Ruhundaki Boşluğu Sadece Ben Görmüştüm
TW: Depresyon, intihar
You whisper, inside me
Take a breath, I can feel you in my lungs
Say the word, we speak in the same tongues – Noija (Meaning To Your Pain)
Beni her yere yanında taşıdın, her anında yanındaydım. Kafanın içindeki küçük pencereden bütün hayatını izliyordum. Sabah kalktığında seninle birlikte uyanıyordum. Günü seninle birlikte geçiriyordum. Neden mi? Çünkü ben senin gölgen haline gelmiştim. Bütün acıların, mutluluğun, üzüntün kısacası bütün duyguların benim de duygularım olmuştu. Yaşadığın hayatı birlikte yaşıyorduk. Ben içinde bir yerlerdeydim ve sen beni gözyaşlarınla, üzüntünle besliyordun acılarına anlam katacağımı düşünerek. Ben yaşadıkça sana sadece üzüntü getiriyordum. Gerçi sana hiçbir zaman mutluluğu vaat etmemiştim ama sen beni yanında tutmaya devam ediyordun.
İçindeki bahçenin bütün çiçekleri solmuştu, seni koruyan taş duvarlar birer enkaz haline gelmişti. Bense o enkazların arasında özgürce dolaşıyor dokunduğum her şeyi zehirliyordum. Seni en çok zor durumda bıraktığım zamanlar nefeslerini çaldığım zamanlardı. Kalbin çok hızlı atıyordu bir an için öleceğini sanmıştın. Ama ölmüyordun sadece sakinleşmen lazımdı. Beni düşünmeyi ve beslemeyi bırakmalıydın.
Ben kafanın içinde fısıldamaya başladığımda onları kendi düşüncelerinle karıştırıyordun. Yavaş yavaş düşüncelerini zehirliyordum. Ruhunun benim olduğum tarafı karanlıktı artık. Bazen ışığı görüyordum ama onun beni ele geçirmesine izin veremezdim. Yaşamak için karanlığa ihtiyacım vardı. Senin de bana ihtiyacın vardı çünkü sana canlı hissettiren bir tek ben kalmıştım. Bu yüzden düşüncelerini, aklını, kalbini ele geçirmeme karşı çıkmıyordun eskisi gibi. Artık çok fazla gücün kalmamıştı. Her şeyi benim için kolaylaştırıyordun.
Dışarı çıkmamaya başlamıştın, sadece uyuyordun, kimseyle konuşmuyordun. Sağlıksız bir şekilde her geçen gün kilo alıp veriyordun. Aslında bir doktor gelip vücudunu kontrol etse hiçbir sıkıntı bulamazdı. Vücudunda bir sıkıntı yoktu ruhun hastaydı. Sen üzgündün yapamadığın şeyler için, olduğun kişi için, olamadığın kişi için, bazense hala nefes aldığın için. Bütün bunlardı senin ruhunu hasta yapan. Bendim senin ruhunu hasta yapan. Ama insanlar bunun için seni suçladı, sen benimle savaşmaya çalışırken. Çünkü onların gözünde üzgün olman senin suçundu. Çünkü sen başkalarının sahip olmadığı imkanlara sahiptin. Kolun bacağın sağlamdı, vücudun sağlıklıydı. Ama kimse ruhundaki koca boşluğu görmedi. Sadece ben gördüm, çünkü ben o boşlukta doğmuştum. Büyüdükçe kendimle birlikte o boşluğu da büyüttüm. Boşluk büyüdükçe de mutlu olduğun her şeyi içine çekti. Önceden sana zevk veren şeyler artık birer hiçti.
Kurduğun hayalleri hatırlıyorum. Kendini olduğun gibi sevemediğin için kurduğun hayalleri. Bir hastalığın yayıldığı ve tedavinin senin kanında olduğu hayaller ya da bir kazanın yaşandığı ve bir tek senin yaralandığın hayaller. Seni mutlu ediyordu tüm bunların gerçekten yaşandığı ihtimalleri düşünmek. Ama bunlar gerçek değildi sahte birer mutluluktu. Gerçek mutluluk neydi ki? Onu hiç düşünmüyordun artık. Gerçekleşme ihtimali olan mutluluklar senin için geride kalmıştı. Beni besliyordun böylelikle, ben de her geçen gün daha çok büyüyor ve ruhundaki boşluğu büyütüyordum. Sense sahte mutluluklarla boşluğu doldurmaya çalışıyordun.
Kötü bir tümör gibi bütün ruhunu sarmaya başlamıştım. Seni mutlu eden ne varsa hepsini bir bir yok ediyordum. Düşüncelerin sadece benim fısıltılarımdı, artık sadece ben konuşuyordum sense beni dinliyordun. Gözlerin benim gözlerimdi, söylediklerin benim sözcüklerimdi. Dünyayı benim karanlığımla görüyordun. Bütün vücudun benim zincirlerimle sarılıydı. Renkli bir dünyan, çiçeklerle dolu bir bahçen yoktu artık. Yapayalnızdın, senin dünyanın renklerini çalmıştım.
