O Düşünceyi Ben Oluşturmuştum

UYARI: Bu yazıda obsesif kompulsif bozukluğu kendimce yorumladım. Bilimsel bir içerik değildir, medikal bir tavsiye olarak alınmamalıdır. Uyarımı da yaptığıma göre döngüye hoş geldiniz.

Ne kadar zamandır buradaydım pek hatırlamıyordum ama uzun zaman olduğunu biliyordum. Belki de beş yıl geçmişti. Bir anda var olmuştum. Bazı şeylerle başa çıkmaya çalışıyordun o zamanlar. Aklının içi karmakarışıktı ve sürekli aynı rahatsız edici düşünce tekrarlanıyordu. O düşünceyi bastırmaya ve göz ardı etmeye çalışıyordun. Aklına geldikçe seni rahatsız ediyordu ve görmezden gelmeye çalıştıkça düşünce daha da güçleniyordu. Hiçbir mantığı yoktu öyle değil mi? Nerden geldiğini bilmiyordun veya neden onu kontrol edemediğini. Sonuçta bu senin zihnindi ve bütün düşünceleri senin kontrol edebilmen gerekirdi. Ama bu sefer öyle değildi. Senden bağımsızdı, onu sen oluşturmamıştın. Bunu biliyorum çünkü o düşünceyi ben oluşturmuştum sürekli tekrarlayan bendim. Seni rahatsız eden ve başka şeylere odaklanmanı engelleyen bendim.

Kırık bir plak gibi sürekli tekrarlanan bir melodiydi. Bir kere dinlemeye başladın mı bir daha hiç susmuyordu. Kaçmaya, o düşünceden kurtulmaya çalışmıştın ama bir faydası yoktu. Ve zamanla sadece bir tane değil, birçok düşünce oluşturmuştum. Onlar benim bıçaklarım gibiydi. Onları zihnine saplıyordum ve sen çıkarmaya çalıştıkça daha da saplanıyor ve canını yakıyordu. Hepsi birbirinden mantıksız ve garipti. Senin kişiliğine uymuyordu. Egona aykırıydı. Bu yüzden zihninde durmaları seni rahatsız ediyordu. Bunları düşünen sen olamazdın. Bütün bu garip cinsel sahneleri, sevdiğin insanlara edilen küfürleri, ellerinin pislik içinde olmasını ve temizlenmesi gerektiğini düşünen sen olamazdın. Stresin gün geçtikçe büyüyordu. Hayatının işleyişini bozuyordum. Benimle ve oluşturduğum düşüncelerle savaşmak için o kadar çok enerji harcıyordun ki başka bir şeyle uğraşmak için enerjin kalmıyordu. Zaten işe yaramadığını anladığında savaşmaktan vazgeçmiştin. Benden kurtulmak için herhangi bir çözüm yolun kalmamıştı. Ben de ikinci aşamaya geçmiştim.

Sana bir anlaşma sunmuştum. O kadar çaresizdin ki hemen kabul etmiştin. Artık kontrolüm düşünceleri aşmış, davranışlara geçmişti. Kırık plağı susturmak için belirli davranışları yapman gerekiyordu. Böylelikle birazcık olsa da rahatlayacaktın ya da öyle sanacaktın. Çünkü sen anlamadan davranışların da tekrarlanmaya başlamıştı. Sana geçici bir rahatlık sunuyordum. Bu yüzden stresten kurtulman için sürekli aynı davranışı yapman gerekiyordu. Kafanın içine bir saat yerleştirmiştim, tam bıçaklarımın ortasına. O saat her çaldığında senden istediğim belirli mantıksız davranışları gerçekleştiriyordun. Ben de kırık plağı susturuyor sana bir süre rahatlık veriyordum. Anlaşmamız böyleydi. Ama zaman geçtikçe maddeleri daha da sıkılaştırmaya başlamıştım. Ellerinin temizliğine o kadar çok önem vermeye başlamıştın ki kirli olduklarını söylediğimde yıkamak artık yetmiyordu. Onları sürekli temiz tutmaya da çalışıyordun. Bu yüzden en basit günlük olayları bile yapmak seni çok zorluyordu. Kapıları açamıyordun. Önünde durup senin yerine birinin açmasını bekliyordun. Eğer açacak kimse yoksa peçeteyle tutarak açıyordun. Dışardayken stres altındaydın çünkü her zaman ellerini yıkayacak bir yer bulamıyordun ya da bir başkasının yaptığı yemeği yiyemiyordun. Yapan kişinin ellerinin temizliğinden emin olamıyordun çünkü. Bu yüzden çok fazla kilo vermeye başlamıştın. Her şeye dokunamıyordun. En basitinden halının üstüne düşmüş bir şeyi alamıyordun. Yere düşmüş her şey senin için çöpten farksızdı.

