Makale Arşivi #3

Makale Arşivi

  • Fetişizm


1- Sertralin ile Başarılı Bir Şekilde Tedavi Olan Bir Prebubertal Transvestik Fetişizm Vak’ası

 

Özet: Transvestik fetişizm cinsel uyarılmayı sağlamak amacı ile karşıt giyinmedir. Bu vak’a sunumunda yenileyici bir biçimde annesinin iç çamaşırlarını giyme düşüncesi ve dürtüsü olan ve bunları giydiği zaman bundan haz alan 9 yaşındaki erkek hastadan bahsedilecektir. Hasta sertralin ile başarılı bir şekilde tedavi edilmiştir. Transvestik fetişizmin erken yaşta fark edilmesi ve erken müdahale, hastalığın tedavisi açısından son derece önemlidir.

 

Erişim linki: 1- Sertralin ile Başarılı Bir Şekilde Tedavi Olan Bir Prebubertal Transvestik Fetişizm Vak’ası.pdf

 

2- Fetişizm ve Voyörizm Birlikteliği: Bir Olgu Sunumu

 

Özet: Bir parafili türü olan fetişizm, kişinin cansız nesnelere, belirli vücut bölümlerini kullanarak cinsel haz elde etmesidir. Diğer bir parafili tipi olan voyörizm, çıplak olan ya da soyunan, giyinen ya da cinsel etkinlikte bulunan kişiyi gözetlemeyi içeren, fantaziler ve etkinlikler ile tekrarlayıcı uğraşıdır. Bu makalede fetişizm ve voyörizmi olan 26 yaşında erkek olgu sunumu yapılacaktır, bu olgunun psikiyatrik öyküsü ve aile dinamikleri ele alınmıştır.

 

Erişim linki: 2- Fetişizm ve Voyörizm Birlikteliği: Bir Olgu Sunumu.pdf

 

3- Toplumsal ve Siyasal Alanın Yeniden Üretimi Olarak Fetişizm

 

Özet: Fetişizm kavramı, öncelikle doğa gücü karşısında insanın dinsel ve büyüsel pratiklerinde ve nesneleştirmelerinde kendini gösteren iradi tutumu ve bir anlayış biçimini ifade etmektedir. Fetişler, insanların kendilerine dışsal ve yabancı olanla ilişkileri çerçevesinde doğal ve yapay şeylere/nesnelere ibadet etmelerine ve tapınmalarına ilişkin evrensel gerçeklikler/nesneler olarak anlaşılırlar. İlk olarak Marx, fetişizm anlayışı üzerinden kapitalist ekonomik işleyişi ve onun örgütlenme biçimi olan modern toplumsal ve siyasal yapılanmasını çözümler. Çalışmada, ilk olarak fetişizm anlayışının tarihsel ve felsefi temellendirmesi ve anlamı üzerinde durulacaktır. Daha sonra Marx’ın fetişleştirme biçimi olarak modern kapitalist ekonomi ve toplumsal işleyişine ilişkin çözümlemesi ele alınacaktır. Bu bağlamda, Marksist fetişizm anlayışından hareketle, kuramsal ve söylemsel temelde toplumsalın ve siyasalın yeniden üretilmesinin, aslında bir biçimde fetişin fetişleştirilmesine dönüştüğü iddia edilmektedir.

 

Erişim linki: 3- Toplumsal ve Siyasal Alanın Yeniden Üretimi Olarak Fetişizm.pdf

 

4- Fetişizm ve Nesnelerin Toplumsal Değeri

 

Özet: Fetiş fikri, hem Marx hem de Freud’un yazılarında özel bir yere sahiptir. Toplumun bu iki teorisyeni için bu fikir, insanlarla nesneler arasındaki özel bir ilişki biçimi anlamına gelir. Her ikisinin de çalışmalarında fetiş fikri, ‘gerçekten’ sahip olunmayan nesnelere insani özellikler atfetmeyi içerir. Marx’ın fetişizm konusundaki açıklaması, üretimin ekonomik ilişkileri düzeyinde metaların değişim-değerini ele alırken, metaların kullanım-değeri veya tüketimiyle ilgili hiçbir ayrıntılı bilgi vermez. Buna karşın Freud’un fetiş kavramı, bir cinsiyet nesnesi alternatifi olarak, nesnelerin nasıl arzu edildiğini ve tüketildiğini araştırır. Hem Marx hem de Freud’tan yararlanan Baudrillard ise, gerçek dışı nesnelerle insan ilişkisini gösteren fetişizm analizlerini ters yüz eder. Nesnelerin değer yaratımını, işaret değerlerinin sosyal değiş tokuşu yoluyla keşfederek, nesnelerin görünüşleriyle nasıl fetişleştirildiğini gösterir. Bu çalışma, Baudrillard’ın, Marx ve Freud’un fetişizm analizlerinin gerçekçilik karakteristiğinden kopmasına rağmen, nesnelerin kullanıldığı ve bazen de fetişlere dönüştürüldüğü sosyal ve söylemsel uygulamaların tarifinde yeterince ileri gitmediğini savunurken, nesnelerin fetişleşmesinin ve arzu uyandıran nesnelerin kapasitelerinin ya da toplumsal değerlerinin söylemsel bir müzakere yoluyla önceden belirlendiği fikrini öne sürmektedir.

 

Erişim linki: 4- Fetişizm ve Nesnelerin Toplumsal Değeri.pdf

 

5- Bir Olgu Nedeniyle Bebek Bezi Fetişizmi

 

Özet: Bazı insanlar sevişme ve cinsel ilişkiden oluşan olağan cinsel davranıştan doyum sağlayamazlar, sıra dışı cinsel davranış ve nesne seçimini tercih ederler. Bu tür eylemler psikiyatrik terminolojide parafilik eylemler olarak tanımlanır. Bir parafili türü olan fetişizm, kişinin cansız nesnelere, belirli vücut bölümlerine güçlü ve tekrarlayıcı cinsel çekim duymasıdır. Çoğu fetişist diğer insanlara zarar vermek istemez ama bu davranışlarla karşılaşan ve tedirgin olan diğer insanlar işin içine karıştığında sorunlar yaşanabilir.

 

Erişim linki: 5- Bir Olgu Nedeniyle Bebek Bezi Fetişizmi.pdf

 

6- Cemal Süreya Şiirinde Fetişizm ve Fetiş Unsurları

 

Özet: Cemal Süreya şiiri erotizmin yoğun kullanıldığı bir şiirdir. Onun şiirinin bu yönü bugün artık sıradan bir okurun bile malumudur. Fakat şairin şiirlerindeki kadınların bazı erojen yahut erojen olmayan bölgelerinin kullanım şeklini, sıklığını sadece erotizm kavramıyla açıklamak bizce yeterli bir tanımlama değildir. Çünkü erotik olan, tüm insanlar için ortak bir durumun, duygunun ifadesiyken fetişsel olan sadece kişiye özgü bir durum arz eder. Erotik kavramının tüm insanlara olan bu genelliğine karşı, Cemal Süreya şiirinde “erotik” olarak adlandırılıp geçilen birçok unsur ve durum çoğu insan için hiç de erotik değildir. Çünkü bu unsurlar birer fetiş nesnesidir. Fetiş nesnelerinin çoğunlukla kişinin çocukluk döneminde yaşadığı veya yaşamadığı şeylerin ileriki yaşamına bir tezahürü sonucu ortaya çıktığı gerçeğinden hareketle, fetiş nesneleri çoğu zaman kişiye özgünlük arz eder ve bu özgünlük üçüncü kişilere aynı fetişe sahip değillerse herhangi bir erotik çağrışımda bulunmaz. İşte bu durum Cemal Süreya şiirindeki erotik denilip geçilen birçok unsurun, durumun çoğu insana hiç de erotik gelmemesini de açıklar. Çünkü Cemal Süreya şiirindeki bu unsurlar şairin kendisine özgü fetiş nesneleridir ve kaynağını da şairin çocukluk dönemlerinden almaktadır. İşte bu makalede Cemal Süreya şiirindeki kadınlara dönük fetişsel nesnelerin neler olduğunu, onların kaynaklarını ve şiirlerde nasıl kullanıldıklarını göstermeye çalışacağız.

 

Erişim linki: 6- Cemal Süreya Şiirinde Fetişizm ve Fetiş Unsurları.pdf

 

7- Fotoğrafta Fetiş Nesne Kullanımı

 

Özet: Popüler ya da tüketim kültürü olarak adlandırılan günümüz dünyasında üretim nesneleri, ihtiyaç olmalarının dışında simgesel bir dil oluşturmaktadır. Bireylerin bu tür nesnelere yüklediği sembolik anlamlara ise “fetişizm” denmektedir. İşlevinin dışında büyüsel içeriğe sahip fetiş nesneler, kullananlara ya da inananlara yeni bir kimlik kazandırmaktadır. Fotoğraf sanatçılarına göre fetiş nesnelerin kullanım değeri ise daha sorgulayıcı niteliktedir. Toplum nezdinde kabul görmüş düşünce biçimlerine karşı durarak üretimlerinde eleştirel bir dil oluşturmaktadırlar. Fetiş nesneler aracılığıyla üretim yapan, sıradışı görseller sunan fotoğraf sanatçıları, izleyicinin düşünce ve algı sınırlarını zorlamaktadırlar. Bu çalışma ile fetişizm kavramı ve fetiş nesneler aracılığıyla üretim yapan sanatçıların eleştirel düşünceleri araştırılmaya çalışılmıştır. Eser metninde fetişizm kavramının farklı algılanış biçimleri üzerinden bir dil oluşturulmaktadır.

