Travma ve Epigenetik
Patrick Modiano Yahudi asıllı Fransız bir yazardır. İşgal yıllarının Paris’inde yaşamlarını birleştiren Yahudi kökenli İtalyan bir babanın ve Belçikalı bir tiyatro oyuncusu annenin çocuğu olarak 1945 yılında dünyaya gelen Modiano, bütün yazın yaşamını derinden etkileyecek zorlu ve mutsuz bir çocukluk geçirir. Şavaşın bitmesine ve Almanların Paris’ten ayrılmalarına rağmen babası, Modiano’dan sonra dünyaya gelen çocuğunu ve eşini de terk ederek izini kaybettirir. Bir yandan babasının yokluğu diğer yandan onu hayatta tutan kardeşi Rudy’nin bir hastalık sonucu ölmesi, yazarın çocukluktan yetişkinliğe geçişini hızlandırmış; yaşadığı bu acı deneyimler daha sonra kaleme alacağı yapıtlarına zemin oluşturmuştur. Liseden sonra üniversiteye devam edemeyen Modiano, yazma serüvenine başlayarak kendi yaşamının izlerini sürmek için işgal yıllarının Fransa’sına geri döner: “Çünkü anne ve babasının ilişkisi o dönem başlamıştı ve mutlu aşkların yaşanmadığı yılların çocukları, kendi yaşamlarının eksik parçalarını geçmişte arıyorlardı. Sadece bugünkü yaşamları biraz daha anlam kazansın ve mutluluk bir olasılık olmaktan çıksın diye.”
Her birimiz farklı bireyleriz ve bambaşka özelliklere sahibiz aynı durumda farklı davranışlar sergileyebiliyoruz. Bu özelliklerimizi inceleyip , davranışlarımızın nedenlerini açıklamaya çalışan birçok bilim dalı mevcut. Bu bilim dallarından biri de epigenetikdir. Epigenetik, DNA dizisindeki değişikliklerden kaynaklanmayan fakat kalıtsal olan, gen ifadesi değişikliklerini inceleyen bilim dalına denmektedir. Bireysel özelliklerimizin ve davranışlarımızın altında yatan nedenlerin hem kalıtsal hem de çevresel olabileceğini göstermeye çalışmaktadır.
Ailemizde deneyimlediğimiz geçmişimiz, ebeveynlerimizden öğrendiğimiz pratikler, hem kendimizin hem de ebeveynlerimizin yaşantıladığı travmatik yaşantıların davranışlarımızın üzerinde yarattığı izler kuşaklar arası aktarılmaktadır. Yapılan çalışmalar anne-babalarımızdan ve anneanne-babaannelerimizden çok daha fazlasını aldığımızı göstermekte , özellikle aktarılan travmaların hayatımızı etkilediği bilinmektedir. Epigenetik ve travma alnında meyve sinekleri ve fareler ile yapılan bir çalışmalarda üreme hormonlarına verilen kimyasalların nesiller boyu devam ettiği gözlenmiştir. Yapılan başka bir çalışmada ise 11 Eylül saldırıları sırasında ABD’de hamile olan kadınların doğumundan sonra, bebeklerinin kortizol seviyeleri incelenerek ingilterede aynı zamanda hamile olan kadınların bebeklerinin kortizol seviyeleri ile karşılaştırılmıştır. Elde edilen bulgular ABD’ de doğan bebeklerin iki kat daha fazla kortizol hormonu salgıladığını ortaya çıkarmıştır. Bu gibi durumlara Yahudi soykırımı Vietnam savaşı gibi büyük çaplı olayların birçoğunda da rastlanmıştır.