İlk başlarda insanlar seni hijyenin için takdir ediyordu ama zaman geçtikçe yargılamaya başlamışlardı. Hatta bazen seninle dalga bile geçer olmuşlardı. Onların eşyalarından iğrenip iğrenmediğini soruyorlardı. Senin her şeyden iğrendiğini sanıyorlardı ama sen sadece takıntılı düşüncelerin stresinden kaçmaya çalışıyordun. Seni alaylı ifadelerle incitiyorlardı. Böylelikle daha fazla stres olmaya ve benim bir şey yapmama gerek kalmadan sürekli ellerini yıkamaya başlamıştın. Daha fazla incinmemek için kendini dünyadan soyutlamaya karar vermiştin ama yalnız başına kalınca odaklanacak bir şey bulamıyordun. Ben de plağı çalıştırıp zihnine yeni bıçaklar saplıyordum. Sıkıldıkça yeni düşünceler oluşturuyordum. Birlikte melodileri tekrar tekrar ve tekrar dinliyorduk. Etrafına ördüğün duvarlar başkalarını dışarı tutuyordu ancak benim işimi gerçekten çok kolaylaştırmıştı. Birkaç yılın ardından zihninde çembere benzer bir döngü oluşturmuştum. Mantığı oldukça basitti, plağı çalıştırıyordum ve düşünceler akın ediyordu. Melodinin sesini duyar duymaz zihnindeki saat çalmaya başlıyordu. Bu sesten nefret ediyordun, onu susturman lazımdı ve bu yüzden saat çalar çalmaz senden o sırada istediğim davranışı yapıyordun. Sonrasında saat susuyor ve plak duruyordu. Ve sen de geçici rahatlığına kavuşmuş oluyordun. Biraz zaman geçtiğinde yine aynı döngüyü tekrarlıyordum. Bir çemberin üstünde koşuyor gibiydin eğer durursan kaygılar ve o garip, rahatsız edici, istenmeyen düşünceler seni ele geçirecekti. Bu yüzden koşuyordun, döngüyü tamamlıyordun ve karşı çıkmıyordun. Bundan ne kadar nefret etsen de başka bir çözüm yolu bulamıyordun.

Bir süre sonra döngüyü o kadar çok tekrarlamıştık ki artık her şey otomatikleşmişti. Düşüncelerin oluşturduğu stresin farkına bile varmadan gidip istediğim davranışı gerçekleştiriyordun. Benim minik kuklama dönüşmüştün. Bütün vücudun benim iplerimle sarılıydı. İnsanların senin üzerinde oluşturduğu baskı bile önemsizleşmişti. Ama hala anlaşmamız gereği yerine getirdiğin davranışlar seni zorluyordu. Saatlerini alıyor, günlük hayatını çok fazla kısıtlıyorlardı. Omuzlarında bir yüktü yapman gereken görevler. Onları taşımaktan yorulmuştun artık. Bu yüzden son bir defa başka bir yol arayışına girmiştin.

Ve işte şimdi buradaydık, bu buraya üçüncü gelişimizdi. İlk gelişimizde hemen beni, etrafını saran iplerimi, kafana yerleştirdiğim kırık plağımı, bıçaklarımı ve çalıp duran saatimi fark etmişlerdi. Seni benden kurtarmaları gerektiklerini biliyorlardı. Bu yüzden harekete geçmişlerdi. Sana bir ayna tutmuşlardı ve ilk defa beni görmüştün. Çok korkmuş ve bakmaktan kaçınmıştın.

İlk defa benimle yüzleşmiş ve ne kadar korkunç olduğumu görmüştün. Senin beni değil de benim seni kontrol ediyor olduğumu fark ettiğinde ağlamaya başlamıştın. Bu zamana kadar benim varlığım hep gizliydi bu yüzden görmezden geliyor, inkar ediyordun ancak şimdi apaçık gözünün önündeydim. Birkaç sefer benimle yüzleşmeye çalıştıktan sonra korkun yavaş yavaş hafiflemişti. Bütün bu süreç boyunca yanındaydılar, sana destek oluyorlardı. Benim anlamsız melodime kulak asmaman için sana yollar gösteriyorlardı. Bu sayede kırık plağı çalıştırdığımda eskisi kadar acı çekmiyordun. Senden istediğim davranışları daha az yapıyordun. Seni saran iplerimi kesip atıyorlar, zihnindeki bıçaklarımı temizliyorlardı. Üzerindeki kontrolümü kaybediyordum.