 

Erişim linki: 7- Fotoğrafta Fetiş Nesne Kullanımı.pdf

 

8- Çağdaş Sanatta Fetiş Nesne Kullanımının Anlatım Gücüne Etkisi ve Karşılaştırmalı İncelemesi

 

Özet: Bu tez, çağdaş sanatta nesne olarak fetişin kullanımı etrafında şekillendirilmiştir. Bu bağlamda fetişizm olgusu, çağdaş sanatta fetiş nesnenin rolü ve anlatıma etkisi etrafında beliren alanyazın ve sanat pratiklerinin içerik analizi yoluyla incelenmiştir. Araştırma için örneklem seçimindeki ölçüt, fetiş nesne bağlamında bu sanatçıların çağdaş sanat mecrasında kabul görmüş olmalarıdır. Bu çerçevede beliren araştırmanın sınırlılıkları doğrultusunda 22 sanatçı ve 22 eser ele alınmıştır. Araştırmanın kapsamında, güvenilirliği ve geçerliliği yüksek olması nedeni ile karma yöntemler; göstergebilim, psikanaliz ve felsefi yöntemler kullanılmıştır.

 

Erişim linki: 8- Çağdaş Sanatta Fetiş Nesne Kullanımının Anlatım Gücüne Etkisi ve Karşılaştırmalı İncelemesi.pdf

 

9- Sexual Fetishism in Adolescence: Report of Two Cases

 

Özet: Sexual fetishism is defined by recurrent, intense, sexually arousing fantasies, sexual urges or behaviors involving the use of nonliving objects, such as female undergarments or non-sexual body parts. Although it is assumed that fetishism usually begins by adolescence, there is very limited data on the characteristics of sexual fetishism in children or adolescents. This paper aims to describe clinical pictures of two adolescent boys who developed sexual fetishism. They were 13 and 12 years-old of age and both have comorbid attention deficit hyperactivity and social anxiety disorders. We plan to discuss clinical picture, treatment intervention and impact of comorbid attention deficit hyperactivity and social anxiety disorders in the development of sexual fetishism in these subjects.

 

Erişim linki: 9- Sexual Fetishism in Adolescence: Report of Two Cases.pdf

 

10- Fetishism

 

Özet: Fetishism, as Freud (6) has shown, is a special solution of the castration threat. This solution is carried out by the mechanism of the denial of a part of reality consisting of the refusal to acknowledge the lack of a penis in women. Thus, the fetish is a substitute for the female penis (Le., of the mother). It may be a symbol of the penis or it may represent the object of “last moment in which the woman could still be regarded as phallic.” The choice of the fetish often is influenced by the return of repressed coprophilic smell desires (3).

 

Erişim linki: 10- Fetishism.pdf

 

11- Transvestic Fetishism in the General Population

 

Özet: We used a random sample of 2,450 18–60 year-olds in the general population of Sweden to study the prevalence as well as the social, sexual, and health correlates of transvestic fetishism (sexual arousal from cross-dressing). Almost three percent (2.8%) of men and 0.4% of women reported at least one episode of transvestic fetishism. Separation from parents, same-sex sexual experiences, being easily sexually aroused, pornography use, and higher masturbation frequency were significantly associated with transvestic fetishism. A positive attitude to this sexual practice and paraphilia indicators—sexual arousal from using pain, exposing genitals to a stranger, and spying on others having sex—were particularly strong correlates to the dependent variable.

 

Erişim linki: 11- Transvestic Fetishism in the General Population.pdf

 

12- Commodity Fetishism and Repression

 

Özet: This paper re-examines Marx’s notion of `commodity fetish-ism’ and argues that this concept offers much for an understanding of the psychology of consumer capitalism. Marx’s analysis of commodities contains an implicit psychology of collective amnesia, for he argued that in capitalist life the productive origins of commodities are routinely forgotten. Marx formulated these ideas to explain the ideology of 19th-century capitalism. However, the notion of commodity fetishism, it is suggested, is even more apposite for the conditions of so-called ‘consumer capitalism’, where the pleasures of consumerism would be routinely diminished by an awareness of the productive origins of consumer goods. Therefore, the routines of consumerism contain a collective forgetfulness, which can be understood psychologically as a form of social repression. This sort of repression, which differs from the classic Freudian account, should be understood dialogically for it is constituted in dialogue and, as such, tied to the routines of everyday life. In this respect, the routines of life in consumer capitalism create a routine repression, or forgetfulness, which parallels what Marx meant by commodity fetishism.

 

Erişim linki: 12- Commodity Fetishism and Repression.pdf

 

  • Fobi

 

1- İslamofobi’nin Psikolojik Olarak İncelenmesi

 

Özet: Tarihsel, ekonomik, siyasi, dini ve sosyolojik nedenleri olan İslamofobi 11 Eylül olaylarından sonra artışa geçmiştir. Günümüzde antisemitizmin yerini alan İslamofobi Müslümanlara yönelik ayrımcılık, nefret, sözlü ve fiziksel saldırılara neden olmaktadır. Bunun sonucunda Müslüman bireylerde kaygı, korku, stres, güvensizlik gibi psikolojik etkiler görülmektedir. Bu makalede öncelikle fobi kavramının tanımı ve fobi ile ilgili psikolojik yaklaşımlar açıklandı. Daha sonra İslamofobi’nin tarihi, nedenleri ve Müslüman bireyler üzerindeki psikolojik etkileri incelendi.

 

Erişim linki: 1- İslamofobi’nin Psikolojik Olarak İncelenmesi.pdf

 

2- Rüzgar Fobisi (Ancraofobi): Vak’a Sunumu

 

Özet: Özgül fobi, sosyal fobi ve agorafobi için tanımlanan durumlar dışında kalan durumlar veya nesnelere ait kalıcı ve belirgin korku duyulması ile ilişkili bozukluk türüdür. Özgül fobiler; hayvanlar, yükseklik, fırtına, rüzgar, karanlık, kapalı dar yerler, uçak, yüzme, diş hekimi ya da kan görme gibi özgül durumlar üzerinde odaklanmıştır. Özgül fobili bireyler fobik uyaran olarak tanımlanmış bir durum ya da nesne ile karşılaşınca aşırı korku yaşarlar. Bu yazıda rüzgar fobisi (ancraofobi) tanısı ile tedavi edilen 41 yaşındaki erkek hasta literatür ışığında sunulmuştur.

 

Erişim linki: 2- Rüzgar Fobisi (Ancraofobi): Vak’a Sunumu.pdf

 

3- Fobiler ve Sağlıklı Yaşam Davranışları: Bir Halk Sağlığı Bakışı

 

Özet: Normal korkular fizik beden için bir ‘alarm sistemi’ vazifesi görürler. Fobiler denetlenemez ve panik oluşturabilirler. Fobilerde yaşam; korku çevresinde düzenlenir ve yaşam kalitesi oldukça olumsuz etkilenir. Literatür sonuçları; sağlıklı yaşam davranışlarının, fiziksel aktivitenin arttırılması, sağlıklı beslenme, alkol ve sigara kullanımının azaltılması gibi, fobiler üzerinde de dolaylı yoldan olumlu etkilerinin olduğunu göstermektedir. Bu makalede korku ve fobi kavramının insan yaşamındaki yerini tanımlamak ve sağlıklı yaşam davranışlarının fobiler ile ilişkilerini sunmak amaçlanmıştır.

 

Erişim linki: 3- Fobiler ve Sağlıklı Yaşam Davranışları: Bir Halk Sağlığı Bakışı.pdf

 

4- Gök Gürültüsü Korkusu ‘Brontophobia’: Bir Olgu Sunumu

 

Özet: Özgül fobi, sosyal fobi ve agorafobi için tanımlanan durumlar dışında kalan durumlar veya nesnelere ait kalıcı ve belirgin korku duyulması ile ilişkili bozukluk türüdür. Özgül fobiler; hayvanlar, yükseklik, fırtına, rüzgâr, karanlık, kapalı dar yerler, uçak, yüzme, diş hekimi ya da kan görme gibi özgül durumlar üzerinde odaklanmıştır. Özgül fobili bireyler fobik uyaran olarak tanımlanmış bir durum ya da nesne ile karşılaşınca aşırı korku yaşarlar. Özgül fobi, klinik çalışmalar ve bilimsel yayınlar baz alındığında en fazla ihmal edilen klinik tablolardan biri olarak öne çıkmaktadır. Bu nedenle özgül fobinin alt tipleri, etiyolojisi, epidemiyolojisi ve tedavisi tam olarak bilinmemektedir. Bu çalışmada gök gürültüsü fobisi (brontofobi) tanısı ile tedavi edilen 29 yaşında kadın hasta literatür eşliğinde sunulmuştur.