Bir gün daha önce hiç gitmediğimiz bir yere gittik. Buraya neden geldiğimizi az çok anlamıştım. Yardıma ihtiyacın olduğunu düşünüyordun. Benimle tek başına savaşamıyordun ve etrafında seni anlayacağını düşündüğün biri yoktu. Bir destek bulma umuduyla girdiğin odadaki kadın sana gülümsüyordu. Seninle konuşmuş, seni dinlemiş ve seni anlamaya çalışmıştı. İlk defa ruhundaki boşluğu benden başka biri görmüştü.
Buraya bir daha gelmek istemiyordum. Ama sen beni dinlemedin ve uzunca bir süre düzenli olarak o kadının yanına gittik. Sana destek olacağını ama benimle savaşması gereken kişinin sen olduğunu söylemişti. Seni cesaretlendiriyor, benden önceki hayatını geri kazanman için sana yol gösteriyordu. Solmuş çiçeklerle dolu bahçeni temizlemiş toprağa yeni tohumlar ekmişti. Bense nefret etmiştim kadından, beni yok etmen için sana güç veriyordu. Zor bir sürece girmiştin. Artık eskisi kadar çok uyumuyor, ağlamıyordun. Kendine yeni uğraşlar buluyordun. Her yeni uğraş küçük bir mutluluk kaynağı demekti. İnsanlardan uzaklaşmayı bırakmıştın. Yeni insanlarla tanışıyor ve onlara birer şans veriyordun. Onların yanında kendini iyi hissediyordun. Ben farkına bile varmadan karanlığın arasında bir sürü ışık süzmesi ortaya çıkmış, bahçendeki çiçekler açmıştı.
Senin yerine konuşmama izin vermiyordun. Nefeslerini çalmaya çalıştıkça kendini sakinleştirmeye çalışıyordun. İyi şeyler düşünüyordun ve bu bana zarar veriyordu. Beni geldiğim boşluğa geri sokmaya çalışıyordun. Buna izin veremezdim oraya dönemezdim. Bir krallığım vardı, seni ben kontrol etmeliydim. Bana ihtiyacın vardı. Ama artık bana karşı koyuyordun. Karanlığımı tekrardan yaymak için ışıkları yok etmeye çalışıyordum. Sayıları her geçen gün artıyordu ve yok edemeyeceğim kadar güçlülerdi ya da ben güçsüzleşmeye başlamıştım. Beni beslemiyordun eskisi gibi.
Daha çok gülüyordun aynaya bakmak artık seni korkutmuyordu, kendini sevmeye başlamıştın. Dışarı çıkıp eğleniyordun hayat artık sana acımasız ve korkunç gelmiyordu. Bense krallığımla birlikte çürümeye başlamıştım. Özgürce dolaşamıyordum, her yeni insanla tanıştıktan sonra beynindeki koruyucu duvarlar bir bir geri geliyordu. Onlara karşı şansım yoktu özgürlüğümü yok ediyorlardı. Savaşı kaybediyordum. Seninle birlikte yıllar geçirmiştim. Her anında yanındaydım üzüntünle beslenmiştim. Çok güçlenmiştim ama şimdi o halimden eser yoktu. Dünyan renklenmişti, sen gerçek gülüşünü geri kazanmıştın. Daha önce gözlerinden gerçekten mutlu olan insanları görmüştüm. Şimdi sen de onlardan biriydin. Artık bana yaşamak için alan bırakmamıştın. Ruhundaki boşluk her geçen gün küçülüyordu. Oraya sıkışıp kalmıştım, yaydığım karanlığa dair geriye bir şey kalmamıştı. Beni yenmiştin, şimdi ise doğduğum boşlukla birlikte yok olmak üzereydim. Ruhunun bahçesi rengarenk çiçeklerle doluydu. Mutluydun ve bu mutluluk gerçekti. Sen kazanmıştın ve ben yok olmuştum.
Her insanın ruhunda bir boşluk ve her boşluğun içinde yaşayan bir ben vardım. Onların mutluluklarını, nefeslerini, yaşama dair sevinçlerini çalıyordum. Doğam gereği böyleydim bunun için beni suçlayamazsınız. İnsanın ruhundaki boşluk bir kere açıldı mı ben doğuyor ve büyüyordum. Bana sadece depresyon diyerek basit bir şeymişim gibi görmezden geliyorlardı. Ama dünya benimle savaşan cesur insanlarla doluydu. İşin sonunda onlara karşı kaybettiğim için mutluyum.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) dünya genelinde yaklaşık 280 milyon, Türkiye’de ise 3 milyonun üzerinde kişinin depresyonda olduğunu açıkladı. Bu sayılar her geçen yıl artmaktadır ve depresyonun intihar için önemli bir risk faktörü olduğu öne sürülmektedir. Yine DSÖ’nün verilerine göre dünyada her yıl 700 binden fazla kişi intihar etmektedir. Bu yüksek sayılara rağmen hala insanlar depresyonun ne kadar ciddi bir ruhsal rahatsızlık olduğunun farkında değildir. Depresyon basit bir rahatsızlık değildir. Her gelir düzeyinde, her kültürde, her yaşta insan depresyona girebilir. Bu sizin suçunuz değil ama tedaviden uzak durmanız sizin hatanızdır.
Kaynaklar
World Health Organization (2021, September, 13). Depression. https://www.who.int/news-room/fact-sheets/detail/depression
Öne Çıkan Görsel: Pinterest
Görsel 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9 ve 10: Pinterest