Çok sinirlenmiştim. Ben öylece silinip atılacak bir şey değildim. Bir anlaşmamız vardı ve sen bunu en başından kabul etmiştin. Bu yüzden bir sürü bıçak oluşturmuş ve onları zihnine saplamaya hazırlanıyordum. Ancak yapamadım, zihnin bir koruma kalkanı varmış gibi benim bıçaklarımın girmesine izin vermiyordu. Sadece beni değil, bir daha gelme ihtimalimi de yok etmeye çalışıyorlardı. Çaresiz kalmıştım. Kırık plağı tekrar tekrar çalıştırmaya, melodiyi zorla sana dinletmeye çalıştım. Ama sesi çok azdı, ben bile zor duyuyordum. Saatim kırılmıştı ve bir daha çalmayacaktı. İçinde bana ait ne varsa bir bir yok oluyordu. Sıranın bana geldiğini biliyordum. Bir plan yapmaya ve kendimi kurtaracak bir şeyler aramaya çalıştım. Ama yoktu, beni her yerden köşeye sıkıştırmışlardı.

Zihninin içinde birbirinden farklı, eşsiz melodiler vardı artık. Benim anlamsız melodimin aksine onları dinlemek seni mutlu ediyordu. Anlaşmamızın maddeleri silinmiş ve geriye işe yaramaz boş bir kağıt kalmıştı. Artık dışarı çıkarken, günlük işlerini yaparken, etrafın insanlarla doluyken stres olmuyordun. Ördüğün taş duvarlara ihtiyacın kalmamıştı, üzerinde baskı yoktu. Ben, kırık plağım, saatim, bıçaklarım, kukla iplerim, yaptığımız anlaşma… Geriye hiçbir şey kalmamıştı. Döngüyü kırmıştın ve benim kuklam değildin. Özgürdün artık aynı bir kuş gibi.

Obsesyonlar, kişinin zihnini işgal eden tekrarlanan düşünceler, fikirler ve inanışlardır. Kompulsiyonlar ise obsesif düşünceyi etkisiz hale getirmek için yapılan faydalı veya uygun olmadığının kişinin de farkında olduğu davranışlardır. Bazıları nispeten basitken bazıları inanılmaz karmaşık olabilirler. OKB hastalarının çoğu iyi bir içgörü derecesine sahiptir. Obsesyonlar ve kompulsiyonların garip ve olağandışı olduğunun farkındadır ancak buna engel olamazlar. Buna rağmen toplum OKB‘ye dair yanlış inançlara sahiptir ve bu hastalığa sahip insanları baskılamaya ve küçük düşürmeye çalışırlar. Hatta bazen bu şekilde davranmanın onlara yardımcı olabileceğini sanarlar. Kompulsiyon olarak el yıkama davranışı gösteren birini pis olduğunu düşündüğü şeylere zorla dokundurmaya çalışmak buna örnek verilebilir. Zaten üzerinde bu kadar baskı olan bir insana bu şekilde davranılması onu tamamen kaybetmelerine sebep olabilir. OKB bir anda gelip geçen bir psikolojik rahatsızlık değildir. Lütfen OKB‘ye sahip bir bireyin üstündeki baskıya siz de bir şeyler eklemeyin.

Kaynaklar

Lapsekili, N., Ak, M. (2012). Obsesif kompulsif bozuklukta bilişsel davranışçı terapi sürecinde yol gösterici: Formülasyon. Bilişsel Davranışçı Psikoterapi ve Araştırmalar Dergisi1(1), 21-27.

Morrison, J. (2019). DSM-5’i kolaylaştıran klinisyenler için tanı rehberi. Nobel Yayınları.

Yılmaz, B. (2018). Obsesif kompulsif bozukluk tedavisinde güncel yaklaşımlar. Lectio Scientific Journal of Health and Natural Sciences, 2(1)21-42.

Öne Çıkan Görsel: Pinterest

Görsel 1, 2, 3, 4, 5, 6 ve 7: Pinterest