 

Erişim linki: 4- Gök Gürültüsü Korkusu ‘Brontophobia’: Bir Olgu Sunumu.pdf

 

5- Teknolojinin Getirdiği Yeni Hastalıklar: Nomofobi, Netlessfobi, FoMO

 

Özet: Günümüzde, teknoloji alanındaki değişimlere paralel olarak gelişen internet tabanlı akıllı cihazlar toplumda küresel dönüşümlere neden olmuştur. Akıllı cihazların yaşantımıza girmesi ile birlikte öncesinde farklı cihazlarla yapılabilen birçok uygulama tek bir cihazda toplanmıştır. Akıllı cihazlar bu kazanımların yanı sıra birçok olumsuz durumu da beraberinde getirmiştir. Yüz yüze iletişimin zayıflaması, bireylerin daha fazla bireyselleşmesi, bilgi kirliliği, bağımlılık oluşturan uygulamalar ve beraberinde getirdiği psikolojik problemler bunlardan bazılarıdır. Akıllı telefonlar günümüzün en önemli uyuşturucu olmayan bağımlılıkları arasında yer almaktadır. Akıllı telefon bağımlılığının tam olarak bir tanımı olmamakla birlikte, telefonun problemli bir şekilde kullanımı, sürekli olarak telefonun kontrolü, birlikteliğinde görevlerin veya günlük işlerin aksatılması olarak tanımlanabilir. Akıllı telefon kullanımının artması internetin de aşırı ve kontrolsüz kullanımını beraberinde getirmiştir. Bazı bireyler sanal ortamdan vazgeçememeleri sebebiyle gündelik işlerini aksatmaktadırlar. Bunun yanında sanal ortamda geçirdikleri süreyi de kontrol edememektedirler. Akıllı telefonların problemli kullanımı boyun ağrısı, depresyon, hoşgörü eksikliği, sosyal izolasyon, yalnızlık, düşük öz saygı, dikkat dağınıklığı, yaşam beklentisinde azalma ve aile içi ilişkilerin bozulması gibi birçok olumsuz durum ile ilişkili olduğu belirtilmektedir. Bunun yanında akıllı telefon/cihazdan yoksun kalma korkusu (nomophobia), gelişmeleri kaçırma korkusu (fear of missing out (FoMO)), internetsiz kalma korkusu (netlessphobia) gibi dijital dünyanın getirdiği yeni tanımlanan bozukluklar ortaya çıkmıştır. Akıllı cihazların problemli kullanımlarına bağlı olarak her geçen gün yeni tanımlanan fobiler, psikolojik bozukluklar ortaya çıkmaktadır. Toplum için büyük bir tehlike olan bu durum her geçen gün daha büyük bir tehdit haline gelmektedir.

 

Erişim linki: 5- Teknolojinin Getirdiği Yeni Hastalıklar: Nomofobi, Netlessfobi, FoMO.pdf

 

6- Çok Boyutlu Kan-Yaralanma Fobisi Envanteri (ÇBKFE) Geçerlik ve Güvenilirlik Çalışması

 

Özet: Geçerlik çalışmalarında ölçeğin, tekrarlayan ölçümlerde hasta grupları ile sağlıklı grubu ayırt ettiği gösterilmiştir (s=61). Faktör analizinde, ÇBKFE’nin özgün çalışmadakine yüksek oranda benzer şekilde 5 faktörlü yapı gösterdiği belirlenmiştir. Ölçeğin yüksek düzeyde iç tutarlılık gösterdiği (Cronbach alfa= 0,94) saptanmıştır.

 

Erişim linki: 6- Çok Boyutlu Kan-Yaralanma Fobisi Envanteri (ÇBKFE) Geçerlik ve Güvenilirlik Çalışması.pdf

 

7- Korku Mu, İğrenme Mi? Örümcek ve Kan-Enjeksiyon Yaralanma Fobilerinde Duyguların Rolü

 

Özet: Literatürde kaygı bozukluklarına eşlik eden duyguların temelde korku ve kaygı olduğu varsayılmaktadır. Son zamanlarda yapılan pek çok araştırmada kaygı bozukluklarının etiyolojisinde ve sürdürülmesinde korku duygusunun yanı sıra iğrenme duygusunun da önemli bir role sahip olduğu iddia edilmektedir. Kaygı bozukluklarında iğrenme duygusunun rolünün değerlendirilmesi, korku üzerine yapılan geleneksel vurgunun ötesinde literatüre yeni teorik ve deneysel bir yön çizmiştir. Bu temelde yapılan araştırmaların çoğunda örümcek fobisi ve kan-enjeksiyon-yaralanma fobisi gibi özgül fobilere odaklanılmıştır. Araştırmalarda iki özgül fobide de fobiye neden olan uyaranlara verilen duygusal tepkiye korkunun yanı sıra iğrenme duygusunun da eşlik ettiği fizyolojik ve bilişsel süreçler, öznel ve davranışsal deneyimler test edilerek açık şekilde ortaya konulmuştur. Ancak araştırmalardan elde edilen bulgular iğrenme ve korku duygularının özgül fobiler üzerindeki göreli etkilerinin farklı olduğunu göstermiştir. Kan-enjeksiyon-yaralanma fobisinde bireylerin yaşadığı temel duygunun iğrenme olduğu, örümcek fobisinde ise korku ve iğrenme duygularının birlikte deneyimlenmesine rağmen korku duygusunun daha temel bir role sahip olduğu sonucuna varılmıştır. Ancak yapılan araştırmalarda aynı fobi söz konusu olduğunda dahi bireylerin yüz ifadeleri, bilişsel değerlendirmeleri dikkate alındığında yaşanılan temel duygu ile sinir (nöral) yapıları ya da kalp atım hızı gibi fizyolojik tepkiler dikkate alındığında yaşanılan temel duygunun farklılaştığı görülmektedir. Bu çalışmada kan-enjeksiyon-yaralanma fobisi ve örümcek fobisinde korku ve iğrenme duygularının rolü günümüz literatüründeki bulgular temel alınarak incelenmiştir.

 

Erişim linki: 7- Korku Mu, İğrenme Mi? Örümcek ve Kan-Enjeksiyon Yaralanma Fobilerinde Duyguların Rolü.pdf

 

8- Sosyal Fobinin Etiyolojisinin İncelenmesi Amacıyla Gerçekleştirilen Araştırmalara Genel Bir Bakış

 

Özet: Sosyal fobi, yaşam boyu görülme sıklığı oldukça yüksek bir rahatsızlık olmasına rağmen bu bozukluğun kaynağını saptamaya yönelik etiyolojik çalışmaların sayısı oldukça azdır. Bu makalede, sosyal fobinin etiyolojisini açıklamaya yönelik yapılan araştırmalar; (1) kalıtımsal faktörler, (2) davranışsal ketlenmeyi temel alan açıklamalar, (3) ailesel faktörler, (4) bağlanma kuramına dayalı açıklamalar, (5) duygusal ve bilişsel yapılanmalara dayalı açıklamalar başlıkları altında ele alınarak incelenecektir. Bu yazının amacı, sosyal fobinin nedenlerine yönelik bilimsel açıklamaları belli başlıklar altında toplamak ve gelecekte bu alanda yapılacak olan araştırmalara yol göstermektir.

 

Erişim linki: 8- Sosyal Fobinin Etiyolojisinin İncelenmesi Amacıyla Gerçekleştirilen Araştırmalara Genel Bir Bakış.pdf

 

9- Covid-19 Fobisi ve Endişe Şiddeti: Meslek Yüksekokulu Örneği

 

Özet: Özellikle kadın ve kronik hastalığa sahip öğrencilerin pandemi sürecinde endişe şiddetinin ve koronavirüs fobisinin yüksek olduğu, katılımcıların endişe şiddeti düzeyinin, koronovirüs fobisi düzeyini önemli ölçüde etkilediği belirlenmiştir.

 

Erişim linki: 9- Covid-19 Fobisi ve Endişe Şiddeti: Meslek Yüksekokulu Örneği.pdf

 

10- Üniversite Öğrencilerinde Nomofobi, Bağlanma Biçimleri, Depresyon Ve Algılanan Sosyal Destek

 

Özet: Bu çalışmanın amacı, üniversite öğrencilerinin nomofobi düzeylerini cinsiyet, yaş, anne babanın eğitim durumu, akıllı telefona sahip olma süresi, telefonu günde ortalama kullanım süresi ve kontrol etme sayısı, bağlanma biçimleri, depresyon düzeyi ve algılanan sosyal destek değişkenleri açısından incelemektir. Araştırmanın çalışma grubunu, Ankara’da bir devlet üniversitesinin çeşitli fakültelerinde öğrenimine devam eden 18-24 yaş arası 498 (244 kadın, 254 erkek) öğrenci oluşturmaktadır. Araştırmada veri toplamak amacıyla Nomofobi Ölçeği, Yakın İlişkilerde Yaşantılar Envanteri-II, Beck Depresyon Envanteri, Çok Boyutlu Algılanan Destek Ölçeği ve Kişisel Bilgi Formu kullanılmıştır.

 

Erişim linki: 10- Üniversite Öğrencilerinde Nomofobi, Bağlanma Biçimleri, Depresyon Ve Algılanan Sosyal Destek.pdf

 

11- The Epidemiology of Common Fears and Phobia

 

Özet: Little is known about the distribution of phobia in the general population. Only a few epidemiological studies separate phobia from the other neuroses. Lemkau et all found a prevalence rate of OS/1000 for phobia. These workers counted cases receiving treatment in a number of health agencies, and the prevalence given is the sum of their rates for psychasthenia and hypo- chondriasis. Hollingshead and Redlich? found that phobia accounted for 20 per cent of all cases of neurosis in psychiatric treatment, and estimated the rate at OS/lOOO. These figures may underestimate prevalence since they represent individuals with more severe phobias and access to treatment. How- ever, the prevalence of 260/1000 for phobia reported in the Midtown Manhattan study” is probably an over-estimate. The criteria used for diagnosis of phobia in the latter study were not precisely defined, nor was the degree of impairment studied, although it was estimated that few of those designated as phobic were severely impaired.

