde kendisinin de kullandığı alanların temizliğini, kendisinin de yediği yemeği, kendisinin de sahip olduğu çocukların bakımını iş olarak görmediğini gösterir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 18.maddesinde ‘’Hiç kimse zorla çalıştırılamaz, angarya yasaktır.’’ der (Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, 1982). Ancak kadınların ev içi emeği tam olarak karşılıksız iştir. Köleliğin tanımını kendimizce düşünelim. Her birimiz az çok zorla çalıştırma, karşılıksız çalıştırma kavramlarına yakın şeyleri düşünecektir. O zaman ev içi tüm işleri yapan, bunun üzerine bir de evdeki bakım sorumluluğunu üstlenen (çocuk, engelli, yaşlı) kadının emeğinin karşılığı nedir? Kadınların neden ev içinde çalıştığı ile ilgili yapılan araştırmalarda, TÜİK (Nisan 2015-2016) verilerine göre; iş gücüne katılmayan kadınların yarısından fazlasının, ev işleriyle meşgul olmalarından dolayı işgücüne katılmadıkları sonucuna ulaşılmıştır (Çiftçi ve Hırlak, 2017). Ev işlerinden dolayı gelir getirici işte çalışamayan kadınların ev içi emekleri değerlendirilerek ücretlendirilsin çözümü akla ilk gelenlerdendir ve bu konu ile ilgili tartışmalar sürmektedir. Yeni Çözümler Derneği’nin Kadının İnsan Hakları Eğitim Programı kapsamında dahil olduğum grubun üyeleri ile bu konuyu konuşurken önce hele bir şu kadın evde ne yapıyormuş diyerek yapılan her işi yazıp ardından bu işleri ücretlendirerek ev işlerine bir bedel biçtik. Bizim hesabımızla bir aylık ev içi emeğin karşılığı 20.000 TL çıktı. Eğer bu bedel size çok ya da az geldiyse lütfen siz de bir hesaplama yapın. Aslında miktarından daha çok bu işin değersizleştirilmesi hatta görmezden gelinerek yok sayılmasıdır mesele.

Politika üretilmelidir denilen ”kadının ev içi emeğinin ücretlendirilmesi” fikri yaygın olarak sunulan konular     arasındadır. Aslında ilk bakışta ‘evet ya, tabi böyle olsun ve bu işlerinde değeri görülsün, karşılığı kesinlikle   olmalı’ dediğimiz bir noktada olabiliriz ki bu noktada yanlış bir yer değildir. Ancak böyle bir politikanın üretilmesi ”Kadınları ev içine daha da hapseder mi?”, ”Sosyal yaşama katılmalarını engeller mi?”, ”Eğitim haklarını ellerinden alır mı?”,  ”Ev işi yaptığı için para kazanan kişilere değil de ev işi yaptığı için para kazanan kadınlara dönerek yine ev işi kadınların üzerine mi yıkılır -hem de çok daha meşru biçimde- ?”,  ”Verilecek miktar gerçekten de emeğin hakkını verir mi?”,  ”Bakım sorumluluğundan dolayı dışarıda bir işte çalışamayan kadının bakım işini almaya yeter mi yoksa asıl olarak yapılması gereken kreş (ücretsiz, güvenli, 24 saat), ücretli ebeveynlik izni gibi sosyal devlet politikalarının üzeri örtülerek geçiştirilen bir sözde çözüme mi yol açar?” sorularını uzunca düşünmek gereklidir.

Tüm bunların yanında unutulmamalıdır ki kadının ev içine hapsedilmesi, 7/24 mesai ile ev işi yapmasına rağmen işinin karşılıksız olması ve ev işleri yüzünden gelir getirici bir işte çalışamaması ekonomik şiddettir. Kadınlar gelir getirici bir işte çalıştığında da ev içi işler onların yükü olmaktan çıkmayıp hem ev işleri hem de gelir getirici işini birlikte yürütmek zorunda kalmaktadır ve buna da literatürde çifte mesai denmektedir (İlkkaracan Ajas, 2022).

Toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılık hayatımızın her an ve alanında maruz kaldığımız bir ayrımcılık biçimidir. Bunun için hangi cinsiyet ya da cinsel yönelime sahip olduğunuzun da bir önemi yoktur. Çünkü var olan uygulamalar sadece kadınları değil, tüm insanları etkilemektedir. Babalık izninin özel iş yerlerinde 5, memurlarda 10 gün olması gerçekten sadece kadının mı hakkını ihlal eder? Babalık hakkını, çocuğun babasıyla zaman geçirme ve güvenli bağ kurma hakkını, bakım işini kadının üzerine yıkarak görmezden mi geleceğiz? Bir hak ihlali asla tek başına gelmez. İşte bu yüzden bakmaya kıyamamak değil bakmadığımıza kıymak olur tüm görmediklerimiz.

Ayşe ve Mehmet’in evliliğinde nelere bakmamışız bir de birlikte bakalım: Ayşe ile Mehmet’in 40 yıllık bir evlilik birliği içerisinde olduklarını, Mehmet’in gelir getirici bir işte çalışarak, Ayşe’nin ise ev işlerini yaparak ev ekonomisine katkıda bulunduğunu düşünelim. Bu 40 yılda, Ayşe 4 çocuğun bakım sorumluluğunu üstlenmiş, onların okul, hastane takiplerini yapmış, evin ütü, yemek, yıllık temizlikler gibi ağır ve devamlı yüklerini üstlenmiş ve bu yüzden gelir getirici bir işe girememiştir. Mehmet de gelir getirici ancak oldukça ağır bir işte çalışmıştır. Mehmet, emeklilik yaşının gelmesiyle ve prim, gün vs. gibi gerekliliklerin de tam olmasıyla birlikte emekli olmaya, artık hayatının geri kalanını dinlenmeye ayırmak istemektedir ve bu durum Mehmet’in tabii ki bir insan olarak en temel hakkıdır. Peki, yıllardır ev içi işleri yapan, evin düzeninden, çocukların bakımından, Mehmet’in çamaşırlarından, yemeğinden, stresinin hafifletilmesinden sorumlu olan Ayşe’nin emekli olabileceği bir sigortası var mıdır? Ayşe en yakın ne zaman emekli olabilecektir? Çocukların büyümesi, Mehmet’in emekliye ayrılması Ayşe’yi emekli yapacak mıdır?

Kaynaklar

Çiftçi, E. G. ve Hırlak, B. (2017). Ev hanımlarının işgücüne katılımlarının önündeki engeller. International Journal of Social Science, 54, 287-301.

İlkkaracan Ajas, İ. (2019). Ekonomik haklarımız var! Kadının İnsan Hakları Yeni Çözümler Derneği (7.Basım). İmak Ofset Basım Yayın.

T.C. Cumhurbaşkanlığı Mevzuat Bilgi Sistemi. (1982). Türkiye Cumhuriyeti Anayasası Madde 18. https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=2709&MevzuatTur=1&MevzuatTertip=5 adresinden 27 Aralık 2022 tarihinde alınmıştır.

Fotoğraflar: Feyza Nur Çalıkoğlu

Editör: Gülbin Daldal

One comment

Leave a Reply