Bilimsel alanda ortaya çıkan bu bulgular gündelik hayatı etkilerken sanata da yansımıştır. Özellikle bilimsel bulguların artmaya başladığı 19. yy. da ortaya çıkan natüralizm akımı da bunun en belirgin örneklerindendir. Naturalizm evrenin işleyişinin çeşitli bilimsel yasalarla devam ettiğini söyleyen felsefi akım determinizmden gelmektedir. Darwin’in evrim teorisiyle ortaya çıkmıştır. Bu akımın Türk Edebiyatındaki en önemli temsilcilerinden biri Halit Ziya Uşaklıgil’dir. Aşkı Memnu Romanın’da İçinde bulunduğu sosyal statüden ve annesinin kötü kadın olarak anılmasından hoşlanmayan Bihter zengin Adnan Ziyagil ile evlenerek bu durumdan çıkmaya çalışır fakat zaman geçtikçe Adnan Bey’in yeğeni Behlül ile yasak bir aşk yaşamaya başlar. Bihter yaptığı evlilik ile içinde bulunduğu sosyal statüden ve annesinin ona miras bıraktığı bazı özelliklerden kaçmak ister fakat ona miras bırakılan kendi kimliğine yenik düşer.
Halit Ziya Uşaklıgil Osmanlı’nın yıkılış dönemlerinde ve savaş yıllarında yaşarken yaptığı toplumsal gözlemleri eserlerine ustalıkla yansıtabilmişti. Tıpkı o ve diğer iyi sanatçılar gibi Fransız Yazar Patrick Modiano da yaşadıklarından etkilenerek bunlara eserlerinde yer vermiştir. Hatta; Nobel Yazın Ödülü konuşmasında, “(…) İşgal yıllarının Paris’i benim için her zaman “hususi bir gece” olmuştur. O olmasaydı, ben olmazdım. Sözünü ettiğim Paris peşimi hiçbir zaman bırakmadı ve onun müphem ışığı kitaplarımın yolunu aydınlatmaya devam etti” şeklinde bir ifadede bulunmuştur.
Epigenetik ve travmanın sonraki nesillere aktarımı üzerinde çalışılmaya devam eden bir konudur. Yapılan çalışmaların doğuracağı sonuçlar da hala tartışmalıdır fakat bilememiz gereken, bu gün yaşanan her şey yarını bir şekilde etkiler. Bu nedenle her birimiz içinde bulunduğumuz zamana şekil verirken daha dikkatli olmalıyız çünkü; “Yarını mühürleyen bir rüya gibi, omzumuzdan düşmüyor geçmişin yükü.”
“Çocukken tuhaf gelmeyen şeyleri, yıllar sonra bir bilmece gibi çözmeye çalışırken bulabilir insan kendini, alfabesini bile bilmediğiniz, çok eski bir dilin yarı yarıya silinmiş harflerini çözmeye benzer bu”
Geçmişten gelen bir alfabenin harflerini öğrenerek kendi hikayenizi miras bırakabilmeniz dileğiyle…
Kaynaklar
Akiş A. , Salkım İşlek D. , Yükseloğlu E. H. (2021). Çocukluk Çağı Travmaları ile Aile Ebeveyn Pratiklerinin Davranışın Epigenetik Boyutlarına Etkisi. Öztürk E, editör. Aile Psikopatolojisi. 1. Baskı. Ankara: Türkiye Klinikleri; 2021. p.133- 43
Çetin G. , Karayanık Ç. , Kurt H. , Yalçınkaya Ö. (2018). AYT Edebiyat Konu Anlatımı. Ankara: Yayın Denizi.
Gür İ. (2012). Psikolojik Gerçekçi İlk Türk Romanı Aşkı Memnu. https://www.academia.edu/39430294/PS%C4%B0KOLOJ%C4%B0K_GER%C3%87EK%C3%87%C4%B0_%C4%B0LK_T%C3%9CRK_ROMANI_A%C5%9EK_I_MEMNU?auto=citations&from=cover_page
Sezgintürk P. (2019). Travmanın Nesiller Arası Aktarımı: PatrickModiano ve Post-Bellek. Cilt 14 Sayı 3, 2019, s. 1547-1559
Uşaklıgil H. Z. (2008). Aşkı Memnu. Ankara: Özgür Yayınları
Öne Çıkan Görsel: boboscope.com