 

Erişim linki: 11- The Epidemiology of Common Fears and Phobia.pdf

 

12- School Phobia

 

Özet: For years psychiatrists have recognized that there is a type of emotional dis-, turbance in children, associated with great anxiety, that leads to serious ab-sence from school. This is a deep-seated psychoneurotic disorder fairly sharply differentiated from the more frequent and common delinquent variety of school truancy. The syndrome, often referred to as “school phobia,” is recognizable by the in5ense terror associated with being at school. The child may be absent for periods of weeks or months or years, unless treatment is instituted. The children, on fleeing from school, usually go straight home to join the mother. Eventually they refuse to leave the house. When the child is superficially questioned, he cannot verbalize what he fears and the whole matter appears incomprehensible to parents and teachers.It seems to us that this syndrome is not a clean-cut entity, for one finds overlapping of the phobic tendencies with other neurotic patterns, such as those of an hysterical or obsessive nature.

 

Erişim linki: 12- School Phobia.pdf

 

13- Analysis of a Phobia in a Five-Year Old Boy

 

Özet: In the following pages I propose to describe the course of the illness and recoveryf a very youthful patient. The case history is not, strictly speaking, derived from my own observation. It is true that I laid down the general lines of the treatment, and that on one single occasion, when I had a conversation with the boy, I took a direct share in it; but the treatment itself was carried out by the chil’s father, and it is to him that I owe my sincerest thanks for allowing me to publish his notes upon the case. But his services go further than this. No one else, in my opinion, could possibly have prevailed on the child to make any such avowals; the special knowledge by means of which he was able to interpret the remarks made by his five-year-old son was indispensable, and without it the technical difficulties in the way of conducting a psycho-analysis upon so young a child would have been insuperable. It was only because the authority of a father and of a physician were united in a single person, and because in him both affectionate care and scientific interest were combined, that it was possible in this one instance to apply the method to a use to which it would not otherwise have lent itself.

 

Erişim linki: 13- Analysis of a Phobia in a Five-Year Old Boy.pdf

 

14- Psychopathology of Childhood Social Phobia

 

Özet: Objective: To describe the clinical syndrome of social phobia in preadolescent children. Method: Fifty children with DSM-IV social phobia were assessed with semistructured diagnostic interviews, self-report instruments, parental and teacher ratings, a behavioral assessment, and daily diary recordings . In addition, the behaviors of these children were compared with those of a sample of normal peers. Results: Children with social phobia had a high level of general emotional over-responsiveness, social fear and inhibition, dysphoria, loneliness, and general fearfulness . Sixty percent suffered from a second , concurrent disorder. Socially distressing events occurred quite frequently and were accompanied by maladaptive coping behaviors . In addition, children with social phobia had significantly poorer social skills.There were few differences based on gender or race.Conclusions: Children with social phobia suffer pervasive and serious functional impairment. In addition, the clinical presentation suggests specific avenues for psychosocial interventions.

 

Erişim linki: 14- Psychopathology of Childhood Social Phobia.pdf

 

  • Hipnoz

 

1- Hipnoz

 

Erişim linki: 1- Hipnoz.pdf

 

2- Hipnoz ve Anestezi

 

Özet: Hipnoz, hipnotist tarafından verilen telkinlere cevabın diğer kişideki algılama, hafıza ve istemli hareketlerinde değişiklikleri kapsayan sosyal etkileşimdir. Günümüzde klinik hipnoz genel anesteziye alternatif değil tamamlayıcı olarak sporadik vakalarda kullanılmaktadır. Son zamanlarda anestezide bilinçli sedasyon öne çıkarak hipnoza olan ilgiyi artırmıştır. Görüntüleme ve elektrofizyolojik çalışmalar göstermiştir ki hipnoz etkisi altında spinal ve supraspinal ağrı yolaklarında değişiklik olmaktadır. Çünkü telkinler ve dikkatin yoğunlaşması, ağrı algılaması ve ağrı yolağını ölçülebilir bir şekilde değiştirmektedir. Hipnoza cevapta bireysel farklılıkları ölçmek için farklı metodlar vardır. Bu ölçümler hipnoz araştırmaları için subjelerin seçimlerinde ve evrelendirilmesinde iyi bir prediktör gibi görünmektedir. Yapılan çalışmaların verileri hipnozun hem kronik hem akut ağrıda, cerrahi işlemler sırasında tek başına veya diğer anesteziklerle kombine kullanımının yararlı olduğunu göstermiştir.

 

Erişim linki: 2- Hipnoz ve Anestezi.pdf

 

3- Sigara Bağımlılığının Tedavisinde Hipnoz Kullanımı: AUCH Tekniği

 

Özet: Bağımlılık, bireylerin kendilerine fiziksel ve psikolojik zararlar vermesine rağmen belirli bir davranışı kontrol edememe ya da istemsizce gerçekleşmesi durumudur. Sigara bağımlılık yapan nikotin maddesini içermektedir. Bu nedenle bireyler sigarayı bırakmak istese de nikotinin etkilerine bağımlı oldukları için bunu başaramazlar. Sigara bağımlılığına neden olan nikotin bağımlılığını azaltmada farmakolojik tedaviler, nikotin inhaler, burun spreyi, nikotin bantları, nikotin sakızları, nikotin yerine koyma tedavisi gibi çeşitli tedavi yöntemlerinin yanında hipnoz hipnoz uygulaması da tedavi seçenekleri arasındadır. Hipnoz veya hipnoterapi, zihinle ilgili gevşeme tekniklerini kullanma süreci olup, davranışsal problemlerle ilgili madde kullanım bozukluklarının tedavisinde etkilidir. Bu araştırmada hipnoterapi AUCH (Awareness under Conscious Hypnosis-Bilinçli Hipnoz Farkındalığı) tekniği uygulamalarının, sigara bağımlılığının azaltılması ve ortadan kaldırılmasına etkisi incelenmiştir. AUCH, hastanın psikolojik, fizyolojik ve sosyal refahını düzenlemek, sürdürmek ve iyileştirmek için hastanın dikkat, algı, hafıza, duygu ve duyularında değişiklik yapmayı amaçlayan bir bilinç durumudur. Bu teknikte maya (Making Acceptance with Your Awareness- Farkındalık içinde kabul), indüksiyon ve otohipnoz olarak üç adımdan oluşan bir tedavi aşaması uygulanır. Katılımcılara hipnoz uygulamaları hakkında ayrıntılı bilgi verilmiş ve gönüllü olarak araştırmaya dahil olmuşlardır. Katılımcılarla gerçekleştirilen hipnoterapi uygulamaları 2 oturum süreyle devam etmiş ve her bir oturum yaklaşık 45 dakika sürmüştür. Araştırma sonucunda bazı katılımcıların tek uygulama sonrasında, bazılarının ise iki oturum süren hipnoterapi uygulamaları sonrasında sigara tüketimi ortadan kaldırılmıştır. İlk uygulamada, sigara tüketim oranları oldukça azalmış hatta 7 katılımcıda tamamen ortadan kalkmıştır. Dolayısıyla hipnoterapi uygulamalarının sigara bağımlılığını tedavi edici etkisinin bulunduğu söylenebilir. Araştırmada katılımcılarla gerçekleştirilen hipnoterapi uygulamaları sigara bağımlılığının azaltılmasında etkili bir yöntem olarak ortaya çıkmıştır.

 

Erişim linki: 3- Sigara Bağımlılığının Tedavisinde Hipnoz Kullanımı: AUCH Tekniği.pdf

 

4- Hipnoz ve Bilimde Kullanım Alanları

 

Özet: Hipnoz, kişinin farkındalığı korunarak iç deneyimlerine yöneldiği ve telkin kabul edebildiği bir durum olarak kabul edilmektedir. Yapılan çalışmalar hipnozun sinirsel korelasyonları hakkında kapsamlı bilgiler sunmakla birlikte hipnoz çalışmaları karmaşıktır. Bağlam, beklenti ve kişilik gibi birçok faktör, hipnotik yanıtı ve kullanılan önerileri etkilemektedir. Hipnoz günümüz tıp dünyasında aneljezi ve ağrı yönetimi, davranış ve kaygı bozuklukları, cinsel işlev bozuklukları, diş hekimliği problemleri, bağımlılık vb. gibi durumlarda tedavi ve terapi amacıyla sıklıkla kullanılmaktadır. Hipnoz, güncel bilgiler rehberliğinde tıp, diş hekimliği ve ruh sağlığı profesyonellerinin tedavi ve terapilerde elini güçlendirebilecek çok değerli bir uygulama olarak kullanılmaktadır.

 

Erişim linki: 4- Hipnoz ve Bilimde Kullanım Alanları.pdf

 

5- Diş Hekimliğinde Hipnoz

 

Özet: Dental korku ve anksiyete insanlar arasında çok yaygın görülen bir durumdur. Dental anksiyete dünya genelinde altı kişiden birinde görülmektedir. Diş hekimliğinde dental anksiyete yönetimi psikolojik ve farmakolojik yöntemler içermekle birlikte, ilk yaklaşım olarak psikolojik yani davranış yönlendirme teknikleri ile dental korku ve anksiyeteyi kontrol altına almak hedeflenir. Son yıllarda dental korku ve anksiyete yönetiminde davranış yönlendirme tekniklerine ilave olarak hipnotik terapi de kullanılmaktadır. Bu derleme ile hipnozun tıp ve özellikle diş hekimliğinde kullanım alanları konusunda diş hekimleri için bir rehber oluşturulması amaçlanmaktadır.

 

Erişim linki: 5- Diş Hekimliğinde Hipnoz.pdf

 

6- Gastrointestinal Sistem Hastalıklarında Hipnoz

 

Özet: Gastrointestinal bozuklukların konvansiyonel tedavisinde birçok hastada anlamlı bir başarı kaydedilemezken; bu durum hayat kalitesindeki olumsuz etkilenmelere ek olarak, intihara varacak kadar duygudurum bozukluklarına da sebebiyet verebilmektedir. Kişinin bilinçaltının kendi isteği doğrultusunda yönlendirilmesi olan hipnoz, gastrointestinal hastalıklarda son zamanlarda kullanımı giderek artan bir tedavi yöntemi haline gelmiştir. Bu derleme ile hipnozun etkin olduğu gastrointestinal sistem hastalıklarının ortaya konulması amaçlanmıştır. Hipnozun etkili olabileceği hastalıklar arasında; fonksiyonel dispepsi, kemoterapiye bağlı bulantı ve kusma, kronik idyopatik bulantı, hiperemezis gravidarum, yeme bozuklukları, irritabl bağırsak sendromu ve inflamatuar bağırsak hastalıkları gösterilebilir. Bu konularda birçok çalışma ortaya konulmuş ve oldukça dramatik gelişmeler kaydedilmiştir. Bilinen bir yan etkisi ve zararı olmayan hipnoz, hastalar için hem vakit hem de parasal anlamda olumlu sonuçlara katkıda bulunabilir. Hipnoterapi ile gastrointestinal sistem hastalıklarının tedavi ve kontrol altına alınması konusunda dikkatlerin artırılarak, daha fazla hekime ve sağlık kuruluşuna ulaşılması gerekmektedir.

 

Erişim linki: 6- Gastrointestinal Sistem Hastalıklarında Hipnoz.pdf

 

7- Tıbbi Tedavilerde Hipnoz Uygulamalarının Kullanımı ve Etkinliği

 

Özet: Tamamlayıcı ve alternatif tıbbi tedaviler arasında yer alan hipnoz, modern tıbbın yetersiz kaldığı bazı durumlarda bireylere fayda sağlamakta ve kullanımı gün geçtikçe artmaktadır. Hipnoz ile bilinç ve bilinçaltı arasındaki sınır aşılarak bilginin kabul edilmesi sağlanmaktadır. Anksiyete, ağrı, davranışsal ve fizyolojik parametreler üzerinde önemli olumlu etkileri bulunan hipnozun faydaları çalışmalarla desteklenmiştir. Hipnoz uygulamaları konusunda yapılan çalışma sayısı arttıkça, kaygılı ve korkan özellikle çocuk hastaların tedavilerinde etkili ve güvenilir bir yöntem olabilecektir. Bu derlemede, son zamanlarda diş hekimliği alanında da sıklıkla başvurulan hipnoz uygulaması ile ilgili geçmişten günümüze bir güncelleme yaparak doğru ve güvenli uygulamalar için bir zemin oluşturmak ve literatüre katkı yapmak amaçlanmıştır.

 

Erişim linki: 7- Tıbbi Tedavilerde Hipnoz Uygulamalarının Kullanımı ve Etkinliği.pdf

 

8- Bir İnfertilite Olgusunda Hipnoz Terapileri Sonrasında Spontan Gebelik Eldesi, Vaka Sunumu

 

Özet: Özellikle açıklanamayan infertilite olgularında emosyonel stresin fertiliteyi olumsuz etkileyen faktörlerden biri olduğu bilinmektedir. Bu olgularda hipnoz ve psikoterapi uygulamalarının etkinliğine dair çok az sayıda çalışma mevcuttur. Burada sunmak istediğimiz vakada 10 yıldır açıklanamayan infertilite tanısı ile takip edilen  primer infertil bir hastanın tedavisiz döneminde hipnoz tedavileri sonucu spontan gebelik elde etmesinden bahsedilecektir. İnfertil çiftlerin değerlendirilmesinde özellikle kadınların erkeklere göre daha fazla stres yaşadığı bildirilmekte ve bu durum tedavinin her aşamasını olumsuz yönde etkilemektedir. Literatürde infertilite olguları üzerinde hipnoz tedavilerinin etkilerini tespit etmeye yönelik çalışma sayısı oldukça az olmakla birlikte yüksek başarı oranlarından bahseden çalışmalar da bulunmaktadır. Dolayısıyla hem maliyetlerin hem de invaziv girişimlerin arttığı infertilite tedavileri esnasında hipnoz tedavilerinin denenmesinin faydalı olabileceğini düşünmekteyiz.

 

Erişim linki: 8- Bir İnfertilite Olgusunda Hipnoz Terapileri Sonrasında Spontan Gebelik Eldesi, Vaka Sunumu.PDF

 

9- Adli Hipnoz

 

Özet: Polis soruşturmasında tanık veya mağdur ifadeleri, soruşturmayı yönlendirme, bazen de soruşturmanın seyrini değiştirmesi açısından önemlidir ve kovuşturma aşamasında da alınan bu beyanlar delil niteliği taşır. Suçun aydınlatılması, mağduriyetin giderilmesi, kamu düzeninin sağlanması için hem soruşturma hem de kovuşturma aşamalarında görgü tanığının verdiği ifade soruşturmaya hız kazandırır. Suç niteliği taşıyan bir olaya tanıklık eden ya da oluşan bu suçtan zarar gören kişiden, ifade verirken kolluk kuvvetlerine olabildiğince her ayrıntıyı anlatması beklenir. Ancak bu kişiler, bazen olayın etkisiyle yaşadıkları travmatik durumdan dolayı bazen de olay sırasındaki kargaşadan dolayı ayrıntılara dikkat edemedikleri için kolluk kuvvetlerine suçun ve suçlunun ortaya çıkması için yardımcı olabilecek bilgiler veremezler. Burada üzerinde durulmayan daha önemli bir ayrıntı vardır ki insan, gördüğü, algıladığı, hissettiği, sezgilediği her şeyi kritize etmeksizin depolayan ve zihnin %90’lık bilgi kapasitesini oluşturan bir bilinçdışına sahiptir. Nitekim tanık veya mağdurun, aslında görmediğini zannettiği her şeyi bilinçdışı çoktan kaydetmiştir. Bilinçdışındaki bu önemli ayrıntılara hipnoz tekniğiyle ulaşılabilir ve bazen asla çözülemeyeceği düşünülen olaylar bile aydınlatılabilir. Makalede başta Amerika olmak üzere bugün yasal olarak uygulanan ve diğer ülkelerde de uygulanması tartışılan hipnozla ifade alma yönteminin yani adli hipnozun ne olduğu ve uygulanmasıyla elde edilen başarılı adli vakalar anlatılmıştır.

 

Erişim linki: 9- Adli Hipnoz.pdf

 

10- Yoğun Bakım Ünitesinde COVID-19 Hastasında; Yoğun Bakım Ortamı, Mekanik Ventilatör ve Fizyoterapiye Uyumda Hipnoz Kullanımı

 

Özet: Bu olguda, yoğun bakım ünitesinde (YBÜ) yüksek akışlı nazal kanül [high flow nasal cannula (HFNC)], noninvaziv mekanik ventilasyon (NİMV) sonrası trakeostomi açarak takip ettiğimiz korona-virüs hastalığı-2019 [coronavirus disease-2019 (COVID-19)] pnömonisi olan hastada; yoğun bakım ortamına uyum, anksiyetede azaltma ve solunum fizyoterapisi amacıyla hipnoz kullanımını anlatmak istedik.

 

Erişim linki: 10- Yoğun Bakım Ünitesinde COVID-19 Hastasında; Yoğun Bakım Ortamı, Mekanik Ventilatör ve Fizyoterapiye Uyumda Hipnoz Kullanımı.pdf

 

11- Panik Atak Hastasında Manyetik Rezonans Görüntülemede Hipnoz Kullanımı

 

Özet: Panik atak; agorafobi, fobi, obsesif kompulsif bozukluk, posttravmatik stres bozukluğu, akut stres bozukluğu, yaygın anksiyete bozukluğu ve madde kullanımının yol açtığı anksiyete bozuklukları gibi bir anksiyete bozukluğudur. Ayırıcı tanı açısından, özellikle panik bozukluğu ve yaygın anksiyete bozukluğu önem taşır. Klostrofobik bireyler, çoğunlukla asansöre binme, kapalı odada uyuma, dar alanda kalma gibi günlük işlevlerde sıkıntı yaşamaktadırlar. Bu hastalarda anksiyete, kaygı bozukluğu ve panik atak gelişebilmektedir. Sağlık hizmetleri içerisinde ise sıklıkla manyetik rezonans görüntüleme (MRG) sırasında hastaların %1-10’unda, panik bozukluk ve klostrofobi ortaya çıktığı görülmüştür. Tedavide, davranış terapisi ve ilaç tedavisi gibi yöntemler kullanılabilir. Hipnoz da tedavide bir seçenektir. Hipnoz; bilincin kritik faktörü baypas edilerek bilinçaltına selektif bir düşünce yerleştirilmesidir. Bu yazıda; panik atağı ve klostrofobisi olan, daha önce 2 kez anestezi ile MRG çekimi yapılan bir hastada, 2 hipnoz seansı ile başarılı bir MRG çekimi sunulmuştur.

 

Erişim linki: 11- Panik Atak Hastasında Manyetik Rezonans Görüntülemede Hipnoz Kullanımı.pdf

 

12- Vajinismusta Hipnoz Tedavisi ve Psoas Kası

 

Özet: Vajinismus (vagina: kılıf, kap; -ismus: fiil, edim) cinsel içinde kayganlaşmanın azlığı ile birlikte yaşanan tekrarlayıcı ve kalıcı rahatsızlık, yakınma ve ağrılarla karakterize olan bir cinsel bozukluktur. Bu rahatsızlıkta vajinal penetrasyon zorlanmalar yaşanmaktadır. Vajinismusta spesifik olan durum cinsel birleşme konusu için fobi derecesinde bir korku yaşanmasıdır (Reissing ve ark., 2004). Kadınlar cinsel birleşmenin neredeyse imkansız olduğunu düşünmektedir.

 

Erişim linki: 12- Vajinismusta Hipnoz Tedavisi ve Psoas Kası.pdf

 

13- Takım Sporlarında Ferdi Hipnoz, Toplu Hipnoz ve Post Hipnotik Telkine Dayalı Oto Hipnoz Yoluyla Elde Edilen Fenomenlerin Performansa Katkıları

 

Özet: Son derece ciddi öz verilerle hazırlanan sporcular, bazen çok küçük faktörlerden dolayı bekledikleri sonuçları alamamaktadırlar. Bu çalışmada, hipnozun bilimsel dayanakları yanında 2. Lig B kategorisinde mücadele veren Mobella Spor üzerine yapılan çalışmalardan uygulama örneği sunulmaktadır. Çalışmada uygulanan Hetero hipnoz vasıtasıyla organizmada birtakım değişiklikler elde edilebilmektedir. Bunlar; 1.Anestezi kullanmaksızın ameliyat edebilecek kadar relaks ve tam katalepsiye kadar performans için gerekli olan her türlü kas tonusu elde edilebilmekte, 2-Telkinin özelliğine göre vücut ısısında değişiklikler elde edilmektedir, 3-Hipomnezi veya hipermneziler elde edilmekte, 4-Tat, koku, görüntü, ses gibi halüsinasyonlar oluşturulmakta, 5-Çeşitli oryantasyonlar ve distorsiyonlar oluşturulabilmektedir. 6-Telkinin muhtevasına göre biyokimyasal ve fizyolojik bazı parametrelerde değişiklikler oluşturabilmekte, -Uyaranlarla ilgili çeşitli konversiyonlar oluşturulabilmekte, – Medikal amaçlı kullanılmakta, -Şuur altındaki bazı kabuller değiştirilebilmekte, -Korku, kaygı, heyecan gibi bazı psikolojik parametreler üzerinde olumlu etkiler oluşturulabilmektedir. Hipnotik telkin yoluyla elde edilebilen bu fenomenler, saliselik zaman birimleriyle milimetrik mesafelerle… belirlenen faktörlere bağlı olan sportif performansa etki etmektedir. Bu etkiler heterohipnoz uygulanarak bireysel telkinlerle (posthipnotik telkine) toplu hareketlere programlar yapılabilmektedir. Yapılan uygulamanın sonunda en yakın rakibinin 18 puan gerisinde olan takım söz konusu farkı kapatmıştır.

 

Erişim linki: 13- Takım Sporlarında Ferdi Hipnoz, Toplu Hipnoz ve Post Hipnotik Telkine Dayalı Oto Hipnoz Yoluyla Elde Edilen Fenomenlerin Performansa Katkıları.pdf

 

14- Hipnoz ile Kekemelik Tedavisi: Bir Olgu Sunumu

 

Özet: Nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, kekemeliğin daha çok psikososyal nedenlerden kaynaklandığı düşünülmektedir. Bu yazıda kekemeliği olan ve hipnoterapi yöntemleri ile tedavi edilen bir olgunun tartışılması amaçlanmıştır.

 

Erişim linki: 14- Hipnoz ile Kekemelik Tedavisi: Bir Olgu Sunumu.pdf

 

15- Servikal Headgear Uygulanan Hastalarda Bilinçli Hipnoz Yönteminin Kooperasyon Üzerindeki Etkinliğinin Değerlendirilmesi

 

Özet: İskeletsel kökenli Sınıf 2, bölüm 1 anomalilerin tedavisi için en uygun zaman büyüme ve gelişinin henüz aktif olduğu karışık dişlenme dönemidir. Bu tip anomalilerin erken dönem tedavisinde SHG sıklıkla kullanılan bir aygıttır. Ancak karışık dişlenme dönemindeki çocukların psikolojik özellikleri göz önünde bulundurulunca, ağız dışı aygıtlar ile tedavi sırasında başarıyı yakalayabilmek için yeterli kooperasyon sağlanması gerekmektedir. Bu amaç doğrultusunda hastaların motivasyonu çok önemlidir. İyi kooperasyon gösteren hastaların tedavilerinde daha iyi ve başarılı sonuçlar alındığı bilinen ve kabul edilen bir gerçektir.

 

Erişim linki: 15- Servikal Headgear Uygulanan Hastalarda Bilinçli Hipnoz Yönteminin Kooperasyon Üzerindeki Etkinliğinin Değerlendirilmesi.pdf

 

  • Kadına Yönelik Şiddet ve Cinsiyet Eşitliği

 

1- Kadına Yönelik Şiddet

 

Özet: Şiddet, bir hareketin bir gücün derecesi, yeğinlik, sertlik; karşıt görüşte olanlara, inandırma veya uzlaştırma yerine kaba kuvvet kullanma; duygu ve davranışta aşırılık anlamlarına gelmektedir. Şiddet göstermek ise, kaba, sert davranmaktır. Şiddet davranışı, içine sadece fiziksel içerikli şiddeti değil, sözel ve psikolojik tacizi de içeren davranışlar ile birine bilerek rahatsızlık veya fiziki olarak zarar vermeyi de almaktadır Günümüzde etkisini arttırarak varlığını hissettiren şiddet birçok sosyal bilimcinin araştırma konusu olmuştur. Dünyada şiddet hakkında çok çeşitli araştırmalar yapılmasına rağmen, şu ana kadar somut bir çözüm bulunamayan karmaşık bir problem olması nedeniyle araştırmacılar için yoğun bir ilgi odağıdır. Uzmanlar şiddetin kaynağını farklı nedenler etrafında toplarlar. Bazıları şiddeti içgüdüsel, bazıları ise şiddetin niteliğini toplumsal olarak kabul ederler. Bu çalışmada, şiddetin nedenleri, ulaştığı sosyal boyut ve çocuklar gençler ve yetişkinler üzerindeki etkileri üzerinde durulmuştur. Kadına yönelik şiddet yaygın bir toplumsal sorundur. Şiddetin en yaygın görülen biçimi erkeğin kadına ve çocuğa karşı uyguladığı aile içi şiddettir. Ülkemizde kadına yönelik şiddet üzerine yapılan araştırmalara baktığımızda, kadına yönelik şiddetin yaygınlığını, kadının şiddet karşısındaki çaresiz kalışını ve şiddete uğrayan kadının nasıl yardım alması gerektiği konularında bilgisizliğini görmekteyiz.

 

Erişim linki: 1- Kadına Yönelik Şiddet.pdf

 

2- Türkiye’de Kadına Yönelik Şiddet

 

Özet: Türkiye’de kadına yönelik şiddet üzerine yapılmış araştırma sayısı yok denecek kadar azdır. Elimizdeki sınırlı veriler, yerel veya bölgesel çalışmalara dayanmaktadır. T.C. Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu tarafından 1993-1994 yıllarında yürütülen Aile içi şiddetin Sebep ve Sonuçları araştırmasından sonra bu konuda yapılmış ulusal çapta bir alan araştırması bulunmamaktadır; niteliksel çalışmalar ise belirli iller ve kuruluşlarla sınırlı kalmıştır. TÜBİTAK tarafından desteklenen ve 18 ay süren “Toplumsal Cinsiyete Dayalı Şiddet: Sorun Tespiti ve Mücadele Yöntemlerinin Analizi” başlıklı araştırmamız bu boşluğu doldurmayı hedeflemiştir.

 

Erişim linki: 2- Türkiye’de Kadına Yönelik Şiddet.pdf

 

3- Kadına Yönelik Şiddet ve Türkiye’de Kadına Yönelik Şiddetin Durumu

 

Özet: Şiddet olgusu en yalın haliyle “bir kişiye güç veya baskı uygulayarak istenen bir şeyi yapmaya zorlama” şeklinde tanımlanmaktadır. İnsanlık tarihi boyunca bireysel ve toplumsal düzeyde farklı boyutlarda gözlenen şiddet olgusu, ne yazık ki yaşamın ayrılmaz bir parçası olarak karşımıza çıkmaktadır. Kimi zaman fiziksel kimi zaman da psikolojik düzeyde kendisini gösteren bu olgu, bireylerin yaşam kalitelerine büyük ölçüde zarar vermektedir. Hemen hemen her toplumda mücadele edilen sosyal sorunların başında gelen şiddetin en yoğun uygulandığı kesimlerin başında maalesef kadınlar gelmektedir. Kadınlar çoğu zaman, şiddetin yaratmış olduğu fiziksel, psikolojik, sosyal ve ekonomik olumsuz sonuçlarla karşı karşıya kalmaktadırlar. Bu çalışmada, toplumun geleceğini şekillendirmede önemli role sahip olan kadınların uğradığı şiddetin neden olduğu sonuçlara ve toplum açısından önlenebilir bir toplumsal soruna dikkat çekmek amaçlanmaktadır. Bu amaçla; şiddet olgusu kavram, biçim ve yaklaşımlar açısından ele alınmakta, kadına yönelik şiddetin nedenleri ve sonuçları üzerinde durulmaktadır. Ayrıca çalışmada, Türkiye’de kadına yönelik şiddetin boyutları; konuya ilişkin yapılmış araştırma sonuçları ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nden alınan veriler ile değerlendirilmektedir.

 

Erişim linki: 3- Kadına Yönelik Şiddet ve Türkiye’de Kadına Yönelik Şiddetin Durumu.pdf

 

4- Aile Hekimliğinde Kadına Yönelik Şiddete Yaklaşım

 

Özet: Şiddet her toplumda ve her dönemde var olmuş ve var olacak bir sosyal olgudur. Kadınların fiziksel istismarı ise binlerce yıl öncesine dek uzanmaktadır. Arkeologlar erkek mumyaların kemiklerinde % 9-20 kırığa rastlarken kadın mumyalarda bu oranın % 30-50 olduğunu bildirmişlerdir. Bu kırıklar savaştan çok bireysel şiddete bağlı olduğu düşünülen kafa kırıklarıdır (1). Kadına yönelik şiddet türlerinin en sık görülen şekli, kadının birlikte olduğu kişi tarafından istismar edilmesidir. Kadına yönelik şiddet, yapılan antropolojik çalışmalara göre Papua Yeni Gine’de bazı yerli toplulukları dışında dünyada neredeyse her toplumda görülmektedir (2). Kadının eşi tarafından yöneltilen şiddet davranışıyla karşı karşıya kaldığı her dönem ve her toplumda bilinmesine karşın buna aile içinde çözülmesi daha uygun kişisel bir sorun olarak bakılmış, bu konu bilim adamlarının ilgisini pek çekmemiştir.

 

Erişim linki: 4- Aile Hekimliğinde Kadına Yönelik Şiddete Yaklaşım.pdf

 

5- Türkiye’de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet

 

Özet: Kadına yönelik aile içi şiddet kültürel, coğrafi, dini, toplumsal ve ekonomik sınır tanımayan bir insan haldan ihlali olarak varlığını tüm dünyada sürdürmektedir. Önemli bir toplumsal sorun olan kadına yönelik aile içi şiddet kadınların yalnızca fiziksel ve ruhsal sağlığını etkilemekle kalmayıp; hukuki, sosyal, siyasal ve ekonomik sta.derinin gelişmesini de engellemektedir. 

 

Erişim linki: 5- Türkiye’de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet.pdf

 

6- Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet ve Kadınların Aile İçi Şiddete Bakışı

 

Özet: Aile içi şiddet tüm toplumlarda ve sosyoekonomik gruplardaki kadınları etkileyen, birçok fiziksel ve psikososyal sorunlara yol açan, toplumu ilgilendiren önemli bir sağlık sorunudur. Bu araştırma, evli kadınların aile içi şiddete maruz kalma durumlarını, maruz kaldıkları şiddetin düzeyini, şiddete ilişkin görüşlerini ve şiddete maruz kalmayı etkileyen etkenleri belirlemek amacıyla tanımlayıcı nitelikte yapılmıştır. Yöntem: Ankara Kalesi bölgesinde yaşayan 15 yaşından büyük ve evli 370 kadın örnekleme alınmıştır. Kale bölgesi, Türkiye’nin başkentinde yer alan düşük sosyoekonomik statüye sahip bir gecekondu bölgesidir. Verilerin toplanmasında anket formu ve Kadına Yönelik Aile İçi Şiddeti Belirleme Ölçeği kullanılmıştır. Bulgular: Kadınların %88.1’inin şiddeti fiziksel (dayak, dövme) olarak tanımladığı, %28.6’sının şiddetin nedenini erkeklerin sözünü dinlememe olarak belirttiği, %43.2’sinin eşe ihanet durumunda şiddeti haklı gördükleri ve %25.9’unun eğitimin şiddeti engelleyebileceğini düşündüğü belirlenmiştir. Kadınların Kadına Yönelik Aile İçi Şiddeti Belirleme Ölçeği ortalama puanı 183.2±44.5’tir. Okuryazar olmayan, eşi çalışmayan, ekonomik durumu kötü olan ve eşi ile arasındaki yaş farkı fazla (5-9 yaş) olan kadınların aldıkları puanların anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu saptanmıştır (p<0.05). Eşinin kendisine şiddet uyguladığını, çocuklarını dövdüğünü, kendi karakterinin iyi huylu ve eşinin karakterinin asabi olduğunu belirten kadınların puanlarının daha yüksek olduğu saptanmıştır (p<0.05). Sonuç: Kadınların tümünün şiddete maruz kaldığı, ancak bazı sosyodemografik özelliklere sahip kadınların daha yüksek oranda şiddete maruz kaldığı saptanmıştır. Kadınların aile içi şiddet ve türlerine yönelik bilgilendirilmeleri, şiddetin önlenmesi ve ortadan kaldırılması için güçlendirilmeleri önerilmektedir.

 

Erişim linki: 6- Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet ve Kadınların Aile İçi Şiddete Bakışı.pdf

 

7- Kadına Yönelik Şiddet Davranışlarının Değerlendirilmesi: Türkiye’den Kanıt

 

Özet: Araştırmada kadınlara karşı şiddet davranışlarını ve şiddete maruz kalma üzerine sosyo-demografik özelliklerin etkisini değerlendirmeyi amaçladık. Araştırma 1-30 Kasım 2012’de, yüz yüze anket yöntemi ile yapıldı. Anket, mevcut araştırmalardan yararlanılarak araştırmacı tarafından hazırlandı. Evren, Kırklareli merkezinde yaşayan bireylerden oluştu. Anket kolayda örnekleme yöntemiyle, yanıtlamayı kabul eden bireylere uygulandı ve eksiksiz yanıtlanan 900 anket değerlendirmeye alındı. Verilerin analizinde SPSS 15.0 istatistik paket programı kullanıldı. Veriler sıklık, Ki-Kare ve Fisher’s Exact Test ile test edildi. Araştırma kesitsel ve tanımlayıcı niteliktedir. Kadınların %43.4’nün en az bir şiddet türüne maruz kaldığı tespit edildi. Bunların da %18.4’nün fiziksel, %13’nün duygusal, %2.9’nun cinsel, %30.2’nin sözel ve %8.9’nun ekonomik şiddete maruz kaldığı belirlendi. Şiddet karşısında %22’nin sustuğu, %8.2’nin evden ayrıldığı, %16.6’dan özür dilendiği, %2.9’nun karakola gittiği tespit edildi. Araştırmada kadınların, ileri yaştakilerin, ev hanımlarının, çalışmayanların daha fazla şiddete maruz kaldığı bulundu. Eğitim düzeyi yükseldikçe şiddete maruz kalmanın azaldığı belirlendi. Evlilerin bekarlardan daha fazla şiddet gördüğü tespit edildi. Şiddete maruz kalma üzerine sosyo-demografik özelliklerin etkili olduğu belirlendi. Araştırmanın, kamu ve sağlık yöneticilerinin kadına yönelik şiddet konusundaki kararlarına ve yasal düzenlemelerine destek olacağı, şiddetin baştan engellemesine katkı sağlayacağı tahmin edilmektedir.

 

Erişim linki: 7- Kadına Yönelik Şiddet Davranışlarının Değerlendirilmesi: Türkiye’den Kanıt.pdf

 

8- Ailede Kadına Yönelik Şiddet: Denizli İli Örneği

 

Özet: Şiddet son yıllarda önem kazanmış bir konudur. Bir toplumda hangi davranışların şiddet olarak kabul edildiği, o toplumun toplumsal yapı özellikleriyle yakından ilgilidir. Şiddet çok yönlü bir olgu olup, değişik biçimlerde sınıflandırılmaktadır. Şiddet,fiziksel, ekonomik, cinsel, kültürel ve psikolojik biçimleriyle karşımıza çıkmaktadır. Şiddetin sosyal ve ekonomik maliyeti büyüktür. Şiddet, değişik yaklaşımlarla ele alınabilmektedir. Denizli hızla endüstrileşen kentlerimizden biridir. Araştırmamızda Denizli merkez ilçedeki mahallelerden onunda tesadüfî yolla seçilen kadınlardan 593 tanesi örneklem olarak seçilmiş ve anket uygulanmıştır. Araştırma sonuçlarına göre örnekleme giren kadınların yarıdan biraz fazlası aile içinde şiddet görmektedir. Şiddet ile sosyoekonomik değişkenler arasında anlamlı ilişkiler bulunmuştur.

 

Erişim linki: 8- Ailede Kadına Yönelik Şiddet: Denizli İli Örneği.pdf

 

9- Türkiye’de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması

 

Özet: Kadına yönelik şiddet, kadınları en temel insan haklarından ve temel özgürlüklerinden mahrum eden, sağlıklarını olumsuz etkileyen, sosyal ve ekonomik yaşama etkin katılmasını engelleyen ciddi bir toplumsal sorundur. 

Bir insan hakları ihlali ve toplumların ilerlemesinin önünde önemli bir engel olan kadına yönelik şiddet ve ayrımcılığın önlenmesi ile mağdurların korunması için uluslararası kuruluşlar ve devletler çeşitli yasal ve idari tedbirler almaktadırlar. 

 

Erişim linki: 9- Türkiye’de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması.pdf

 

10- Kadına Yönelik Şiddet

 

Erişim linki: 10- Kadına Yönelik Şiddet.pdf

 

11- Türkiye’de Kadına Yönelik Ekonomik Şiddet

 

Özet: Bu çalışmada, insanlıkla birlikte başlayan ve her zaman kendini farklı biçimlerde var eden şiddet olgusuna değinilmeye çalışılmıştır. Bu bağlamda şiddet kavramı dar ve geniş çerçevede tanımlanmış, şiddet türlerine özellikle de ekonomik şiddete (aile içinde ve dışında) yer verilerek, şiddetin nedenlerine, sonuçlarına, şiddeti uygulayan ve maruz kalanların toplumdaki konumlarına açıklık getirilmeye çalışılmıştır. Çok eski bir olgu olduğuna dikkat çektiğimiz şiddetin en çok kadınlara uygulandığını ortaya koyan araştırmalar, bu durumun ise toplumsal yapının özelliklerinden (sosyo-kültürel ve ekonomik vb) kaynaklandığını ileri sürmüşlerdir. Toplumsal yapıdaki egemen eril ideolojilerin, bu durumu içselleştirip, varlığını sürdürdüğünü belirten çalışmalar, kadının bu durumunu kadının yoksunlaşması ya da yoksullaştırılması olarak da ifade etmişlerdir.

 

Erişim linki: 11- Türkiye’de Kadına Yönelik Ekonomik Şiddet.pdf

 

12- Kadına Yönelik Şiddet ve Kadın Sığınma Evleri

 

Özet: Kadına yönelik şiddet temel insan hakları ve özgürlüklerin ihlali olup, kadın ve erkek arasında eşit olmayan güç ilişkilerinin sonucu ortaya çıkan toplumsal bir sorun ve önemli bir halk sağlığı problemidir. Son dönemde “Dünya Sağlık Örgütü” başta olmak üzere birçok kuruluş aile içi şiddetin kadına yönelik uygulanan en yaygın şiddet biçimi olduğunu vurgulamaktadır. Şiddet sonrası ilk başvurulan alanlardan biri olmasına rağmen yazık ki ülkemizde psikiyatri alanında kadına yönelik şiddet ve sığınma evlerine dair çok az sayıda yayının olması dikkat çekicidir. Bu sebeple bu gözden geçirmede psikiyatrideki kısıtlı sayıdaki yayın dışında psikoloji ve sosyoloji alanında yapılan geniş ölçekli çalışmalar da incelenmiştir.

 

Erişim linki: 12- Kadına Yönelik Şiddet ve Kadın Sığınma Evleri.pdf

 

13- Türkiye’nin ve Dünyanın Ortak Sorunu Kadına Şiddet

 

Özet: Ulusal ve uluslararası tüm çabalara rağmen kadına karşı şiddet dünyanın en önemli sorunlarından biridir. Şiddet çok boyutlu bir kavram olduğu için, tek bir tanımını yapmak imkansızdır. Gerçekten de şiddetin fiziksel, psikolojik, sosyal, cinsel vb. pek çok tipi vardır. Şiddet kadına sadece fiziksel açıdan zarar vermekle kalmaz, aynı zamanda psikolojisini ve tüm hayatını etkilemektedir. Halbuki şiddet temel insan hakları ve özgürlüklerine aykırı bir eylemdir. Kadınlara karşı şiddetle mücadele faaliyetleri başlangıçta bir çok ülkede büyük oranda feminist örgütler ya da hükümet dışı kuruluşlar tarafından yürütülmüşse de, günümüzde gerek Türkiye’de gerekse dünyanın birçok ülkesinde hükümetler nezdinde soruna çözüm aranmaktadır.

 

Erişim linki: 13- Türkiye’nin ve Dünyanın Ortak Sorunu Kadına Şiddet.pdf

 

14- Kadının Aile İçinde Yaşanan Şiddete Bakışı

 

Özet: Bu çalışma, kadının aile içinde yaşanan şiddete bakışını belirlemek amacıyla tanımlayıcı olarak yapılmıştır. Araştırmanın evrenini Sivas İli Alibaba Mahallesi’nde oturan, 15-49 yaş grubunda olan 162 evli kadın oluşturmuştur. Evrenin tümü örnekleme alınmıştır. Veri toplama aracı olarak, literatürden yararlanılarak araştırmacılar tarafından oluşturulan soru formu kullanılmıştır. Soru formları kadınlarla yüz yüze görüşerek uygulanmıştır. Verilerin analizinde yüzdelik kullanılmıştır.

 

Erişim linki: 14- Kadının Aile İçinde Yaşanan Şiddete Bakışı.pdf

 

15- Kadına Yönelik Şiddet Karşısında Haber Etiği

 

Özet: Kadına yönelik şiddetin haberler boyunca nasıl temsil edildiği konusu, eleştirel ve feminist medya çalışmalarının uzun zamandır ilgi alanında yer almaktadır. Pek çok araştırmada bu temsillerin ve genel olarak kadının temsilinin, toplumsal alanda kadın aleyhine anlamları destekleyecek biçimde inşa edildiği ortaya konmuştur. Bu sorunlu temsilin temel dinamiğini liberal pozitivist yaklaşımın varsaydığı haber denilen bilginin nesnel ve tarafsız bir gerçekliği yansıtabileceğini iddia eden epistemik statüsünde aramak gerekmektedir. Haber, kadınla ilgili imgelerin ve anlamların varolan ataerkil anlam rejimini güçlendirecek tarzda oluşmasına yol açmaktadır. Dolayısıyla konu, haberin bir bilgi türü olarak özellikleri ve işleyişi düzeyinde belirdiğinden, çözüm de haber denen bilgi türünün yeniden gözden geçirilmesi ve buna paralel bir haber etiği anlayışının geliştirilmesi noktasında olacaktır. Burada habere dair feminist eleştirel yaklaşımlar ve haber üretim süreçlerinin erkek egemen tarzda yapılanmışlığı sorgulanarak, yeni bir haber etiğini olanaklı kılacak farklı bir epistemik statü önerilmektedir. Kadına yönelik şiddeti doğallaştıran, meşrulaştıran anlam döngüsünü kırmak için, gazetecilerin içselleştireceği ve kendi sorumluluklarını fark edecekleri bir meslek etiği geliştirmek zorunludur. Bu hedefle bu çalışmada kadına yönelik şiddet haberlerine dair ulusal ve uluslararası gazetecilik kuruluşları tarafından yirminci yüzyılın ikinci yarısından itibaren geliştirilen haber etiğinin temel hatları sergilenmekte; ardından da gazetecinin öz farkındalığını dönüştürecek yeni bir haber etiğinin dayanakları kurulmaktadır.

 

Erişim linki: 15- Kadına Yönelik Şiddet Karşısında Haber Etiği.PDF

 

16- Edirne’de Kadına Yönelik Eş Şiddeti Yaygınlığı ve Kadınların Şiddete Karşı Tutumları

 

Özet: Amaç. Araştırmada Edirne’de erişkin kadınlarda eş şiddeti yaygınlığı, çeşitli sosyal faktörlerin buna etkileri, kadınların eş şiddetine ve bunun çeşitli tiplerine karşı tutumlarının saptanması amaçlanmıştır. Yöntem. Kesitsel tanımlayıcı desendeki araştırmada tabakalı örneklem ile belirlenen 306 kadına; araştırmacılar tarafından hazırlanan sosyodemografik form ve şiddeti algılama durumları, eş şiddetine maruziyetleri ve eş şiddeti görenlerin şiddet sonrası tutum ve davranışlarını araştırmak için oluşturulan 38 maddelik soru formu uygulandı. Bulgular. Eş şiddetine maruz kalan kadınların oranı %61,4 idi. Maruz kalınan şiddet türü; %30,4’ünde fiziksel, %54,6’sında psikolojik, %19,3’ünde ekonomik, %9,8’inde duygusal ve %6,3’ünde cinsel şiddetti. Eş şiddetine maruz kalan kadınların kalmayanlara oranla; kendilerinin ve eşlerinin eğitim düzeylerinin daha düşük, eşlerinin alkol ve sigara kullanım oranının daha fazla, ilk evlilik yaşlarının daha düşük olduğu, daha çok kaçarak ya da kaçırılarak evlenmiş oldukları ve eşlerinin ailesinde daha fazla kadına yönelik şiddet öyküsüne rastlandığı saptandı. Sonuç. Edirne şehir merkezinde yaşayan evli kadınlarda yoğun olarak eş şiddeti maruziyeti bulunmaktadır. Kadınların eş şiddeti konusundaki farkındalıkları ülke ortalamalarına göre daha yüksek oranlardadır.

 

Erişim linki: 16- Edirne’de Kadına Yönelik Eş Şiddeti Yaygınlığı ve Kadınların Şiddete Karşı Tutumları.pdf

Öne Çıkan Görsel: Batuhan Palabıyık

Yorum Bırak